Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar

Gönderen Konu: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar  (Okunma sayısı 628 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 312263 kez
  • Rep Puanı: 584
  • Cinsiyet: Bay
Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« : 13 Nisan 2018, 23:11:01 »
Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
44 / 00:03:28:16 / 188,74 MB



Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar (44 / 3:28:16)
--------------------------------------
Yusuf Gurbet - Abbas Bin Ali  R.A  *2:42*
Yusuf Gurbet - Anne Aç Gözlerini 1  *4:15*
Yusuf Gurbet - Anne Aç Gözlerini 2  *5:33*
Yusuf Gurbet - Anne Öyküsü  *4:49*
Yusuf Gurbet - Aşk  *1:21*
Yusuf Gurbet - Ben Böyle Olmamalıydım  *4:07*
Yusuf Gurbet - Bir Nur Yaratıldı  *8:07*
Yusuf Gurbet - Biz İnsanoğluyuz  *1:50*
Yusuf Gurbet - Bu Günde Ölmedim Anne  *1:17*
Yusuf Gurbet - Bu Şiir Kızıma  *5:41*
Yusuf Gurbet - Çok Duygusal Bir Öykü  *6:32*
Yusuf Gurbet - Çünkü Gidiyorsun  *3:00*
Yusuf Gurbet - Demedi Deme  *2:40*
Yusuf Gurbet - Diyemiyorum  *1:35*
Yusuf Gurbet - Dugusal Bir Kıssa  *17:28*
Yusuf Gurbet - Efendim (S.A.V)  *3:15*
Yusuf Gurbet - Esmaya Mektup  *4:30*
Yusuf Gurbet - Etme 2  *2:55*
Yusuf Gurbet - Etme şiir  *4:20*
Yusuf Gurbet - Ey Nefsim  *3:38*
Yusuf Gurbet - Ey Yolcu  *5:29*
Yusuf Gurbet - Firdevs Yolcuları ölüm tefekkürü  *6:24*
Yusuf Gurbet - Gidersem Yanarım  *1:10*
Yusuf Gurbet - Hatıra Defteri  *4:12*
Yusuf Gurbet - İstemem  *4:56*
Yusuf Gurbet - Kahvaltı  *2:02*
Yusuf Gurbet - Kuddüs  *6:51*
Yusuf Gurbet - Kumeyl Duası  *6:01*
Yusuf Gurbet - Mevlan'ın Duası  *6:56*
Yusuf Gurbet - Ne Sandın  *5:00*
Yusuf Gurbet - On Bir Kadının Hikayesi  *8:09*
Yusuf Gurbet - Öğrendim  *5:19*
Yusuf Gurbet - Özgecanın Babasına Ithaf  *5:41*
Yusuf Gurbet - Said Nursi S.a in Duası  *3:03*
Yusuf Gurbet - Sen Ol Yeter  *1:49*
Yusuf Gurbet - Sol Yanım Acıyor Anne  *6:53*
Yusuf Gurbet - Sultanım Şiir  *5:11*
Yusuf Gurbet - Şimdi Bir Oğlun Oldu Anne  *5:57*
Yusuf Gurbet - Tevbe  *4:18*
Yusuf Gurbet - Unuttuk Seni  *2:50*
Yusuf Gurbet - Yanan Kalbe Devasın Sen 1  *2:45*
Yusuf Gurbet - Yanan Kalbe Devasın Sen 2  *5:38*
Yusuf Gurbet - Yavuz Sultan  *5:19*
Yusuf Gurbet - Yollar  *6:48*

Bu icerigi gorebilmeniz icin yapmaniz gerekenler:
  • içeriği görmek için tesekkur butonuna tiklamaniz gerekir (Mesajin sag kosesinde)



hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6054
  • Etkinlik:
    4.2%
  • Tesekkur Edildi: 3707 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler
« Yanıtla #1 : 13 Nisan 2018, 23:25:06 »
Teşekkür ederim Allah razı olsun
 

Phoenix Rising

  • Çalışkan Üye
  • ****
  • İleti: 481
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1084 kez
  • Rep Puanı: 35
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler
« Yanıtla #2 : 13 Nisan 2018, 23:26:37 »
tşk ederim abim emegine saglık
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

hasanyöndem

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 3288
  • Etkinlik:
    1.6%
  • Tesekkur Edildi: 1548 kez
  • Rep Puanı: 151
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler
« Yanıtla #3 : 14 Nisan 2018, 06:26:38 »
Verilen emekler için teşekkür ederim

Sessizlik; söyleyecek sözü olmayanın değil, boş lafta gözü olmayanın işidir
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 312263 kez
  • Rep Puanı: 584
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #4 : 14 Nisan 2018, 09:04:32 »
Yeni Eserler Eklenmiştir
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

Efendi

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 672
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 3662 kez
  • Rep Puanı: 502
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #5 : 14 Nisan 2018, 21:45:31 »
ALLAH (C.C) Razı Olsun Mehmet Kardeşim.



Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker, Bu ilahi ordu dinimi bekler, Allahu Ekber, Allahu Ekber.
 

Z.Abidin

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1351
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 242 kez
  • Rep Puanı: 22
  • Cinsiyet: Bay
    • Davet Radyo
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #6 : 14 Nisan 2018, 22:22:12 »
ALLAH (C.C.) Razı Olsun Kardeşim.
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
        Dinlerken Dinlenin...
 

mehmet ali

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1344
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 607 kez
  • Rep Puanı: 5
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #7 : 14 Nisan 2018, 23:18:26 »
Allah razı olsun
 

Cancazım

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2485
  • Etkinlik:
    3.6%
  • Tesekkur Edildi: 626 kez
  • Rep Puanı: 16
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #8 : 15 Nisan 2018, 13:08:09 »
ALLAH (cc) Razı Olsun. Güzel albümler için, Emekleriniz için, Sizlere sonsuz teşekkürler.
GÜLLERE VURGUNUM, GÜLLERE SEVDALI.
 

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9341
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2325 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #9 : 16 Nisan 2018, 08:20:20 »
ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık
 

erten86

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 6991
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 245 kez
  • Rep Puanı: 1
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #10 : 20 Mart 2019, 23:21:01 »
Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...
 

Hasan_54

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 4131
  • Etkinlik:
    5.8%
  • Tesekkur Edildi: 515 kez
  • Rep Puanı: 150
  • Cinsiyet: Bay
  • ☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽
    • MEKKE FM
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #11 : 12 Eylül 2021, 20:57:48 »
Emeği Geçenlerden ALLAH Razı ve Memnun Olsun...
☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽

owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Merkez :  Sakarya
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3627
  • Etkinlik:
    1.8%
  • Tesekkur Edildi: 886 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #12 : 30 Temmuz 2022, 23:47:54 »
ABBAS BİN ALİ
Onun babası ki Hz. Ali’dir.
Anne Ümmü Benin Binti Hizam’dır.
Hüseyin’le baba bir kardeştir
Es Seka lakaplı Abbas Bin Ali’m
Kardeşi Hüseyin'le Kerbela çölünde
Ehl-i beyte su taşımış Kerbela ilinde
Su taşıyan es Seka denilir yiğite
Kerbela'da şehit olan Abbas Bin Ali’m
Kerbela'da susuzluk kavurmuş ehlibeyti
Abbas üzerine almış su temin işini
Su aramakla geçirmiş gecelerini
Selamlar olsun sana ey Abbas Bin Ali’m
Hüseyin adına Kufe’liler ile görüşmüş
Kerbela'nın çölünü o gün hüzün bürümüş
Kardeşi Hz Hüseyin için çok üzülmüş
Kerbela'da su taşıyan Abbas Bin Ali’m
Hüseyin siz gidin kurtulun buralardan der
Abbas Bin Ali ki buna itiraz eder
Kardeşim Hüseyin'e göğsünü siper eder
Başı kesilen can şehidim yiğidim benim
Salim serkeşler saldırmış acımasızca
Hüseyin Abdullah Cafer ve Osman canda
Başları hediye edilmiş o bilindik Şam'a
Kerbela'da şehit olan Abbas Bin Ali’m
Abbas’ın başını da vurup götürdüler
Başsız bedeni Gadirli'ye gömdüler
Cehennemde daimi olsun ona kıyan zalimler
Selamlar olsun sana ey Abbas Bin Ali’m
Es Seka lakaplı Abbas Bin Ali’m
Kerbela'da su taşıyan Abbas Bin Ali’m
Kerbela'da şehit olan Abbas Bin Ali’m
Başı kesilen can şehidim yiğidim benim
Selamlar olsun sana ey Abbas Bin Ali’m

ANNE AÇ GÖZLERİNİ-1
Anne ne olur duy sesimi hadi aç gözlerini
Bak ben geldim oğlun geldi yaramazın geldi
Hani gönlünü daraltan seni hayat çemberinde dara sokan oğlun geldi
Anne ne olur hadi kalk hadi kız bana
Kız bana istersen yemek yemedim diye
Çok zayıfladığın be oğlum de
Yine mi dağıttım buraları de
Anne kalk gözlerime bak yine manalı manalı
Lütfen anne beni bırakma
Beni sensiz bırakma anne
Anne hadi ne olur ne olur bir şeyler söyle eskisi gibi
Kız bana daralt sen de yüreğimi tıpkı ben gibi
Hani saçlarımı okşardın ya anne yeni okşa saçlarımı eski günlerdeki gibi
Kokunu hissedeyim sarıldığın anda beni
Anne çekme kokunu üstümden daralmaktadır sinem
Anne ne olur duy beni
Bir kıpırda elimi tut ne olur
Hani çocukken pazarda tuttuğun gibi
Ona buna el sürerken elleme yavrum dediğinde tuttuğun gibi
Sık ellerimi acımaz anne sık daralmaz yüreğim
Ne olur tut elimi
Anne hadi kalk sar beni tıpkı geceleri uyandığımda sardığın gibi
Hani ninniler söylerken uyutmaya çalıştığın gibi
Sinem hissetsin nefesini
Anne sar beni bir yavru ceylan gibi sardığın günler gibi
Bak boş kaldı yüreğim ne olur anne bırakma beni
Anne ne olur duy sesimi
Hadi ne olur aç gözlerini
Bak görüyor musun ben geldim oğlun geldi yaramazın geldi
Hani gönlünü daraltan seni hayat çemberinde dara sokan oğlun geldi ben geldim anne
Seni dertlere salan seni ağlatan ama sana kıyamayan oğlun geldi
Anne aç gözlerini yine bak bana eskisi gibi
Yapma anne ne olur duy sesimi
Anne anne annem
Bitti mi bitmesin anne
Ne olur bitmez gitme anne gitme gitme

ANNE AÇ GÖZLERİNİ-2
Anne ne olur duy sesimi hadi aç gözlerini bak
Bak ben geldim oğlun yaramazın geldi
Gönlünü daraltan seni hayat çemberinde dara sokan oğlun
Anne ne olur haydi kalk yine kız bana istersen yemek yemedim diye
Çok zayıfladım be oğlum de
Yine mi dağıttın buraları de
Anne kalk ne olur gözlerime bak yine manalı manalı
Beni bırakma anne beni yalnız beni sensiz bırakma anne
Annem ne olur ne olur bir şeyler söyle eskisi gibi kız bana
Daralt sen de yüreğimi tıpkı ben gibi
Hani saçlarımı okşardın ya anne
Yine okşa saçlarımı eski günlerdeki gibi
Kokunu hissedeyim sardığın anda beni
Anne çekme kokunu üstümden daralmaktadır sinem
Anne ne olur ne olur duy beni
Hadi bir kıpırda elimi tut ne olur
Hani hatırlıyor musun anne pazarlara çıkardık
Pazarlarda elimi tutardın
Derdin ki oğlum şuna el sürme oğlum dokunma
Hadi sık ellerimi acımaz anne
Sık da daralmaz yüreğim
Ne olur tut ellerimi anne
Haydi kalk ne olur hadi sar beni
Hani geceleri uyanırdım ya
Sokulurdun yanıma sıcaklığını hissederdim
İşte tıpkı öyle anne
Hatırlıyor musun ninniler söylerdin bana
Uyutmaya çalışırdın
Anne lütfen sinem hissetsin nefesini
Hadi sar beni anne
Bana ceylanım bana yavrum derdin ya
Tıpkı öyle anne
Bak boş kaldı yüreğim
Ne olur bırakma beni anne
Anne ne olur duy sesimi
Hadi aç gözlerini
Bak ben geldim oğlum yaramazın geldi
Gönlünü daraltan seni hayat çemberinde dara sokan oğlun geldi
Seni dertlere salan oğlun seni ağlatan ama sana kıyamayan oğlun geldi
Anne aç gözlerini
Yine yine bana bak eskisi gibi
Anne ne olur duy beni
Anne anne anne ne olur
Bak bana anne gözlerimin içine bak
Bana yavrum de
Tut ellerimi tut ellerimi acımaz anne
Sıkarsan yüreğimi şimdiki kadar acımaz artık
Hadi bak ben geldim oğlun yaramazsın geldi
Seni hayat çemberinde dara sokan oğlun geldi
Anne ne olur duy sesimi
Anne anne anne bitti mi?

ANNE ÖYKÜSÜ
Çok eski zamanlarda bir anneden bahsedilir
Annenin tek gözü yoktur
Evet tek gözü yoktu
Anne evladı ile ilgileniverir okul yıllarında ama evladı
Annesinin tek gözlü olmasından dolayı utanç duyar
Çocuklar onunla alay eder senin annen tek gözlü değil mi derler ve gülmeye başlarlar
Çocuk bunu her işittiğinde annesinden bir adım daha uzaklaşıverir
Annesi anlamıştır utanıyordur ondan
Aslında ekmek parası için onun okulunda temizlik işleri de yapardı
Ama sırf oğlu rahat etsin diye uzaklaşıverdi oradan
Sonra lise yılları zaman ilerledikçe evlat annesinden uzaklaşıverdi
Ve en sonunda karar verdi ayrılmalıydı çok uzaklara gitmeliydi ondan onu bir daha görmemeliydi Çünkü aynı memlekette yaşıyordu ya
Her her defasında o utanç verici olay onun karşısına çıkıyordu
Singapur'a yerleşti evlendi çoluk çocuk sahibi oldu
Anne yüreği dayanamadı ona
Evladını görmek istiyordu
Uzun bir yolculukla evladının kapısını çaldı
Ve çocuklar onu gördüğü zaman korku verdiler
Alay ettiler onunla
O annesini alıp sen ne yapıyorsun dedi
Sen benim huzurumu istemiyor musun?
Evlatlarımı korkutuverdin sen benim huzurumu bozmak için mi geldin dedi?
Annesi kusura bakmayın dedi yanlış bir kapı çaldım galiba
Uzaklaştı ve gidiverdi.
Aradan bir yıl kadar geçmişti. Bir yıl sonra evladı memleketine geldi.
Gelmişken hani bir hal hatırını sorayım diye o eski çocukluğunun geçtiği yerlerde
Biraz dolanayım diye kendi bulunmuş olduğu mahalleye gitti
Hadi gelirken annemi sorayım dedi.
Kapıyı çaldığında kapıyı kimse açmadı.
Ona dediler ki= Annen kısa bir zaman diliminde vefat etti
Eğer ki olur da benim evladım gelirse ona bir mektup bırakıyorum onu emanet edin onu teslim edin ona dedi. Ama kalbinde ona karşı yine muhabbet yoktu. Hatta belki de öldüğüne sevinivermişti
Artık bitmişti utanmayacaktı da ondan.
Onun utancı ile kaçı vermişti dünyanın öbür ucuna mektubu açıp okumaya başladı.
Sözleri aynen şöyleydi=
Sevgili yavrum seni o kadar çok özledim ki kapına kadar geldim ama anladım ki senin huzurum kaçıyor
Anladım ki Seni mutlu edemiyorum ama bilmeni istediğim bir şey var sen çok küçük bir yaştaydın ve bir kaza geçirdin kaza sonucunda gözlerinden birini kaybettin oturup o gün düşündüm
Senin öyle büyümene senin öyle bir yaşama sahip olmanı istemedim ve sana tek gözümü feda ettim
Eğer olsaydı diğer gözümü de feda ederdim.
Şimdi sen mutlu ol da ben başka bir şey istemiyorum.
Ey evladım Allah'a emanet ol
Rabbim seni mutlu etsin.
Bu sözler mektubun son sözleri idi ve konu anlaşılmıştı artık.

AŞK
Aşk ne ham söz ne ateştir
Aşk ne Mecnun aşk ne Leyla
Aşk ne hüzün ne sevinçtir
Aşk dediğin yüce Mevla
Kâinatın nakışları kuldaki kalp atışları
Aşk yıkmaktır tabuları
Aşk dediğin yüce Mevla
Aşk ne tendir ne de tende can
Aşk ne Yusuf ne de Züleyha
Aşk ne heves ne heyecan
Aşk dediğin yüce Mevla
Aşk Muhammed'e muhabbet
Aşk güzel huy aşk Merhamet
Aşk bir olana şehadet
Aşk dediğin yüce Mevla

BEN BÖYLE OLMAMALIYDIM
Ben, böyle olmamalıydım
İsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma
İçime bir ateş düşmeliydi
Ayaklarımın feri kesilmeliydi
Kendimden geçmeliydim sonra
Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumda
Ama bunu kimse duymamalıydı
Seni, mahşere kadar saklamalıydım
Ben böyle olmamalıydım
Nisan akşamlarını ıslatırken yağmur
Bahar, şarkılarını söylerken karanlığa
Çalan her kapıya sensin diye koşmalıydım
Gece yıldızlarını serpince göğe
Seni görmek için uyanmalıydım
Ayak sesleri gelmeliydi uzaktan
Ben hep sana yormalıydım
Şarkılar kime söylenirse söylensin
Sana diye dinlemeliydim
Türküler dolmalıydı odama
Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir ses
Selvi boylu yâr sen olmalıydın
Kömür gözlüm ateşine düşeli
Senin için söylenmiş söz olmalıydı
Ama bunu kimse bilmemeliydi
Seni mahşere kadar saklamalıydım
Ben böyle olmamalıydım
Kelimeler Taif’i taşıyınca kulaklarıma
Daha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı
Taşların izi çıkmalıydı yüzümde
Uhud anılırken, dişlerime sızı düşmeliydi
Haremde bir ikindi vakti
Kem gözler çevrilince sana
Ve vefasız eller uzanınca yakana
İçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi
Sen ötelere hazırlanırken
Öteler senin için süslenirken
Son kez baktığın pencerede hayal edip seni
Perdenin son kez kapanması gibi
Kapanmalıydı gözlerim
Sonra içime doğru gerilip
Seni bize lutfedenin ismini haykırıp
Allah deyip düşmeliydim yere
Ama bunu kimse bilmemeliydi
Seni mahşere kadar saklamalıydım
Ve mahşer günü
Uzaktan seni seyretsem
Sana yakın olmak için can atsam
Beni engelleseler
Sen kim yakınlık kim deseler
Ben ağlamaktan konuşamasam
Gözlerini çevirsen bana
Benim Cennetim bana bakan gözlerindir
Ve tebessüm etsen
Ama bunu kimse görmese
Seni ebede kadar saklasam
Ben böyle olmamalıydım Efendim ismini duyunca
Boynum düşmeliydi omuzuma
İçime bir ateş düşmeliydi
Ayaklarımın feri kesilmeliydi
Kendimden geçmeliydim sonra
Adını o mübarek sayıklamalıydım adımı unuttuğumda ama bunu
Kimse duymamalıydı
Seni mahşere kadar saklamalıydım.

BİR NUR YARATILDI
Bir nur yaratıldı kâinata Rahim olanın rahmetini muştulayan
Selam olsun o müjdeciye
O gözlerin düşer gecelerime
Gözlerin düşer gecelerde üşüyen işte şu ta yüreğime
Gözlerin kâinattaki her bir zerreye düşer tek tek
Kâinatı gösteren bir nur olarak
Rahman ve Rahim olanın mahlûkata bir büyük ikramıdır siyah gösterin
Ki onlardır zulmeti Nur'a çeviren
Nazar kıldığı yerde güller bitiren
Ve bir bakışı ile âlemi aşka doyuran
Hamdolsun bizi bir çift siyah gözde aşka düşürene!
Hamdolsun, seni kendine "sevgili" eyleyene!
Seni en güzel şekilde terbiyene edene hamdolsun
Hamdolsun sana hikmeti verene, sana kitabı indirene, seni âlemlere uyarıcı olarak gönderene...
Seni bize peygamber; bizi sana ümmet edene hamdolsun!
Ve hamd yalnız Âlemlerin Rabbi olan Allaha olsun!
Ey Nebî; ey Habib-i Zişan ey sevgililer sevgilisi sana, zaman denilen mahlûku sıyırarak aradan, mahcubiyetle, hasretle ve elbette muhabbetle sesleniyorum, haddim olmayarak.
Seni anlayabilme nimetinden beridir, görmeden sana inanıp bağlanmanın hadsiz hesapsız şerefini ve saadetini tadıyorum, şükür ile...
Benim gibi belki kâinat da senin gelişine hiçbir zaman şâhit olamadı.
Âlemlerin nefes alışı belki senin hılkatinle başladı.
Senden aldı sanki melekler zarafeti; senden aldı ahlâk, letafeti...
Ve olacaksa bu arzın hüsranı, seni unutup yitirmekten...
Rabbimin nurundan bir ziya idin sanki
Hiçbir şey bilmezken seni, belki sen Rabbinin "Ol" emrindeydin!
Âdem’in tövbesindeydin, İbrahim'in duasında...
Nuh'un gemisindeydin, İsa'nın müjdesinde...
Ey Nebi sen teşrif edince yeryüzüne
Zaman belki hiç yaratılışından beri en güzel en mutlu anını yaşadı
Çünkü âlemlerin Rabb ‘inin Habibim dediği o mukaddes nurunun gölgesi düşüvermişti arza.
Şerefine bu olayın yer gök bayram etti
Nice küfür sarayı yıkıldı nice küfür ateşi söndü zuhurunun hürmetine
Zuhurunun haşmetiyle
En çok en çok Rabbin sevmişti seni
Sen de en çok O’nu
Sonra melekleri sevdi seni
Kanat gerdiler sana başının üzerinde rahmet bulutu oldular kimi zaman
Sonra insanlar
Ne güzel dostlarım vardı Senin Ey Nebi
Senin canından çok
Her şeyden çok seven
Evet Seni canından çok seviyorlardı
Sen güneşsen onlar ışığını senden alan yıldız oldular karanlık gecelerimize
Sen son Peygamberdin Sen Allah'ın Habibiydin
Daha ötesi nedir ki
Gelince vakit bırakıp nurundan bir parça bize
Sen Refik i Ala ile vuslata erdin
Bize ise hep hüzünler düşleyin dedin
Bir boşluktur sanki senden ayrı kalmanın sonu
Halbuki ne zaman açabilirdi senin seninle aramızı
Ne de son toprak bir beden yaklaştırabilirdi seninle bizi
Biz fark edemedik
Senin o siyah gözlerinin nuru bir miskinin bir fakirin gözlerinde saklıymış meğer
Biz göremedik bilemedik Senin ellerinin sıcaklığını hissedebilmek için bir yetimin başını okuyabilmek yetermiş düşünemedik
Yine bilemedik Ey Nebi
Seni sevindirmek Senin gönlünde yer edebilmek
Karanlıklar içerisinde kalan bir kalpte sevginin ateşini yakabilmekmiş beceremedik
Yolda kalmışlığımızın şaşıp durmuşluğumuzun kusuruna bakma ey Nebi
Hani sen kral gibi değil kul gibi yaşayan bir Peygamber olmayı tercih etmiştin
Sıkıntı eza hüzün
Sanki Senin en yakın yol arkadaşındı
Bir gün tok olursan bir gün aç olurdun
Hani yatışsın diye açtın
Bir de sanki gönlümüze sayısız taşlar bağlamışız ey Nebi
Seni unutmamıza sebep olan
Evet sanki Sana muhtaç ruhumuzun üzerine demirden ve betondan yaptığımız gökdelenlerle koca bir şehir inşa etmişiz de seni anmak istersek Seni bulmak istersek o şehrin sokaklarında kaybolup değil seni kendimizi dahi unutalım
Bulamayalım diye.
Ey Nebi Ey Peygamber Allah'ın Habibim dediği
Nefesini ver bize
Nefes ver Sensiz kalmaktan
Seni hatırlayamamaktan kurumuş gövdelerimize
Nefes ver ki dile gelelim ve dem vuralım firakından
Nefes ver ki bize yeşerdin gövdemiz
Gülizar olsun bedelimiz
Nefes ver bize bitsin artık bu asırlardır süren ümmetinin karakışı
Nefes verdiğin baharları teneffüs edelim senin kokundur diye
Kokusu sensin diye
Ey Nebi içimdeki hüznümü hasretine adadım
Ne zaman sensizliği tüm hücrelerimle hissedebilsem takatim kalmıyor
Nefesim kesiliyor da kanım donuyor
Ey Nebi, yolda kalmışlığımızı yüzüme vurma ne olur
Pürkusur halimizle gelip de aklayamasak kendimizi mizanda
Bizi önce sen sitemli gözlerinle utancın narına atma ne olur
Ey Nebi Seni yaratılmış tüm zerreler miktarınca salat ve selamla anıyoruz utanarak
Ey Nebi şefaatini umarak ve şimdi ellerimizi kaldırıyoruz Allah'ın rahmetine
Allah'ım Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhissalatu veselleme
Aline ve ashabına selam olsun
Allah'ım Sen Peygamberimize Vesile'yi ve fazileyi ihsan et ve Onu vadettiğin Makamı Mahmut’a eriştir.

BİZ İNSANOĞLU
Ne istediğimizi bilemeyiz çoğu zaman
Babanın tabutunu taşırken anlarız kıymetini
Sevgili elden gidene kadar sevemeyiz mutluluk dibimizdedir kör olur göremeyiz
Biz insanoğluyuz
Rüyaya dosttan daha fazla inanırız
Bardak kırar gibi kalp kırarız
Doğruluk gün gibi ortadayken yalanı arar bulmak için kıvranırız
Biz insanoğluyuz
Gerçekten seveni neredeyse döveriz.
Eğer kaçarsa nefret eder mutlaka yetişiriz
Derdi varsa birinin en uzağından gider
İyi gününde ondan daha fazla güleriz
Biz insanoğluyuz
Anayı ölümüne yakın hatırlarız
Paraya her şeyden daha fazla aşığız
Ümitlerimiz daha yeşermeden koparır
Sevgimizi gösteremez
Herkesten saklarız
Biz insanoğluyuz
Kötünün niyetini iyinin şefkatini
Ecel kapıyı çalana kadar anlayamayız
Yardımı her şeyden çok bekler
Kötü sözü ağızdan asla atmayız
Biz insanoğluyuz
Rahatlığın en yücesi hep hayalimiz
Darlıktan ders almak en zor işimiz
Burnumuz kanarsa isyan eder
Kuru ekmek zeytine şükredemeyiz
Çünkü biz insanoğluyuz

BU GÜN DE ÖLMEDİM ANNE
Yüreğimi bir kalkan bilip sokaklara çıktım
Kahvelerde oturdum çocuklarla konuştum
Sıkıldım dertlendim sevdiklerimle buluştum
Biliyor musun bugün de ölmedim anne
Kapalıydı kapılar perdeler örtük
Silah sesleri uzakta bol bol
Bir yüzüm ayrılığa bir yüzüm hayata dönük
Bugün de ölmedim anne
Üstüme bir silah doğruldu sandım
Rüzgâr belime dolandığında bir dalın
Korktum güldüm kendime kızdım
Bugün de ölmedim anne
Bana böylesi garip duygular
Bilmem niye gelir nereye gider
Döndüm işte acı yüreğimden beynime sızlar
Bugün de ölmedim anne ölmedim

BU ŞİİR KIZIMA
Sana yazıyorum kızım ben
Aslında bugün gittin ama dayanamadım
Hemen hasretimi dökmek istedim bu karanlık gecede
Açıkçası söyleyeyim mi kızım
Gözyaşlarımı hissetmeni istedim
Gerçi görmüyorsun ama doyasıya ağlayabilirim
Aradığımda dayanamazdın baba lütfen yapma derdin ve sen benimle ağlardın
Senin ağlamana dayanamaz hıçkırıklarımı yüreğime saklardım
Biliyor musun bugün seni öyle görünce içimdeki girdap öldürdü beni
Ama dayanmalıydım metanetli olmalıydım Çünkü ben kızımın babasıydım
Gidişini izlerken boynuna sarılıp senin gibi lütfen bunu bana yapma diyecektim
Ama dememeliydin biliyorum demedim de
Şimdi yalnız başımayım kızım
Evet evet yine masamda ve yine yazıyorum
Üzülmezsen bir şey demek istiyorum
Hani küçükken saçlarını taradığını seni ellerimle yıkadığım gün geldi aklıma
Hayır hayır ağlamayacağım söz kızım
Hani bana derdim ya
Baba, annem olsaydı senin gibi saçlarımı acıtmadan tarar mıydı diyordun
Seni yıkarken o kadar zevk alıyordum ki
Büyüyünce en çok bunu özlemiştim
Onlardan neden mi bahsediyorum
Bugün gitmene rağmen seni şimdiden çok özlediğim içindir
Okula ilk başladığım gün hatırlıyor musun?
Dünyalar tatlısıydın ilk günden öğretmenin aramıştı
Yaramazlık yaptığın için
Koşarak okula gelmiştim
Ne yaptın dediğimde gülüşünü unutamıyorum
İnan ağlamayacağım söz sana kızım
Özlemime ver olur mu konuşmalarımı
Yüreğimin yangınına ver
Esen fırtınalarıma kavurucu sıcaklığıma ver gönül iklimimin
Şu an şu an çok sevdiğin akvaryuma bakıyorum
Biraz yem verdim ama yemediler
Ben de yemek yemedim kızım
Boğazımdan geçmiyor ki
Sen bugün gittin nasıl yemek yiyebilirim ki
Hayır ağlamıyorum kızım
Gözüme toz kaçtı biraz yine
Şimdi burada olsaydın yine kızardın bana sigara içiyorum diye
Baba içme şunu deyip alırdın elimden
Hadi gel gel diyeceğim al şu sigarayı elimden ama gelmeyeceksin
Seni şimdiden çok özledim
Annen de aynı senin gibi aniden gitti önce annen bıraktı
Şimdi de sen beni hep yalnızlıkların adamı yaptınız düşünmeden
Beni şu köhne dünyaya tek kalmaya zorladınız
Kızmıyorum isyan etmiyorum etmeyeceğim de
Birazdan uyuyacağım tabii uyuyabilirsen
Ama bu gece uyanmamayı isteyeceğim
İnan kızım isyan etmiyorum
Sadece tek bir cümle var
Seni özledim
Bana baba deyişine
Senden başka kimim var deyişini
Ellerimi güvenle tutuşunu
Seninle gurur duyuyorum deyişini özledim
Zaten ben de fazla durmam bu dünyada
Çünkü bedenim dayanmaz bu ayrılığa
Seni toprağa gömdüm ya
Ben de girmek isterim o kara toprağa hadi kızım
Ben bugün toprak üstünde yatacağım
Sen toprak altında sana söz
Sen alışıncaya kadar ben de toprakta yatacağım
Küçükken sen açken benim de aç kaldığım gibi
Sen susuzken suyu içmediğim gibi
Sen üşürken güneşe dahi ısınmak için bakmadığım gibi
Sana söz seni yalnız bırakmayacağım toprağın altında söz kızım
Beni tanırsın sözümü tutarım ben
Ben kızımın babasıyım
Bu şiir kızıma bu şiir
Bugün toprağa verdiğim biricik evladıma

ÇOK DUYGUSAL BİR ÖYKÜ
Bir evlattan bahsedilir
Evlat hanımıyla hasbihal eder ey hanım der eğer istersen yarın
Beraberce yemeğe çıkalım olur mu?
Hanımı hayır der ben seninle yemeğe çıkmak istemiyorum
Benim yerime bir başka bayanı al götür der.
Adam şaşırır buna hanım der sen bunu bana nasıl söylersin
Bunu benden nasıl istersin bir başka bayanı yemeğe çıkarmayacağını sen benden daha iyi bilirsin
Ama kadın kararlıdır benim yerime bir başka bayanı götür der
Adam dayanamaz sorar başka bayandaki kastın ne
Eşi der ki= Anneni al yemeğe götür olur mu?
Adam tebessüm eder
Hanımının bu inceliğinden dolayı hoşnut olur ve hemen annesini arar anne hemen hazırlan gelip seni alacağım seninle bir yemeğe gidelim beraber evlatlar
Evladınla birlikte karşılıklı yemek ye sonra seninle beraber şöyle bir yürüyüşe çıkarız olur mu?
Annesi şaşırırız ve sevinir havalara uçar tabiri caizse hazırlık yapar evladı gider
Annesini alır yemeğe götürür ve bu ilgisinden dolayı bu inceliğinden dolayı hanımına teşekkür eder.
Allah senden razı olsun der
Annesi ile yemekler yenilir.
Yemekleri yenildikten sonra anne der memnun oldun mu?
Seninle yemek yemek seninle yürüyüş yapmak epeydir beraber oturup yemek yemiyor değil mi?
Annesi o kadar mesuttur ki ey evladım bana şu anda dünyanın en güzel hediyesini verdin bana bugün öyle bir gün yaşattın ki asla bugünü unutamam
Annesini gözlerindeki o mutluluğu gören evlat anne bunu bir daha yapalım olur mu?
Özledim hakikaten ne kadar uzakmışım senden bunu bir daha yapalım
Anne der ki=
Evladım tamam bir daha yapalım ama bu sefer yemekler benden
Ben ısmarlayacağım aynı yerde aynı restoranda aynı masada olur mu?
Tamam der evlat ve o gün mutlu ve mesut bir şekilde ayrılırlar anneyi evine bırakır
Evladı yoğun iş temposuna dalıverir
Bir türlü vakit bulamaz annesi ile bir daha yemek yemeye derken annesi hastalanıverir
Vefat eder baki âlemi uğurlar annesini
Bir gün bir telefon gelir telefon annesi ile yemek yediği Restauranttan gelmiştir
Efendim bugüne ayrılmış iki kişilik masanız duruyor der saati de şudur der
Evladı hayretler içerisinde ben böyle bir yer ayırmadım der
Efendim sizin tarafınızdan ayrılmış ve parası ödenmiştir der
Hanımına alır restoranta gider ve soranda geldiğin zaman Restorant'ın sahibi
Ona bir mektup verir.
Mektubu açtığı zaman mektup annesine aittir
Anne der ki=
Sevgili yavrum
Bana öyle bir gün yaşattın ki Allah senden razı olsun
Ama anladım ki bunu bir daha yaşayamayacağım senin yoğun iş temposundan dolayı
Ama ben sözümü tuttum ben sana verdiğim sözü tutuyorum
Ben de istedim ki bir bayanla yemeğe çıkacaksan o senin eşin olsun ve ben sözümü tutmuş bir şekilde huzurlu bir şekilde bana o günü yaşattığın için sana teşekkür ediyorum ve sevgili gelinime de Rabbim
Sizleri mesut ve bahtiyar etsin.
Evlat hanımının onun gözlerinin içine bakar ve gözlerinden yaşlar boşalıverir evet anne işte böyledir
Şimdi bugün içerisinde yaşadığımız zaman diliminde gelinler anneler kaynanalar evlatlar ne kadar da uzağız değil mi?
Haydi bu güzelliği biz de yaşayalım yapmadıysanız.
Dışarıya çıkamazsınız böyle arayalım bugün evinizde misafir edin
Ve onlara misafire gidin mutlu mesut bir şekilde
Uçup giderken Baki âleme pişmanlıklar sarıveriyor kalplerimizi
Pişmanlıkları yaşamamanız ümidiyle Allah'a emanet olun efendim. Allahaısmarladık.

ÇÜNKÜ GİDİYORSUN
Göz yanılması değil bu resim gidiyorsun
Bir feryat koparıyor narin ayakların kızıyorsun kalbinden başka bir yere hayat olmaya
En güzel rüyadan uyandırıyorsun çirkin bir gerçeği
Tüm sözlerini yeme pahasına
Susturuyorsun tüm sözleri çünkü gidiyorsun
Bırak şimdi hırpalayayım kendimi
Şimdi değilse gözüm bir daha ne için ne zaman evet ölüm herhalde en fazla bu kadar yaman ben ne kadar çığlık çığlığa sen o kadar susuyorsun kımıldamaya mecal vermiyor bu yıkık an çünkü gidiyorsun
Cömertçe harcadı umutlarımı senden öncesinde kaldı
Nasılsa sen vardın ve olmayabilir de artık hiçbir şey ve şimdi tüm umutlarım altında ayaklarının ne varsa biz kıldığım bir bir çiğniyorsun gidilen olmak nedir bilmiyorsun gidiyorsun
Her çiçek beyazda karar kılıyor anlatmak için ayrılığı
Her Mevsim sonbahara bırakıyor sırasını köklerinden ayırıyorsun filizlendirmeden her tomurcuğu
Ve insanlık suçuna ortak kılıyorsun kararını senden ve sevmek adına tüm bildiklerini yerle yeksan ediyorsun çünkü gidiyorsun
Hançer hançer yırtıyorsun gözlerinde sonumuzu başlatıyorsun hayat hayat kaç kez tanır yeni bir güne uyanma şansını unutuyorsun ölümü ve en pervasız halini kuşandırıyorsun isyanın gözlerine bakmadan göremem biliyorsun sırtını dönüp adamı sırtından vuruyorsun çünkü gidiyorsun
Gülüşün gülüşüne baharı yerleştirilemez bir başkası şansını zorluyorsun hayat ben beni sensiz bırakmaya değmez abartıyorsun feryadımı duyamıyorsun mesafeler büyüyor seviniyorsun topraklara Ram oluyorum anlamıyorsun anlamıyorsun kalbimin kalbimin ısrarısın ama engelleyemiyorum çünkü gidiyorsun çünkü gidiyorsun

DEMEDİ DEME
Kulak asmazsın ama bak son kez soruyorum
Nedir suskunluğunun sebebi böyle
Bilirsin sana kızamam sanki rica ediyorum
Bu yaptığın günahtır demedi deme
Bana ne kal dedin ne gitmemi buyurdun
Bir tek bana sağırsın tüm âleme duyurdun
Sana muhtaç bir kalbi yetimliğe doyurdun
Hakkına girer bu demedi deme
Bu kadar bu kadar sevilmezsin desem aşarım haddi
Neyse problem görünen aşalım haddi
Taşa bu kadar söylesem bir ses verirdi
Taşarsam durulmam daha demedi deme
Yerden bitmedi boyum beni de doğuran var
Emrine amade diye büyütmedi bu kadar
Neticeye razıyım babana rahmet
Ömrüm harmana tutuldu demedi deme
Halimizi öğrenen kan davalı sanır
Şahit olsa kavgamıza bildiğine utanır
Hiç ettiğin sevgimize akbabalar dolanır
Kurda kuşa yem oluruz demedi deme
Sana Sana meftun dilime alıştırma isyanı
Sevgim kalbimin sana acizane ikramı
Her nefesin ömrümden hayatın yok tekrarı
Göçer gidersin bir gün demedi deme
Neydi sana zahmetim bir selam yollamam mı?
Arada bir halini sağlığını sormam mı?
Bir çay içmeye vaktin nazarında ziyan mı?
Kırdın kahvenin hatırını demedi deme
Seni bildim bileli hayattı tebessümün
Benden gittin gideli yaşamak teessürüm
İbadete çevirdin sana mı tefekkürün
Allah'tan gayri medet şirktir demedi deme
Benden sana bir ömür düşünmene müsaade
Ya gel de varlığıma ya da başka ziyade
Çok üstüne geldiysem hakkın için helal de
Kor olur ebedi âlemim demedi deme
Kor olur ebedi âlemim demedi deme

DİYEMİYORUM
Bir bakışa bin mana gizlemiş siyah gözlerin hangi manada yerin var bilemiyorum
Dil alışkanlığı mıdır canım diyen sözlerin Efendim demeye çekiniyorum
Aşk adına örneklerin hep Leyla’dan Şirin’den
Aşkımı görmedin mi sana şiirlerimde
Görüşürüz dediğin veda sahnelerinden
Bıktım ne olur gitme diyemiyorum
Tek başına baharın müjdecisi gülüşün
Karda hazana inat güneş gibi gülüşün
Sesin Allah'tan emir bülbüllere düşün
Şu ömrümün gülü ol diyemiyorum
Aşkına yar kılsın beni Allah aşkına
Gözlerim sürülsün sürme diye gözlerine
Saçlarında gezinen ellerin ben olayım
El gibi görme beni diyemiyorum
Sevginin imasısın söze dökemediğim
Kalbinde iman gibi tek sermaye bildiğim
Uzatmadan konuyu söylemek istediğim
Hayatıma sebep ol diyemiyorum
Hayatıma sebep ol diyemiyorum

DUYGUSAL BİR KISSA
Bizans topraklarında Müslümanlar esir düşmüştü
Mücadele devam ediyordu esirler arasında Abdullah bin Huzafe radıyallahu anh vardı
Getirin dediler şu Müslüman denilen şahısları
Hepsi zindanlardan çıkartılıp Bizans imparatorunun huzuruna getirildiler
Onlara baktıkça şaşırıyordu bunlar mı dedi bizim ordularımızı yok eden şu cılız adamlar mı dedi inanamamıştı iman öyle bir kalplerinde nüfusu etmişti ki bir bir şehid edilecekti onlar evet açtılar
Susuzdular esir düşmüşlerdi İstanbul uğuruna ve içlerindeki Abdullah Bin Huzafe öncülük edecektir
İmparator onun değerli bir insan olduğunu çok iyi biliyordu
Önce onunla konuşacak getirin dedi
Kimsin?
Ben Abdullah Bin Huzafe’yim dedi
Ama onun karşısında boynu bükük değildi mahzun değildi aksine mutlu bir adamdı
Zalimin karşısında başı dimdikti Hz Abdullah'ın çünkü dava adamıydı o
Evet dava adamıydı dertli bir adam vardı onun karşısında imparator onun o derdinin o davasının karşısında küçüldükçe küçülüvermişti
Hz Abdullah bir esir gibi konuşmuyordu onunla
Ne istiyorsun dedi.
Ey Abdullah senin hakkında biraz bilgi topladım dedi, sen değerli bir adamsın istersen şu İslam dinini bırakıver sana kızımla evlenme şerefini de vereyim sana saray vereyim sen gel orduların başına geç
Sana rahat bir hayat bahsediyorum bunun karşılığında İslam dinini bırak. Şu insanlara yanındaki insanlara da anlatıver. Eminim ki dinleyecekler seni
Hz Abdullah Bin Huzafe gülüverdi ona. Ne kadar da basit bir bir adamsın dedi
Şimdi sen bana kızını vereceksin sen bana mal mülk vereceksin ve bunun karşılığında İslam dinini bırakmamı mı öneriyorsun bana ne kadar da zayıf bir adamsın ne kadar da küçük bir adamsın sen
Bizans İmparatoru Abdullah’tan bu sözleri beklemiyordu nihayetinde esirdi değil mi?
Ama başı dimdikti onun.
Ey İmparator ey saltanat sahibi şunu iyi bil ki sen dünyaları bizim ayağımıza sersen biz bu dinden asla dönmeyeceğiz bunu bil. Onun cesaretinin karşısında İmparator küçülmüştü. Hz.Abdullah ona öyle bakıyordu ne kadar zavallıydı Belki o Hz Abdullah'ı zavallı olarak görüyordu ama asıl zavallı kendisiydi şimdi huzurdan ayrılmıştı Hz Abdullah.
İmparator düşünüyordu onları nasıl ikna edebilirdi
Güzellikle onlara dünyanın güzelliklerini sunmuştu ama kabul etmemişlerdi.
Büyük bir dayanışma vardı esirler arasında. Diğer taraftan Müslümanlar o esir düşen kardeşleri için dua ediyorlardı telaşlanıyorlardı gözyaşı döküyorlardı unutmamışlardı onları onlar zulmeden zalim bir topluluğun içerisindeydiler. Onları bırakmamışlar mücadeleye devam ediyorlardı.
Ama İmparator onları korkutalım dedi güzellikle olmadı ama onları korkutalım
Ama Dehşet bir ölüm olsun basit bir korku olmasın İmparator emir vermişti kazanlar hazırlanmıştı
O kazanların içerisinde bir rivayete göre yağlar konuluş bir rivayete göre sular konulmuştu.
Büyük ateşler o büyük kazanları kaynatıveriyordu. Sonra çağırın dediler. Esirler İmparatorun huzurunda bütün insanlar bütün insanlar izleyiveriyorlardı
Hz Abdullah Bin Huzafe o öncülük yapıyordu şimdi
Hz.Abdullah'a İmparator dedi ki=
Ey Abdullah eğer dininizden vazgeçmezseniz sizi birer birer şu kazanın içine atacağım
Herkes birbirine bakıverdi acaba önce kim gidecekti kazanın içerisine
Hz Abdullah yine metanetli bir şekilde
İmparator korkacaklarını zannetti onların
Asla hepsi birbirine bakıp gülüverdiler
Dava adamı işte böyle olur öyle değil mi gülüverdiler imparatora.
Ey zavallı sen bizi korkutacağını mı zannediyorsun başlarını gökyüzüne kaldırdılar adeta Ya Rabbi sana hamdolsun şimdi şehadet mi gelecek bizlere ya Rabbi sana hamd olsun Senin uğrunda ölmek bize bir madalyadır bir şereftir dercesine hepsi birbirlerine sarılıverdiler
Elhamdülillah Elhamdülillah Elhamdülillah
Şu kazanları görüyor musunuz bizim için hazırlanmış Rabbime hamdolsun
Hz Abdullah'ın gözü korkutulmaya çalışılacaktı
Önce bir Müslüman ey Abdullah şimdi izle denildi
Ona da sordular eğer dinini bırakırsan seni serbest bırakacağız
O Müslüman imparatora gülümsedi ey zavallı dedi La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah
Atın dedi ve büyük kazana götürüldü giderken mesajlar veriyordu
Duracaksanız ey ahir zamanın ümmeti bizleri yâd edecekseniz bizim dava adamlığımızı unutmayınız
Biz korkak değiliz biz Allah'a iman etmişiz biz Muhammed ümmetiyiz
Ölüm sizi korkutmasın ve kazana atılırken şehadet şerbetini içecek olan o Müslüman arkadaşlarına selam verdi Eşhedu en la ilahe illallah ve eşhedu  enne Muhammeden abduhu ve resuluhu dedi ve kazanın içerisine atıldı
Ve hep birlikte Tekbir getirdiler Allahuekber Allahuekber denildi
Hz Abdullah Bin Huzafe İmparatorun huzurunda başı dimdikti
Ey Abdullah sana soruyorum dedi gördün mü arkadaşına ne oldu
İslam dinini bırakacak mısın sana teklifim hala geçerlidir dedi
Hz Abdullah hayır Rabbim Allah'tır Onu bırakamam Onu nasıl bırakayım ilahı nasıl bırakayım
Yarın ahirette onun huzuruna gideceğim ben Onsuz yapamam ki ben onsuz nefes alamıyorum nasıl bırakayım ki.
Hz Abdullah artık duruşunu sergilemişti
İmparator anladı ki çare yok eğer ki Abdullah öldürülürse diğerleri korkabilirdi
Hz Abdullah'ı kazana atın denilecekti
Hz Abdullah elleri kolları bağlı bir şekilde kazana götürülüyordu
Birdenbire enteresan bir şey oldu çok enteresan bir şey
Hz. Abdullah ağlamaya başladı. Gözyaşları içerisinde hıçkıra hıçkıra.
Onu götüren muhafız imparatora dönüp bakıverdi
İşaret etti ağlıyordu İmparator durun dedi kalbine bir ümit düştü
Acaba Abdullah korkudan mı ağladı evet korkmuş olabilirdi çünkü büyük bir kazandı. İçinde yağ kaynıyordu. Az önce arkadaşlarından birini atmışlardı.
İmparator getirin dedi getirince Hz Abdullah'a şöyle bir baktı Abdullah hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
Ey Abdullah dedi korktun mu teklifim hala geçerlidir korkudan mı alıyorsun dedi
Birdenbire Hz Abdullah'ın hıçkırık sesleri kesildi imparatora döndü
Hayır dedi korkudan ağlamıyorum.
İmparator merak etti Peki niye ağlıyorsun ey Abdullah
Korkudan değilse bu ağlayışını sebebi nedir
Beni kazana götürürken Allah azze ve celle’ye münacat ettim
Onunla konuştum dertleştim yani dedim ki
Ya Rabbi kulun Abdullah'ı şimdi birazdan kazana atacaklar Senin uğrunda şehid edecekler
Ya Rabbi bana niçin bir tane can verdin ki. Keşke bana yüzlerce binlerce can verseydin ve şu Zalim İmparator her birini dakika dakika bu kazana atsaydı
Ama ya Rabbi benim sana feda edebileceğim bir tane canım var bana bir can verdiğin için sana hamdolsun ama isterdim ki binlerce canım olsun ve sana feda edeyim
Bu imanın karşısında İmparator boynunu bükmüştü böyle büyük bir şahsiyetle konuştuğu onu tanıdığı için belki de kendini şanslı hissediyordu
O zaman dedi Ey Abdullah dur bir saniye sen hakikaten böyle mi düşündün
Ne kadar büyük bir adamdı ne kadar büyük bir dava adamıydı Hz Abdullah Bin Huzafe
Seni öldüremez diye dava adamının karşısında bu İmparator küçülmüş ona kıyamıyordu artık kendi kendine söyleniverdi belki de benim askerlerim benim askerlerimin içerisinde bu düşünceye sahip olanlar olsaydı ben dünyayı istila ederdim dünyaya hâkim olurdum
İşte bu yüzden dedi kendi kendine Müslümanlar bu yüzden galip geliyordu
Ey Abdullah dedi seni serbest bırakacağım ama bir şartla benim başımı öpersen seni serbest bırakırım
Ne kadar garip değil mi?
Başını öpme karşılığında serbest bırakılma. Ama gelin görün ki baş öpmenin manası şuydu=Medetti
Af dilemekti. Yani o dönemlerde baş öpmek ayıp bir işti. Ama Hz Abdullah durup şöyle dedi
Ey İmparator dedi bunu yaparım ama bir şartım var. Sadece ben değil şu kardeşlerimi de eğer benimle birlikte serbest bırakırsan başını öperim dedi
İmparator Hz Abdullah'a baktı tamam dedi
Bütün insanların huzurunda ve oradaki esir düşülen Müslümanların yanında İmparator başını eğdi
Hz Abdullah onun başını öptü. Dürüst bir adamdı Dava adamıydı Hz Abdullah ve imparator sözünde duruvermişti salıverin onları dedi onu öldüremezdi çünkü
O imanın karşısında İmparator bile küçülmüştü Hz Abdullah arkadaşlarını alıp oradan selametle ayrılıverdiler.
Yer Medine’ydi, Hz Ömer onları bekliyordu evet şehadet şerbeti içebilirlerdi ama bir başka baharaydı artık Hz Abdullah Medine'ye gelmişti.
Medine'de Hz Abdullah'ın baş öpmesi Müslümanlar arasında yayılıvermişti
Herkes ondan bahsediyordu Hz Abdullah Medine'de tüm müslümanlar duydunuz mu dedi Abdullah Bin Huzafe İmparatorun başını öpmüştür.
Bunu Hz Ömer işitince üzülüverdi tabii ki
Bütün Müslümanları çağırıverdi mescitte toplanmaları lazımdı
Bütün Müslümanlar toplandığı zaman Halife Ömer Hz Abdullah Bin Huzafe’yi çağırdı.
Ey Abdullah dedi gel
Ey müslümanlar bu Abdullah Bin Huzafe’dir dedi duydum ki
Onun hakkında imparatorun başını öptüğünden bahsediyorsunuz yadırgamışsınız bu durumu
Ama Abdullah öyle büyük bir iş yapmıştır ki buradaki hiçbiriniz onun yaptığı işi beceremezsiniz
Abdullah çıkar sarığını dedi Hz Ömer
Bütün Müslümanların huzurunda şahit olun dedi ben halife Ömer ben Abdullah Bin Huzafe’nin başını öpüyorum. Hz Abdullah'ın başından öptü.
Bunun değerini Hz Ömer insanlara anlatıvermişti
Olabilecek bütün fitneyi kaldırıvermişti

EFENDİM
Efendim
Hiç Solmasaydı güneşe ışık salan yüzün
Ve gül kokulu o yüzünde karar kırılmasaydı hüzün
Efendim
Önce annemden öğrendim adını
Annemden öğrendim annesiz kaldığını
Önce o gösterdiği parmağından ikiye bölünen ayı
Önce ondan öğrendim adını duyunca ağlamayı
Ondan öğrendim
Efendim
Ondan öğrendim Halime'nin yurdundan misafiri olduğun evin bahçesinde ellerini çırparak koşarmışsın uçarmış kuşlar bilmem ki o bahçe hala seni bekler mi?
Efendim
O gün seninle oynayan kuşlar mıydı melekler mi?
Neccar oğullarının o yurdunda Adiyy bin Neccar’ın havuzunda yüzmeyi öğrenmişsin
Ondan öğrendim gölgesi olmayan tek çocuk senmişsin
Efendim annemden dinledim sınırsız şefkatini
Ordunla birlikte çölde yürürken yavrularını emziren bir köpek görmüşsün
O ürkmesin diye başına bir nöbetçi dikmişsin
Ordunun yönünü değiştirmişsin
Annemden dinledim efendim
Medine'de bir bahçeye girmişsin
Deve seni görünce yavaş ve ürkek yanına sokulmuş sanki kulağına bir şeyler söyler gibi durmuş
Sahibini sormuşsun sonra buyurmuşsun
Deve bana sahibini şikâyet ediyor hem az yiyecek veriyor hem de çok çalıştırıyormuş.
Efendim hiç solmasaydı Güneş'e ışık salan yüzün
Gül kokulu o yüzünde karar kalmasaydı hüzün
Annemin kalbindeki şefkattesin
Şefkati inzal rahmettesin
Annemin kalbindeki şefkattesin
Şefkati inzal rahmet desin
Uğruna can verdiğim kavuşmamdasın
Candasın canandasın canım benim
Uğruna can verdiğim kavuşmadasın
Candasın canandasın canım benim

ESMA’YA MEKTUP
Sevgili kızım ve değerli öğretmenim sana elveda demiyorum
Bilakis yarın görüşmek üzere
Başı dik tuğyana isyan ederek yaşadın
Tüm engelleri reddederek hürriyete sınırsızca aşık oldun
Bu ümmet uygarlıkta hak ettiği yeri alabilsin diye
Onu geriden diriltmek için inşa etmek için
Sessizce yeni ufuklar arıyordun
Akranlarının uğraştığı işlerle meşgul olmadım
Her zaman derslerinde birinci olmana rağmen öğrenmeye olan açlığın dinmedi
Bu kısa hayatta sohbetine doyamadım
Vaktin mutlu olacak ve eğlenecek kadar geniş değildi
Rabiatül Adeviye de son kez bir araya geldiğimizde
Sen bizimle olduğunda bile bizden ayrısın diyerek
Bana olan sitemini dile getirmişti
Ben de sana bu hayat birbirimize doyacak kadar geniş değil
Birbirimize doyalım diye Allah'tan cennetinde bize
Bu sohbeti vermesini temenni ediyorum demiştim
Sen şehit olmadan iki gün önce
Seni rüyamda gelinlikler içinde gördüm
Bu Dünyada eşi benzeri olmayan bir güzellik değil mi?
Yanıma sessizce oturduğunda sana
Bu gece senin düğün gecen mi diye sordum
Sen de düğünüm akşam vakitlerinde değil
Öğlen olacak demiştin
Çarşamba günü
Öğlen vakti şehit olduğun haberi bana ulaştığında
Senin rüyamda bana ne demek istediğini anlamış oldum
Allah'tan seni şehit olarak kabul etmesini niyaz ettim
Ve şehadetin bizim haklı olduğumuzu
Ve düşmanınızın da batılın ta kendisi olduğu inancımızı pekiştirdi
Son vedan da yanında olamamam son bir kez seni görememen
Alnına son bir öpücük konduramamam ve senin cenaze namazını kıldırma şerefine nail olamamak
Beni derinden üzdü
Beni bunları yapmaktan alıkoyan ölümden ve karanlık hücrelerden korku değil
Uğruna canını verdiğin davayı sürdürebilmekti
Zalimlere karşı başın dik
Direnirken katlar kurşunlar göğsüne saplandı ve ruhun yüceldi
Ne kadar güzel bir azmin ve terbiye edilmiş bir nefsin vardır ve inanıyorum ki
Sen Allah'a verdiğin söze sadakat gösterdin
Allah da sana verdiği söze
Öyle ki şehadet şerefini bize değil de sana bahşetti
Son olarak sevgili kızım ve değerli öğretmenim
Sana elveda demiyorum
Bilakis görüşmek üzere
Buluşmamız yakında peygamber ve Ashabı ile birlikte Havz-ı Kevser’de olacak
Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah'a yakın ve Onun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda
Ayrılmamak üzere birbirimize doymaz temennilerinizin gerçekleşeceği bir buluşma
Evet sevgili kızım ve değerli öğretmenim
Sana elveda demiyorum
Bilakis görüşmek üzere

ETME-1
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyormuşsun etme
Sen yâd eller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun etme
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
Ey makamı var ve yok'un üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını terk ediyorsun etme
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
Âşıklarla başa başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle Cehennem ediyorsun etme
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehri o şekerle Sen bir ediyorsun etme
Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme
Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen haksızlık ediyorsun etme
İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme etme etme

ETME-2
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
Başka bir yar başka bir dosta meylediyorsun etme
Sen yâd eller dünyasında ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun etme
Çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
Ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
Ey makamı var ve yok'un üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını terk ediyorsun etme
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
Âşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle Cehennem ediyorsun etme
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehri o şekerle Sen bir ediyorsun etme
Bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen mahvediyorsun etme
Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen haksızlık ediyorsun etme
İsyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme etme etme

EY NEFSİM
Ey nefsim dinle beni sana yan diyorum
Ateşlerin içinde yanan gibi yan
Ona can diyorum anla beni
Canımın içinde canan gibi can
Yaprak düşerse dalından isyana
Ölçülürse yaz akşamları sevda sözcüklerinde
Temmuz Ağustos uzaklaşırsa
Beni bir sonbaharsa iklim ağlama
El yapımı zanlar hükmederse uzun gün dostluklarına gece başucundan
Uykusuzluk ekerse gözbebeklerinin vadisine
Yüreğinin yıldızları kulağına fısıldayıp işte ağlama vakti derse
Sen yine de ağlama çünkü bize ağlamak düşmez ağlama
Bize yürümek düşer sevgilinin ardından
Sadece ağlamak etmez
Güzeldir hayranı olmak Nebi'nin
Ama sadece hayranlık yetmez
Onun gibi olmadıktan sonra
Bu yol ilelebet bitmez
Ağaç gölgesinde gölgelenip yoluna devam eden yolcu gibi olmak vardı
Onun gibi olmak
Şu geçen ömrümde nelere kandın
Sanki dünyanın süsüne aldandın
Yandın ağladın
Yine de uslanmadın
Nereye bu gidiş
Nereye ey yolcu
Ey nefsim beni dinle
Yan diyorum sana
Ateşlerin içinde yanan gibi yani
Can diyorum ona anla beni
Canımın içinde canan gibi can
Alev sarsa da gözlerimi
Bir rüzgâr soğutmaya çalışır
Zamanla alevlere o rüzgâr da alışır
Bilemez ki bu dünyanın bir oyunu
Bilemez ateşin içinde olduğunu
Hala yanmaktadır gözbebeklerim
Ben ateşten bir mektup oldum da
Özgürlüğümü yaktığın dünyaya adını
Onun adına adamı yaktım
Artık adına ortaktım
Rüzgarsa dilbeste olmuştu nara söndürme gözyaşlarınla
Ağlama çünkü bize ağlamak düşmez
Ağlama bize yürümek düşer sevgilinin ardından sadece ağlamak yetmez
Güzeldir hayranı olmak Nebi'nin
Ama sadece hayranlık yetmez
Onun gibi olmadıktan sonra bu yol ilelebet bitmez
Ağaç gölgesinde gölgelenir
Yoluna devam eden yolcu gibi olmak vardı
Ey can Onun gibi olmak
Şu geçen ömrümde nerede kaldın
Sen ki dünyanın süsüne aldandın yandın ağladın yine de usanmadın
Nereye bu gidiş
Söyle nereye Ey Yolcu

EY YOLCU
Ey nefsim dinle beni
Sana yan diyorum
Ateşlerin içinde yanan gibi yan
Ona can diyorum anla beni
Canımın da içinde canan gibi can
Yaprak düşerse dalından isyana
Öğütürse yaz akşamları sevda sözcüklerinde
Temmuz Ağustos uzaklaşırsa yani
Bir sonbahar iklim ağlama
El yapımı zanlar hükmederse uzun gün dostluklarına
Gece başucumda uykusuzluk ekerse gözbebeklerinin vadisine
Yüreğinin yıldızları kulağına fısıldayıp işte ağlama vakti derse
Sen yine de ağlama çünkü bize ağlamak düşmez ağlama
Yürümek düşer sevgilinin ardından
Sadece ağlamak yetmez
Güzeldir hayranı olmak Nebinin ama sadece hayranlık yetmez
Onun gibi olmadıktan sonra
Bu yol ilelebet bitmez
Ağaç gölgesinde gölgelenip yoluna devam eden yolcu gibi olmak vardı
Onun gibi olmak vardı
Şu geçen ömrümde nelere kaldın sen
Sen ki dünyanın süsüne aldandın
Yandın ağladın yine uslanmadın
Nereye bu gidiş nereye ey yolcu
Ey nefsim dinle beni
Yan diyorum sana
Ateşlerin içinde yanan gibi yan
Can diyorum ona
Ne olur anla beni
Canımın içinde canan gibi can
Alev sarsa da gözlerini bir rüzgâr soğutmaya çalışıyorum
Zamanla alevlere o rüzgârda alışıyoruz
Bilemez ki bu dünyanın bir oyunu
Bilemez ateşin içinde olduğunu
Hala yanmaktadır gözbebekleri
Ve ben ateşten bir mektup oldum da
Özgürlüğümü yaktım dünya adına
Onun adına adımı yaktım
Ve artık adına ortaktım
Rüzgârsa dilbeste olmuş nara söndürme gözyaşlarında
Ağlama çünkü bize ağlamak düşmez
Ağlama bize yürümek düşer sevgilinin ardından
Sadece ağlamak düşmez güzeldir hayranı olmak Nebinin
Ama sadece hayranlık yetmez onun gibi olmadıktan sonra bu yol bitmez
Ağaç gölgesinde gölgelenen yoluna devam eden yolcu gibi olmak vardı
Ey nefsim onun gibi olmak vardı
Şu geçen ömrümde nerede kaldın sen ki dünyanın süsüne aldandın
Yandın ağladın yine uslanmadın
Nereye bu gidiş
Nereye ey yolcu nereye bu gidiş
Nereye yolculuk nereye
Ey Yolcu
Nereye

FİRDEVS YOLCULARI ÖLÜM TEFEKKÜRÜ
Bir gün ezan senin için de okunacak
Allah demek ki Allah azze ve celle
İşte şimdi yeryüzündeyken Allah azze ve cellenin bildiğini Allahuekber demeyi hep geri plana atıyordun değil mi?
Şimdi hazırlıklar başlamıştır senin için
Sevdiklerin ağlıyordur şimdi senin için
Vakit vakit gelmiştir ya artık öyle bir hale gelmiştir ki
Gökyüzü seması karışıktır şimdi senin için
Şimdi kapılar açılmıştır
Şimdi hiç kimsenin faydası yoktur sana
Olmayacaktır da
Ellerini tutmalarını isteyeceksin
Ama tutamayacaksın
Onlara bir şeyler söylemek isteyeceksin bana yardım edin diyeceksin belki de ama
Ey nefis, sevdiklerin sana yardım edemeyecek
Ey nefis bunu unutma
Hiç kimse sana fayda veremeyecek
Sen göçüp gideceksin bu dünyadan
Şimdi göğüs kafesinden alınacak
Melekler bekliyor seni
Ya azap melekleri ya rahmet melekleri
Vakit dolmuştur senin için
Vakit dolmuş
Artık istesen de bir tane nefes dahi alamayacaksın
Şimdi sen de tüm insanlar gibi ölüyorsun
Ayakların uyuştu göğüs kafesine kadar getirildi
Şimdi alıp götürecekler seni.
Daha bitmedi ey nefis atık bu dünyada çok sevdiğin yiyecekleri yiyemeyeceksin
Kana kana su içemeyeceksin
Artık insanların arkasından konuşmayacaksın
Artık sen öyle bir ihtiyaçlısın ki o boş geçirdiğin dakikalara ağlıyorsun değil mi?
Allah azze ve cellesiz dünya kelamlarını konuştuğun o dakikalara yakın yiyorsun değil mi şimdi
Keşke diyorsun kendi kendine ben filan kesi incitmeseydim
Filan kesi kırmasaydın filan kes hakkında şöyle konuşmasaydım da
Allah'ı ansaydım
Müsaade eder misiniz bir kez Allah diyeceğim
Bitti ey nefis müsaade yok
Artık Allah diyemeyeceksin
Allah azze ve cellenin ismini bir daha zikredemeyeceksin
Çünkü ibadetler bu dünyadaydı
Zikirler taatler bu dünyadaydı
Bu dünyada yaparsan faydası vardı sana ama şimdi yok
Şimdi fayda yok vakit doldu ey nefis gidiyorsun
Sevdiklerini geride bırakarak gidiyorsun
O çok sevdiklerini
Bir daha da göremeyeceksin
Şimdi bir dil verilse sana
O çok sevdiklerine neler anlatırdın değil mi?
Yapmayın derdin
Allah aşkına benim gibi gafil olmayın
Allah'ı zikredin ezanı Muhammedîye kulak verin
Bırakın İşinizi gücünüzü
İki eliniz kanda da olsa bırakın
Sizi çağırdığı zaman Allah azze ve celle ona koşun
Ben yapamadım diyorsun bari siz yapın
Hele o sabah namazları
Hele o seher vakti bütün dünyanın uyuduğu vakitlerde
Onu mu hayrını görüyorsun değil mi şimdi
Şimdi o kaçırdığın sabah namazlarına ne kadar da ağlıyorsun
Uyku sana daha tatlı gelirdi
Biraz daha uyuyayım derdin
Biraz daha biraz daha biraz daha
Uyudun işte

GİDERSEM YANARIM
Ne bir adım geri gidebilirim senden
Ne bir adım ileri gidersem yanarım
Kalırsam biterim elif gibi yalnızım sayfaların ortasında
Züleyha gibi çaresiz
Ne gözleri almam mümkün senden
Ne de sana dokunmam
Dedim ya
Ne bir adım geri gidebilirim senden
Ne bir adım İleri
Gidersem yanarım kalırsam biterim
Biliyorum yokluğun hararetli bir ateş
Varlığın uçsuz bucaksız bir deniz
Ya yanmalıyım bu aşkta
Ya da yüzmeyi öğrenmeliyim
Kolay olmayacak evet
Sabırla duayla aşkla
Ben sana gelmeliyim sana

HATIRA DEFTERİ
Seksenine merdiven dayamış yaşlı bir baba onu ziyarete gelen kırk beş yaşında ve saygın bir işi olan oğlu salonda oturuyorlardı hal hatırdan sonra çoluk çocuktan havadan sudan sohbet ettikten sonra oğlu susmuş ayrılmanın sinyallerini vermişti
O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu
Yaşlı baba kargaya gülümseyerek biraz baktıktan sonra oğluna sordu
Oğlum bu ne
Oğlu şaşkın cevapladı
O bir karga baba dedi
Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu
Oğlum dedi bu ne
Oğlu daha da şaşkın yine cevap verdi
Baba o bir karga
Karga hâlâ pervazda komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor
Başını yana yatırıyor havaya bakıyor
Sonra başını yine onlara çeviriyordu
Yaşlı baba üçüncü defa sordu
Oğlum bu ne
Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönüşmüş
O bir karga baba
O bir karga üç oldu soruyorsun
Beni işitmiyor musun baba
Baba bunu neden yapıyorsun
Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun sana cevap veriyorum
Ve sen hala sormaya devam ediyorsun
Allah aşkına sabrımı mı deniyorsun babası
Yüzünde hala bir gülümseme
Yerinden kalktı içeri odaya gitti
Elinde bir defterle döndü
Bu bir hatıra defteriydi.
Oturdu sayfalarını karıştırdı
Ve aradığını buldu sevgi ile gülümsemeye devam ederek
Sayfayı açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı
O sayfayı okumasını söyledi bugün
Salondaki sedirde otururken yanı başımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu
Oğlum tam yirmi üç defa onun ne olduğunu sordu
Sevgi ile sarılarak onun bir karga olduğunu söyledim
Rahatsız olmak mı hayır hayır
Onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgi ile doldurdu
İyi ki varsın oğlum seni çok seviyorum

İSTEMEM
Demek sen böyle salına salına bensiz gidiyorsun
Ey canımın canı ey dostlarının canına can katan
Gül bahçesine böyle bensiz gitme istemem
İstemem gök kubbede bensiz dönme
İstemem ey ay bensiz doğma
İstemem ey yeryüzü bensiz durma
Bensiz geçme ey zaman istemem
Sen benimle beraberken hem bu dünya güzel bana
Hem de o dünya güzel
İstemem bensiz kalma bu dünyada sen o dünyaya bensiz gitme istemem
İstemem ey dizgin bensiz at sürme
İstemem ey dil bensiz okuma
İstemem ey göz bensiz görme
Bensiz uçup gitme ey ruh istemem
Senin aydınlığındır aya ışığını veren geceleyin
Ben bir geceyim sen bir aysın madem
Gökyüzünde benden bensiz gitme istemem
Gül sayesinde yanmaktan kurtulan dikene bak bir
Sen gülsün bense senin dikeninim madem gül bahçesine
Bensiz gitme istemem
Senin gözünde ben dikenim
Ben senin çevganın önündeyimdir ne olur
Öylece bak bana dur bırakıp gitme beni istemem
O güzel ile berabersen sen ey neşe istemem
Sakın içme bensiz Hünkârın damına çıkarsan ey bekçi
Sakın bensiz çıkma istemem
Bir şey yoksa bu yolda senden bitik bu yola düşenlerin hali
Ben senin izindeyim ey izi görünmez dost bensiz gitme istemem
Ne yazık bu yola bilmeden rasgele girene
Sen ey gideceğim yolu bilen
Sen ey yolumun ışığı
Sen ey benim değneğim bensiz gitme istemem
Onlar sadece aşk diyorlar sana
Oysa aşk sultanı mısın sen benim
Ey hiç kimsenin düşüne sığmayan dost
Bensiz gitme istemem
Ey hiç kimsenin düşüne sığmayan dost
Bensiz gitme istemem istemem

KAHVALTI
Yaşlı bir adam sabah erken evinden çıkmış
Yolda ilerlerken bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış
Sokaktan geçenler yaşlı adamı hemen en yakın sağlık birimine ulaştıvermişlerdi
Hemşireler adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar ama biraz beklemesini ve röntgen çekerek
Herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler
Yaşlı adam huzursuzlanmış acelesi olduğunun istemediğini söylemiş
Hemşireler merak ile acelesinin sebebini sormuşlar
Adamcağız eşim huzur evinde kalıyor her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim
Geç kalmak istemiyorum demiş
Hemşireler demiş ki
Eşinizin siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde demiş
Adam üzgün bir ifade ile=
Ne yazık ki eşim Alzheimer hastası
Ve benim kim olduğumu bilmiyor demiş
Hemşireler hayretle=
Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşturuyorsunuz
Adam başını önüne eğmiş buruk bir ses tonuyla= ama ama ben onun kim olduğunu biliyorum

KUDDÜS
Ey semavi dinlerin dünyadaki beşiği
Ey miraca açılan kapıların eşiği
Sen ki Mescid-i Aksa
Sen ki tevhid simgesi
Sahabe-i kiramın namazdaki ilk kıblesi
Ey çevresi mübarek yüce Mescidi Aksa utanırdı insanlık
Sana ibretle baksa sen ki şahidi olduğun nice kanlı savaşın
Dile gelse vahşeti haykırırdı her taşın
Ne yazık ki bugün de aynı vahşet sürüyor
Cinayetle beslenen gözleri kan bürüyor
İşte yine sahnede peygamberlerin katilleri
İnsanlığa kasteden cinnetin failleri
Bak işte yine çocuklar Gazze'de kan kusuyorlar
Bu seri katliama bütün dünya susmada
Yine rekor peşinde zulmün şampiyonları
Siyonist eşkıyanın küresel piyonları
İşte bak yine sahnede haçlının fosilleri
Medeniyet maskeli kudurmuş nesilleri
Yine tarih tekerrür yine küfür tek millet
Hepsinin genlerine kazılmıştır bu zillet
Hey bir buçuk milyar dünya Müslümanları
Hiç mi utandırmıyor bunca mazlumun kanları
Bu zulmü boğmak içi tükürmeniz yeterli
Selahaddin-i Eyyubi çıkıp gelse ne derdi
Ey petrol kralları saray hanedanları
Bir düşünün Kudüs'te cihad eden canları
Kim saçlı üstünüze bu ölü toprağını yoksa
Kopardınız mı Kudüs'le din bağlarını
Halife Ömer gibi bir örnek olmasaydı
Belki sizi affetmek biraz daha kolaydı
Adalet severdi o Hazreti Ömer’di
Sizi bu halde görse saraylarınıza gömerdi
Ey mahşere inanan dünya Müslümanları
Bırakın o münafık tahtına tapanlar
Allah'ın kelamını kaç bin kez duydunuz
Kıyamete kadar mı sürecek bu uykunuz
Filistin’de taş atan çocukların aşkına
Bu apaçık gafleti ne olur görün Allah aşkına
Bir buçuk milyar insan bir kez ayağa kalksa
Hiç garip kalır mıydı böyle mescid-i Aksa
Hiç yalnız kalır mıydı söyleyin Mescid-i Aksa Mescidi Aksa
Kollarında çileler eriten umudu büyüten ey Kudüs
Ellerinde acıyı yoğuran sevdayı doğuran ey Kudüs
Filistin'de taş atan çocukların aşkına
Bu apaçık gafleti görün Allah aşkına
Bir buçuk milyar insan bir kez ayağa kalksa
Hiç garip kalır mıydı söyleyin Mescid-i Aksa hiç yalnız kalır mıydı böyle
Söyleyin Mescid-i Aksa

KUMEYL DUASI
Ey Rabbim
Her şeyi kaplayan rahmetinden ve her şeye gücü yeten kuvvetinden
Önünde her şeyin boyun eğdiği kudretinden
Karşısında hiçbir şeyin duramadığı izzetinden
Her şeyi kaplayan azametinden her şeyi kuşatan ilminden
Her şeyi aydınlatan nurundan istiyor ve bekliyorum
Ey Nur ey Kudüs
İlklerin ilki ve sonların sonu Rabbim
İsmet perdesini yırtan günahlarımı affet
Nimetleri değiştiren hatalarımı affet
Duaların kabulünü engelleyen belalar getiren işlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet Rabbim zikrinle sana yaklaşabilirim biliyorum
Rahmetinden beni kendine yaklaştırmadı diliyorum
Bana şükrü öğretmeni zikrini ilham etmeni diliyorum
Bana merhamet etmeni beni verdiğine razı ve kanaatkâr kılmanı diliyorum
Sen ki ihtiyacı olana verirsin
Kapına geleni geri çevirmezsin
Ey Rabbim Senin saltanatın yücedir
Kimine gizli kimine apaçıksın.
Ey Rabbim biliyorum ki Senden başka günahlarımı bağışlayacak suçlarımı örtecek kimse yok biliyorum ki ben nefsime zulmettim Sana itaat etmedim
Bütün bunlara rağmen beni unutmadığından ve bana lütfettiğinden dolayı kalbim sana kavuşma arzusuyla yanıyor
Rabbim biliyorum ki Sen benim dostumsun
Her kötülüğümü örtersin başıma gelen her belayı hafifletirsin
Rabbim görüyorsun ki zincirlerim beni çökertti
Çirkin ve boş emellerin beni senden uzaklaştırdı
Dünya beni aldattı gururun ve kayıtsızlığın kalbimi katılaştırdı
Rabbim biliyorum ki Sen benim dostumsun
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar
Affet beni ey Rabbim
Ey Kerem ve Rahim olan Rabbim
Senin isimlerin mukaddestir
Sen insanlara kendini tanıtın
Rahmetinle kalplerini okşadın
Rahmetini benden esirgeme ey Rabbim
Bil ki Sana Muhtacım
Gizlice yaptığım günahlar senin ilmindedir
Beni gizli günahların ağırlığından kurtar
Sen her şeye şahitsin
Günahlarımı rahmetinle gizledin biliyorum
Rabbim Sen her günahı bağışlayan ve her hatayı örtensin
Sen benim fakirliğinden ve güçsüzlüğünden haberdarsın
Ya Rabbi yüceliğin adına seni anmama yardım et
Boş emellerim günahlarım aşırılıklarım bilgisizliğim ve gafletinden dolayı senin affına gözyaşlarımla mücadele veriyorum çalışıyorum
Biliyorum ki derdimin ilacı sensin
Ey Rabbim
Benim kimim var Senden başka
Affı ve rahmeti başka kimden isteyeyim
Bu kadar günah ve aşırılıktan sonra sana geldim
Pişmanım ve perişanım
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar
Gözyaşlarımla sana dönüyor günahımı İtiraf ediyorum
Yalnız sana sığınıyorum
Özrümün kabulü için af diliyorum
Beni affet Rabbim beni affet
Gözyaşımla çağırıyorum Seni ey müminlerin dostu
Feryat edenlere cevap veren ey Ssdık yüreklerin dostu beni bu gece ve her saatte affet
Değil mi ki sen kullarına bu hükmü verdin
Bana yönelin benden isteyin kabul edeyim dedin
Ben de yüzümü sana çevirdim elimi sana uzattım
Silahı ağlamak ve sermayesi ümit olan şu kulun Senin kapına geldi
Eğer affedersen bu senin şanındandır
Eğer bağışlamazsan hangi kapıya gideyim
Hangi kapı var Senden başka Rab yok ki onun kapısına gideyim
Tüm zerrelerimle Sana sığınıyorum Rabbim
Rahmetinle şefkatinle beni kucakla
Ey Rabbim beni affet
Yalnız Sana sığınıyorum
Özrümün kabulü için af diliyorum
Beni affet Amin amin amin
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3627
  • Etkinlik:
    1.8%
  • Tesekkur Edildi: 886 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #13 : 30 Temmuz 2022, 23:49:22 »
MEVLAN’IN DUASI
Ey bizi örtüler arkasında bırakan
Gerçeği bizlere göstermeyen
Perdeleri kaldır
Kaldır da artık kimse murdar nefse ağ olmasın esir olmasın
Dünya sevdasına düşüp de mana açtığını çekenlere acı ey Rahman
Allah'ım Senin takdir buyurduğun derdi hep deva olarak görüyorum
Kahrı cefayı da senin bir lütfun bir vefan olarak görüyorum
Ya Rabbi ey Rabbi Rahimim ey Allah'ım
Sen beni dünyayı istemekten de ahiret zevkini istemekten de kurtar Ey Rahman
Yokluk tacını başıma giydir de benim manen yücelt
Vuslat haremimde aşk sırrına erdirmekte beni kendine mahrem et
Has kullarının arasına karıştır beni
Sana doğru gitmeyen yoldan beni geri çevir Ey Rahman
Nefsin isteklerinden beni kurtar
Ben kendi nefsimin hilesinden fitnesinden daima her zaman sana sığınmadayım
Ben seninim beni tekrar bana verme Ey Rahman
Efendim Mevlam Rabbim
Sana yalvarıyorum Sana sesleniyorum
Ey her şeyi İşiten her duaya icabet eden
Ben eskiden işlemiş günahlara geçmişteki yaptıklarıma tövbe ediyorum huzurunda tövbe ediyorum
Ey Rabbi rahimim telef olmuş yok olup gitmiş âşıkın özüne kabul etmez misin beni
Aşığınım Ey Mevlam Ey Efendim
Benim pişmanlığım her ne kadar senin bol kereminden merhametinden kendi varlığına yönelmek ve cömertliğini incitmekteyse de Efendim Allah'ım beni affet
Affet beni ey Rahman Sana sığınmaktayım
Bir kez daha kulluğumu kabul et dergâhında bu acizliğimi bu perişanlığımı kabul et
Beni vuslatın ırmağına at Ey Rabbim
Ey zorlukları kolaylaştıran yüce Allah Mevlam sana yalvarıyorum
Selviler güller bağlar bahçeler senin lütfunla ihsanınla mest olmuştur gül senden hoş bir koku almıştır
Senin güzelliğini görmüştür Sana mestu hayran olmuştur ey Mevlam
Kendinden geçmiştir güller
Gülün yanındaki diken de sarhoş ve baygın haldedir
Bana biri sevgi kadehi lütfet de ben de kendimden geçeyim
Böylece hepimiz senin sarhoşun olup çıkalım Ey Rahman
Ey verdiği dert ahiret rahatlığından bile hoş olan ellerimizi açtık sana
Diyoruz ki ey Rabbimiz Allah
İsteklerimiz ne ile gerçekleşecekse işlerimiz ne ile düzene girecekse onu ilham etsin bildirsin öyle olsun ey âlemlerin Rabbi
Zindan köşesinde bin kul hüvallah ile usanmadan Seni sadakatle çağırıyorduk
Ve sen dileğimizi bağışladın bizlere
Şimdi bu zindan dışında da içinde olduğunuz gibi yine sana muhtacız
Bizi bu karanlık âlemin zindanından çıkar Nebilerin âlemine ulaştır
Ey Rabbim Ey Mevlam Ey Efendim
Dualarımız sana yalnız sana
Ey bizi örtüler arkasında bırakan gözlerimize gerçeği göstermeyen
Perdeleri kaldır kaldır da artık kimse murdar nefsine esir olmasın dünya sevdasına düşüp de açlığı çekenlere acı merhamet buyur ey Rabbi Rahimimiz
Amin Amin amin

NE SANDIN
Dil ne bilir şekeri şerbeti
Aldığın lezzeti baldan mı sandın
Ne arı ne ağaç verir nimeti
Elmayı narı daldan mı sandın
Baharı gönderir al gelin gibi
Bir hazinedir ki görünmez dibi
O Cemildir cemal onun tecellisi
Güzeli yeşilden aldan mı sandın
Çok istersen de inadın olmaz
Takdirden öte muradın olmaz
O uçurursa senin kanadın olmaz
Uçmayı kuştan Kartal’dan mı sandın
Gördüğün görmediğin göz onun
Bildiğin bilmediğin öz onun
Dediğin diyemediğin söz onun
Kelamı dudaktan dilden mi sandın
O dilerse azlar çok olur
O dilerse varlar yok olur
O dilerse açlar tok olur
Tokluğu paradan puldan mı sandın
İbrahim duada Nemrut'un ateşinde
Ateşler Gülizar olur türlü esrar içinde
Oğul razı kurbandır babasının peşinde
Kesmeyen bıçağı İsmail'den mi sandın
Zulmün kucağında Musa’lar doğar
Açılır Bahri Ahmer küffarı boğar
Sükût edince esbap bıldırcın yağar
Yoksa nusreti Ebabil’den mi sandın
Kâh gülersin kâh dilhunsun gözyaşına
Gün olur tuz bulamazsın aşına
Dün bugün ne geldiyse başına
Eden odur eyleyen o kuldan mı sandın
Ateşini söndürdün suyunda kaldın
Sütünü içtin de koyunda kaldın
Bir ömür yaşadın oyunda kaldın
Dünyayı evlattan maldan mı sandın
Mecnun ki Leyla'ya bir nazar değil
Gureba derki fenadan bizar değil
babanı Mürşidin hayali gülzar değil
Bülbülün zarını gülden mi sandın
Onun sanatı varlığın nakışında
Onun şefkati ananın bakışında
Onun rahmeti suyun akışında
Suyu pınardan gölden mi sandın
Ellerin titrer fer kesilir gözlerden
Kapılırsın pek amansız bir derdi
Maraz musibet ancak bir perde
Kul ecelini Azrail'den mi sandın
Amele bakarsın ateşi tartar
Rahmete bakarsın ümidin artar
Kurtar bizi Allah'ım kurtar
Gönül necatı amelden mi sandın
Gönül necatı amelden mi sandın

ON BİR KADININ HİKAYESİ
Şiir gibi bir ev
Yeryüzünün en saadetli evi
Efendimiz ve Âişe annemiz
11 kadının hikâyesini anlatıyor annemiz
Yemenli 11 kadının hikâyesi
Bu kadınlar bir araya gelmiş kocalarının hallerini anlatıyorlar
Ama önce kesin söz veriyorlar
Hiçbir şey gizlenmeyecekleri hususunda
Ve birinci kadın başlıyor=
Benim kocam yalçın bir dağın başındaki zayıf bir deve gibidir
Kolay değil ki çıkılsın semiz değil ki götürülsün
Sert mizaçlı huysuz gururlunun birisidir
İkinci kadın anlatır=
Ben kocamın kötü huylarını anlatmak istemem korkarım
Eğer anlatmaya başlarsam
Büyük küçük her şeyini söyleyip geriye hiç bir şeyi bırakmamam gerekir
Bu da kolay değil vakit yetmez
Sıra üçüncü kadındadır=
O da kocasını kötüler
Benim kocamın boyu uzundur ama aklı kısadır
Konuşursam boşanırım
Konuşmazsam muallakta kalırım
Dördüncü kadın kocasını över=
Benim kocam tihama gecesi gibidir
Ne sıcaktır ne soğuk
Ne korkulur ne de usanılır
Söz şimdi beşinci kadındadır=
Kocam içeri girince pars
Dışarı çıkınca arslan gibidir
Bana bıraktığı ev işlerinden hesap sormaz der kadın
Altıncı kadın anlatır=
Benim kocam da yedi mi üst üste katlayıp yer
Çok yer içti mi sömürür
Yiyip içmekten başka bir şey düşünmez der.
Yedinci kadın derin bir ah çeker=
Benim kocamın işi sadece beni dövmektir der
Başımı yarar vücudumu yaralar
Bunları yapmak için eline ne geçerse kullanır der
Sekizinci kadın kocasını tavşana benzetir=
Ve bir cümle ile anlatır
Güzel kokulu bitki gibi kokar ama hoş kokar
Dokuzuncu kadın anlatır=
Benim kocam boylu posludur evi rahattır
Ocağının külü çoktur
Evi meclis gibi bir adamdır
Misafirperverdir
Onuncu kadın anlatır=
Benim kocam da maliktir der
Akıl ve hayalinizden geçen her hayra maliktir
Onun çok devesi vardır
Develer kesilmek üzere bekletilir der.
Ve şimdi söz on birinci kadındadır=
Söz Ümmü Zer'dedir
Ebu Zer'in hanımı fakat Ebu Zer Gıfari değil
Söz Ümmü Zer’dedir
Kocam Ebu Zer’di amma ne Ebu Zer
Ebu Zer beni Şıp denen bir dağın kenarında
Bir miktar davarla geçinen bir ailenin kızı olarak buldu der ve anlatmaya başlar
Kulaklarımı ziynetlerde doldurdu
Beni hoşnut kıldı
Kendimi bahtiyar ve yüce bildim vher daim
Beni atları kişneyen develeri böğüren
Ekinleri sürülüp daneleri harmanlanan
Müreffeh ve mesut bir cemiyete getirdi
Ben onun yanında söz sahibiydim
Hiç azarlanmadım
Akşam yatar sabaha kadar uyurdum
Doya doya süt içerdim
Bir gün Ebu Zer evden çıktı
Her tarafta süt tulumları yağı çıkarılmak için çalkalanmaktaydı
Yolda bir kadına rastlar
Kocam bu kadını sevmiş olacak ki beni bıraktı
Onunla evlendi
Ondan sonra ben de bir başkasıyla evlendim
O da iyi bir adamdı
Bu kocam da bana ey Ümmü Zer ye iç yakınlarına ihsanda bulun derdi
Buna rağmen ben bu ikinci kocamın bana verdiklerinin hepsini bir araya toplasam
Ebu Zer’in en küçük kabını dolduramaz der.
Ve söz bitmişti on birinci kadının. Yemen’de on bir kadının hikâyesi.
Efendimiz Hz.Âişe annemize tebessüm içerisinde gülerek baktı
Ey Âişe
Ben sana Ebu Zer'in Ümmü Zer'e nisbeti gibiyim
Şu farkla ki Ebu Zer Ümmü Zer'i boşadı
Ben seni boşamayacağım
Biz beraber yaşayacağız
Âişe annemiz bu sözlerden sonra Resulullah(A.S.)’a Ya Resulullah dedi
Beni nasıl seviyorsunuz?
Efendimiz yine tebessüm buyurdu ve cevap verdiler
Ey Âişe hani ilk gün sana söylemiştim ya ve yine söylüyorum
İlk gün ki gibi kördüğüm gibi
Şiir gibi bir ev
Yeryüzünün en saadetli evi
Yemenli 11 kadının hikâyesi
Efendimiz ve Hz. Âişe annemiz
Yüzünde tebessüm gönlünde huzur
Mutludur evin sahibesi
Mü'minlerin şerefli annesi.
Selam olsun selam olsun selam olsun.

ÖĞRENDİM
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum
Işığı gördüm korktum ağladım
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim karanlığı gördüm korktum
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi
Ağladım yaşamayı öğrendim
Doğumun hayatın bitmeye başladığı an olduğunu
Aradaki bölümün ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim
Zamanı öğrendim yarıştım onunla
Zamanla yarışılmayacağını zamanla barışılacağını zamanla öğrendim
İnsanı öğrendim
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu
Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük olduğunu öğrendim
Sevmeyi öğrendim
Sonra güvenmeyi sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim
İnsanın tenini öğrendim
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim
Evren'i öğrendim sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreyi aydınlatabilmek gerektiğini öğrendim
Ekmeği öğrendim sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini sonra da ekmeği hakça üleşmenin bolca üretmek kadar önemli olduğunu öğrendim
Okumayı öğrendim kendime yazı yazıyı öğrettim sonra ve bir süre sonra yazı kendimi öğretti bana
Gitmeyi öğrendim sonra dayanamayıp dönmeyi daha sonra da kendime rağmen gitmeyi
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yaşta sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım
Düşünmeyi öğrendim sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim sonra
Sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim
Namusun önemini öğrendim
Evde sonra yoksuldan namus beklemenin namussuzluk olduğunu
Gerçek namusun günah elinin altındayken günaha el sürmemek olduğunu öğrendim
Gerçeği öğrendim bir gün
Gerçeğin acı olduğunu sonra dozunda acının yemeğe olduğu kadar hayatta da lezzet kattığını öğrendim her canlının ölümü tadacağını ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim
Ve ben sonsuz bir karanlığın içerisinde doğdum
Işığı gördüm korktum ağladım ağladım ağladım

ÖZGECAN’IN BABASINA İTHAF
Sana yazıyorum kızım aslında bugün gittin ama dayanamadım
Hemen hasretimi dökmek istedim bu karanlık gecede
Açıkçası söyleyeyim mi kızım
Gözyaşlarımı hissetmeni istedim gerçi görmüyorsun ama
Doyasıya ağlayabilirim
Ağladığımda dayanamazdın baba lütfen yapma derdin ve sen benimle ağlardın
Ben senin ağlamana dayanamaz hıçkırıklarımı yüreğime saklardım
Biliyor musun bugün seni öyle görünce içimdeki girdap öldürdü beni
Ama dayanmalıydım metanetli olmalıydım Çünkü ben kızımın babasıydım
Gidişini izlerken boynuna sarılıp senin gibi lütfen bunu bana yapma diyecektim
Ama dememeliydin biliyorum demedim de
Şimdi yalnız başımayım kızım
Evet evet yine masamda ve yine yazıyorum
Üzülmezsen bir şey demek istiyorum
Hani küçükken saçlarını taradığını seni ellerimle yıkadığım gün geldi aklıma
Hayır hayır ağlamayacağım söz kızım
Hani bana derdim ya
Baba, annem olsaydı senin gibi saçlarımı acıtmadan tarar mıydı diyordun
Seni yıkarken o kadar zevk alıyordum ki
Büyüyünce en çok bunu özlemiştim
Onlardan neden mi bahsediyorum
Bugün gitmene rağmen seni şimdiden çok özlediğim içindir
Okula ilk başladığım gün hatırlıyor musun?
Dünyalar tatlısıydın ilk günden öğretmenin aramıştı
Yaramazlık yaptığın için
Koşarak okula gelmiştim
Ne yaptın dediğimde gülüşünü unutamıyorum
İnan ağlamayacağım söz sana kızım
Özlemime ver olur mu konuşmalarımı
Yüreğimin yangınına ver
Esen fırtınalarıma kavurucu sıcaklığıma ver gönül iklimimin
Şu an şu an çok sevdiğin akvaryuma bakıyorum
Biraz yem verdim ama yemediler
Ben de yemek yemedim kızım
Boğazımdan geçmiyor ki
Sen bugün gittin nasıl yemek yiyebilirim ki
Hayır ağlamıyorum kızım
Gözüme toz kaçtı biraz yine
Şimdi burada olsaydın yine kızardın bana sigara içiyorum diye
Baba içme şunu deyip alırdın elimden
Hadi gel gel diyeceğim al şu sigarayı elimden ama gelmeyeceksin
Seni şimdiden çok özledim
Annen de aynı senin gibi aniden gitti önce annen bıraktı
Şimdi de sen beni hep yalnızlıkların adamı yaptınız düşünmeden
Beni şu köhne dünyaya tek kalmaya zorladınız
Kızmıyorum isyan etmiyorum etmeyeceğim de
Birazdan uyuyacağım tabii uyuyabilirsen
Ama bu gece uyanmamayı isteyeceğim
İnan kızım isyan etmiyorum
Sadece tek bir cümle var
Seni özledim
Bana baba deyişine
Senden başka kimim var deyişini
Ellerimi güvenle tutuşunu
Seninle gurur duyuyorum deyişini özledim
Zaten ben de fazla durmam bu dünyada
Çünkü bedenim dayanmaz bu ayrılığa
Seni toprağa gömdüm ya
Ben de girmek isterim o kara toprağa hadi kızım
Ben bugün toprak üstünde yatacağım
Sen toprak altında sana söz
Sen alışıncaya kadar ben de toprakta yatacağım
Küçükken sen açken benim de aç kaldığım gibi
Sen susuzken suyu içmediğim gibi
Sen üşürken güneşe dahi ısınmak için bakmadığım gibi
Sana söz seni yalnız bırakmayacağım toprağın altında söz kızım

SAİD NURSİ’NİN DUASI
Ey beni sonsuz keremi ile yaratan merhametli Rabbim beni günahlarımın utancından kurtar
Ey Rabbim Senin Afv ve mağfiretini bekliyorum apaçık görüyorum ki Senden başka sığınak ve dayanak yok
Günahların çirkin yüzünden hataların korkutucu şeklinden ve o mekânın darlığından bütün kuvvetimle sana sesleniyorum
Verdiği nimetlerden dolayı her şeyin sana borçlu olduğu Rabbim
Beni çirkin günahlarımın arkadaşlıklarından kurtar
Yerimi genişlettir.
İlahi Senin rahmetin sığınağımdır
Ve âlemlere rahmet olan sevgili Rasulün
Senin rahmetine yetişmek için vesiledir
Ey Kerem'i ile beni yaratan
Rahmeti ile beni terbiyeden Rabbim
Senin kapına gelmiş olan ben
Hem Asi hem aciz hem gafil hem cahil
Hem efendisinden kaçmış bir köle olduğu halde
Kuşku ve her türlü manevi hastalığa tutulmuş
Senden deva istiyor çünkü sen
Rahman ve Rahimsin
Efendim
Kendi güç ve kuvvetinden senin güç ve kuvvetine sığınıyorum beni kendi
Güç ve kuvvetime güvenmekten koru
İlahi günahlarım ve hatalarım için beni azarlama
Çünkü sen kitabın Kur’an-ı Azimüşşanda buyurmuşsun ki=
Onlar af dilenirken Allah onlara azap edecek değildir
Beni hüzünlerim den kurtaracak ve sevinçlere ulaştıracak olan yalnız sensin
Güldüren de sensin ağlatan da sen
Hastalıklardan kurtarıp sıhhat ve afiyet veren de sensin
Ey Rabbim Sana sığınıyorum
Ey her şeyi ve herkesi emri altında bulunduran Allah'ım
Sana sığınanları koru
Ey nurların nuru ey sırları bilen
Ey gece ve gündüzü döndüren
Ey izzet sahibi ey günahları affeden
Kapına geldim beni bağışla
Beni bağışla Rabbim
Beni Affet Rabbim

SEN OL YETER
Bir dağ başı yalnızlığı yaşıyorum yeniden
Dağ başı yalnızlığı ölümden beter
Hiç kimse aramasa sormasa beni
Sen gel yeter
Huzur ellerinin güzelliğidir
Gözlerin karşımda mutluluk denizi
Her sabah
Soframızda ekmeğimizi
Sen bölsen yeter
Yüreğim seninle yaylalar kadar serin
Ne bir çizgi hasret ne bir nokta gam
Yayla dumanı gibi gözlerime her akşam sen doğsan yeter
Bende çaresizlik sonsuz kördüğüm
Bende sabır sende naz
Gündüzünde vazgeçtiğim düşümde biraz
Bir yüz görümlüğüm sen olsan yeter
Duymasa da duymasa da hiç kimse şair gönlümü
Sende karar kıldığını hiç kimse bilmese de ve içimin şerha şerha yarıldığını
Sen bil yeter bir gün dDuysan bittiğimi tükendiğimi
Ve çıkıp gelsen uzaklardan korkulu ürkek
Bir incecik dal gibi üzerime titreyerek
Sen eğilsen yeter sen eğilsen yeter

SOL YANIM ACIYOR ANNE
Merhaba anne
Yine ben geldim
Merak etme okuldan çıktım da geldim
Anneler de babalar gibi merak eder mi bilmiyorum ama
Ali okula gitmezsen annem çok kızar merak eder demişti de onun için söylüyorum
Geçen hafta öğretmen sağ elimde sarımsak sol elimde soğan dedirte dedirte
Öğretti sağımı solumu ben biliyorum artık anne
Sağım neresi solum neresi
Ağrıyan yanımın neresi olduğunu şimdi iyi biliyorum anne
Hani geçen geldiğimde şuram acıyor
İşte şuramda demiştim de
Bir türlü söyleyememiştim acıyan yanıma anne bak
Şimdi söylüyorum şuram işte sol yan
Çok acıyor anne hem de her gün acıyor anne her gün
Dün sabah annesi Ayşe'nin saçlarını örmüştü
Elinden tutup okula getirdi
Biliyor musun yakası da danteldi.
Zil çalınca öptü, hadi yavrum sınıfa dedi.
Ben de ağladım,
Ağladım, hiç utanmadım.
Öğretmen ne oldu dedi?
Düştüm, dizim çok acıyor dedim.
Yalan söyledim anne.
Dizim acımıyordu ama sol yanım çok acıyordu anne.
Bugün ben de saçım örülsün istedim.
Babam ördü ama onunki gibi olmadı.
Dantel yaka istedim.
Babam; "Ben bilmem ki kızım." dedi.
Bari okula sen götür dedim.
"Kızım, iş.." dedi.
Ben de bana ne dedim, ağladım.
"Kızım, ekmek" dedi babam.
Sustum ama okula giderken yine ağladım anne.
Ha, bi de sol yanım yine çok acıdı anne.
Herkesin çorapları bembeyaz,
Benimkiler gri gibi.
Zeynep, "Annem, beyazlara renkli çamaşır
Katmadan yıkıyormuş" dedi.
Babam hepsini birlikte yıkıyor anne.
Babam çamaşır yıkamasını bilmiyor mu anne?
Uffff, babam, her gün domates
Peynir koyuyor beslenmeme.
Üzülmesin diye söylemiyorum ama
Arkadaşlarım her gün kurabiye,
Börek, pasta getiriyor.
Biliyorum babam pasta yapmasını
Bilmez anne.
Hava kararıyor, ben gideyim anne.
Babam bilmiyor kaçıp kaçıp sana geldiğimi.
Duyarsa kızmaz ama çok üzülür biliyorum.
Kim bozuyor bu toprağını,
Çiçeklerini kim koparıyor?
İzin verme anne,
Ne olur toprağına el sürdürme!
Eve gidince aklıma geliyor bi de
Bunun için ağlıyorum anne.
Bak, kavanoz yanımda,
Toprağından bir avuç daha alayım.
Biliyor musun anne?
Her gelişimde aldığım topraklarını
Şu kavanozda biriktirdim.
Üzerine de resmini yapıştırıp
Başucuma koydum.
Her sabah onu öpüyor kokluyorum.
Kimseye söyleme ama anne,
Bazen de konuşuyorum onunla.
Ne yapayım seni çok özlüyorum
Anne.
Ha unutmadan,
Öğretmen yarın anneyi anlatan
Bir yazı yazacaksınız dedi.
Ben babama yazdıracağım.
Öğretmen anlarsa çok kızar ama
Bana ne kızarsa kızsın.
Ben seni hiç görmedim ki neyi,
Nasıl yazacağımı bilmiyorum anne.
Senin adın geçince sol yanım
Acıyor anne.
Hiç bir şey yutamıyorum.
Bazen de dayanamayıp ağlıyorum.
Kâğıda da böyle yazamam ya anne.
Ben gidiyorum anne,
Toprağını öpeyim, sen de rüyama gel beni öp.
Mutlaka gel anne,
Sen rüyama gelmeyince,
Sol yanımın acısıyla uyanıyorum anne.
Sol yanım acıyor anne.
İşte tam şurası,
Sol yanım çok acıyor anne.
Seni çok özledim anne, çooook. Çok özledim annem..

SULTANIM
Hançer hasretin bağrımı deler senden sonra ashab bağrını döver
Fatıma hüznünü müjdenle siler ben neyle sileyim ben neyle sileyim söyle sultanım
Ey Muhammed Bilal suskun Bilal üzgündür şimdi ey sultanım
Ali’nin elinde yetim Zülfikâr
Ümmet ümmet zelil olup kalmışsa nâçâr gelmeyecek mi bahar söyle sultanım
Karan çölleri Üveys’ler sular gözlerde kanlı yaş kesildi sular
Gel ey sultanım gel bir gece olsun gel de bizi sar
Vuslat vuslat ne zaman söyle ey sultanım
Sükûti sükûtu bozduysa eğer
Hasret yangınındandır söndürüver
Hüznü susturur o gün hüznü susturur kalbine gömer
Hicran hasret özlem yine bana mı söyle ey sultanım
Sen sultanım sen dermanım
Yoluna kurbanım ya Resulallah ya Habiballah
Ağlarım ağlar sızlar yüreğim öksüz kalmışım kime gideyim
Dardayım darda halim çok zorda ey Resulü Kibriya
Sen sultanım sen dermanım
Yoluna kurbanım ya Resulallah ya Habiballah
Ağlarım ağlar sızlar yüreğim öksüz kalmışım kime gideyim
Dardayım darda halim çok zorda ey Resulü Kibriya
Ağlarım ağlar sızlar yüreğim öksüz kalmışım kime gideyim
Dardayım darda halim çok zorda ey Resulü Kibriya

ŞİMDİ BİR OĞLUN OLDU ANNE
Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım
Her yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana
Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve bir tek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, kör olmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürek yarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, işte bu sana ilk gelişim
Hep senin için gökyüzünde bir evimiz olsun isterdim
Hep senin için bulutları isterdim
Ellerimi açtırıp dua ettirirken
O küçük evimizde sokulurken göğsüne her gece
Hani her gece sorduğumda
Anne babam nerde
Nerede kuşların dilinden anlayan adam
Ve menekşelerle konuşan adam
Nerde anne
Ve sen bastırıp bağrının kızılca kıyametine acını
Gelecek oğul, sen uyu şimdi
Baban gelecek bir yağmur gibi yağmurla
Rahmete boğacak yoksulluğumuzu derken
Ben uyur, düşümde
Senin için bir ev görürdüm gökyüzünde
Sen, babam, ben ve melekler
Ve melekler anne
Anne melekler
Önce babam sonra onlar terk ettiler gecelerimizi
Ben de çekip gittiğimde
Yani oğulcuğun yani yürek yarın
İçinden geçen şarkın gittiğinde
Sen nasıl yaşadın anne
Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım
Her yanım bu gece vurgun içinde
Kurşun yemişim, sürgün yemişim
Bu sana ilk gelişim
Vur emriyle düşmüşüm kapına
Düşmüşüm kucağına, bu yara sıcak ana
Vakit yok artık
İstersen kalayım böylece
Ama bir kere öpseydim elinden
Ama bir kere sürseydim gözlerimi gözlerine yeniden
Yok elimde bir demet menekşe
Yok elimde sevdiğin gül şekeri
Yok işte sana bir şey
Bilmem ki ne demeli
Bir tek ağır yaralı özlemim
Ve bir tek gözlerine sürdüğün gözlerim
Anne benim, aç kapıyı
Oğulcuğun, küçük tavşanın, kör olmayasıcağın
Ölmeyesin, bitmeyesin
Yürek yarısı gitmeyesin dediğin
Anne benim, aç kapıyı
İşte geldim, işte bu sana son gelişim
Üzülme, kapanıyor diye gözlerim
İşte gidiyorum vakit doldu
İşte kapanıyor gözlerim kapının önünde
Öğrettiğin gibi ellerimi kaldırıp gökyüzüne
Ve eğip başımı önüme dua ediyorum
Üzülme anne, vakit doldu
İşte şimdi bir oğlun oldu
Bir oğlun oldu anne
Kan ter içinde gece
Kan ter içinde her yanım

TEVBE
Allah'ım
Günahkâr bir sesleniştir bu günahların
Yükselemeyeceği yüce katına
Şanın ne yücedir Senin ki mülk elindedir
Ve sen her şeye Kadirsin
Kudretin her şeye galiptir
Ve sen çok bağışlayansın yedi göğü birbiriyle ahenk içinde yaratan sensin
Dünya semasını kandillerle süsleyensin
Senin ilmin en gizli işlerin bütün inceliğine nüfus eder
Sen her şeyden hakkıyla haberdarsın
Haberdarsın benden
Dünümden bugünümden ve yarınından
Bir ömrü işte böyle yele verdim savurdum
Şimdi pişman perişan gelip duaya durdum
Geçmişi ve geceliği geleceği yüreğime aldım da
Kendimi avuttum nefsimi unuttum
Kalbimin cennetinde nefsime uyan Adem
Yüce dergâhında gözlerimden seslenir
Ben Nuh toplar kalbimden ne kadar duygu varsa
Nefsimin tufanından korumaya çalışıyoruz İbrahim'in ateşe atıldığı mancınık yüreğimdedir benim.
Kendinden başka ilah olmayan Sübhan
Zalimlerden oldum ki
Merhamete Muhtacım
Huzuruna alsan da beni böyle perişan
Benim hakkımda olan hükmün başımda tacım
Evladının acısıyla yanan bir anne
Kalkıp uzatırsa dergâhına titreyen ellerini
Bu tövbemi sunuyorum o ellerle birlikte
Gecenin bir vaktinde
Herkes istediği ile
Sevdiği ile hemhal iken
Yetim kalmış bir yürek sessiz sessiz ağlarken
Bakarsa bir an olsun yıldızsız gökyüzüne ve melekleri ileten bir edayla seslenip
Allah derse derinden ve Lebbeyk nidaları gelirse göklerinden
O öksüz haykırışa katıyorum tövbemi
Günahları yüzünden mahkûm olur ya insan
Kimse görmesin diye görüp gülmesin diye kirlenen elleri
Kapanır ya yüzüne
Ve günlerce acı ile inim inim inler ya
Vicdanından yükselen alev gibi bir
Sesle uykusuz gecelerin ışıdığı zamanda
Karanlığın gündüze yakın olduğu anda secdelere kapanıp
Ya Rabbi
Ben pişmanım ben pişmanım baygınlığına
Katıyorum tövbemi
Simsiyah pis köle diye hakaretler var Habeşli'nin gözlerinde
Güneş batmayı hiç bu kadar istememiştir
Çöl serinliğe böylesine hasret duymamış
Ve bir taş pamuk kadar hafif olmayıp bu denli istememiştir
Çünkü bir Bilal vardır ortada ve kucağında bir kaya
İnkâr tekliflerine ızdırap yüklü o dil taptaze bir ruhla
Cevabı dillendirir=
Allah bir
Allah bir
Kumların üstündeki o simsiyah bedenden dökülen terlerle yıkıyorum tövbemi
Kendisinden başka ilah olmayan Sübhan
Zalimlerden oldum ki merhamete muhtacım
Huzuruna alsan da beni böyle perişan
Benim hakkımda olan hükmün
Başımda tacım

UNUTTUK SENİ
Kölelik ettikçe biz nefsimize alıştık ahlaktan dinden tavize
Ey yüce Rabbimiz ne oldu bize ne oldu da böyle unuttuk seni
Duygumuz körlendi, hevâ heveste,
Ruhumuz kirlendi, altın kafeste.
Dost aradık durduk.. Nice adreste,
Her kapıyı çaldık.. Unuttuk Seni..
Aç kaldık.. Eğildi mağrur başımız,
Yalvardık... Sel oldu gözde yaşımız,
Rahmetinle, doldu taştı aşımız;
Daha ilk lokmada.. Unuttuk Seni...
Azgın denizlerde, el açtık Sana,
Ölüm korkuları, dayandı cana,
Lûtfunla sağ sâlim, çıktık limana;
Daha ilk adımda.. Unuttuk Seni...
Hastalık derdinden, girdik bir zora;
Bulduk devâsını, yol sora sora.
Bin teşekkür ettik, nice doktora;
Ey devâ sahibi ! Unuttuk Seni...
Savaştık.. Cehdettik, düşmanı sürdük,
Bizimle bir safta, melekler gördük.
Zafer çelengini, kibirle ördük;
Öyle sarhoş olduk.. Unuttuk Seni..
Her Cuma, doldurduk câmilerini,
Döktük, secdelerde alın terini,
İbretle dinledik, âyetlerini;
Kapıdan çıkarken.. Unuttuk Seni..
Yükseldikçe piramitte yerimiz,
Sanki kalınlaştı, hayâ derimiz.
Kat kat oldu, her makyajda kirimiz,
Kartvizit peşinde.. Unuttuk Seni..
Verdik çürükleri, ayırdık maldan;
Fakir ne anlardı, petekten, baldan,
Tonlarca ürünü, topladık daldan;
Zekâta gelince.. Unuttuk Seni..
Kalpler taş kesildi, nefretle kinle,
Haşır neşir olduk, büyüyle, cinle,
Ey Yüce Rabb'imiz ! Hidâyetinle;
Hatırlat hatırlat !. Ne olur.. Unuttuk Seni..

YANAN KALBE DEVASIN SEN-1
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Rasûlallah
Nasıl bilmem bu nîrâne dayandım yâ Rasûlallah.
Ezel Bezmi’nde dinmez bir figândım yâ Rasûlallah
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallâh.
Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
Muazzam bir sehâsın sen, dilersen rû-nümâsın sen
Habîb-i Kibriyâ’sın sen, Muhammed Mustafâ’sın sen
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Gül açmaz, çağlayan akmaz, ilahî nûrun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mesrûrun olmazsa
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Susuz kalsam yanan çöllerde, can versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummânlarda nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve masseylesem duymam
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Erir canlar o gül-bûy-i revân-bahşın nevasından
Güneş titrer, yanar dîdârının bak ihtirasından
Perîşân bir nazâr inler hayâtın müntehasından
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Ne devlettir yumup aşkınla göz, râhında can vermek
Nasîb olmaz mı Sultânım, haremgâhında can vermek
Sönerken gözlerim âsân olur âhında can vermek
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Boyun büktüm perîşânım, bu derdin sende tedbiri
Lebim kavruldu âteşten, döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlün murâd eylerse taltîf eyle Kıtmîri
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.

YANAN KALBE DEVASIN SEN-2
Selam sana ey Allahın Resulü selam sana
Selam sana ey Allahın Resulü selam sana
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım yâ Rasûlallah
Nasıl bilmem bu nîrâne dayandım yâ Rasûlallah.
Ezel Bezmi’nde dinmez bir figândım yâ Rasûlallah
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallâh.
Yanan kalbe devâsın sen, bulunmaz bir şifâsın sen
Muazzam bir sehâsın sen, dilersen rû-nümâsın sen
Habîb-i Kibriyâ’sın sen, Muhammed Mustafâ’sın sen
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Gül açmaz, çağlayan akmaz, ilahî nûrun olmazsa
Söner âlem, nefes kalmaz, felek manzûrun olmazsa
Firâk ağlar, visâl ağlar, ezel mesrûrun olmazsa
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Erir canlar o gül-bûy-i revân-bahşın nevasından
Güneş titrer, yanar dîdârının bak ihtirasından
Perîşân bir nazâr inler hayâtın müntehasından
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Susuz kalsam yanan çöllerde, can versem elem duymam
Yanardağlar yanar bağrımda, ummânlarda nem duymam
Alevler yağsa göklerden ve masseylesem duymam
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Ne devlettir yumup aşkınla göz, râhında can vermek
Nasîb olmaz mı Sultânım, haremgâhında can vermek
Sönerken gözlerim âsân olur âhında can vermek
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Boyun büktüm perîşânım, bu derdin sende tedbiri
Lebim kavruldu âteşten, döner pâyinde tezkîri
Ne dem gönlün murâd eylerse taltîf eyle Kıtmîri
Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Rasûlallah.
Selam sana ey Allahın Resulü selam sana
Selam sana ey Allahın Resulü selam sana

YAVUZ SULTAN
Yavuz Sultan Selim Han Mısır’ı fethettiğinde bir süre orada kalır idareyi eline alıp kendi hakimiyetini yerleştirmek için bu elzemdir.
Bu sırada çadırda kalıyor çadırı süpürüp temizleyen yemeğini yapan Mısırlı bir cariye vardır ki Yavuz Sultan Selim Han sabah çıkınca çadıra geliyor akşama kadar çadırı temizleyip yemekleri hazırlayıp gidiyor Akşam olunca da Yavuz Selim Han çadırına dönüyor
Nasıl olduysa birkaç defa Yavuz Sultan Selim Hani görür ve ona âşık olur
Lakin umutsuz bir aşk Zira bir tarafta Koskoca Cihan padişahı
Halife-i rûy-i zemin diğer tarafta basit bir cariye
Fakat cariyenin aşkı dayanılmaz boyutlara ulaşıp da kalbine sığmaz
Gelince ne yapacağını bilemez hale gelir ve halifeye açılmaya karar verir
Cariye lakin uçurum cariye iyice çıkmaza sokar ve
Bağımsız hale gelir bir yandan aşkının dayanılmaz baskısı Diğer yandan
Aradaki devasa farkın kendini engelleyememesi arasında bocalayan cariye halifenin
Çıkma cesaretini kendinde bulamadığından yazıyla İlanı Aşk etmeye karar verir ve üç kelimelik bir not yazarak halife hazretlerinin ayağına bırakır
Notta sadece üç kelime yazılıdır Derdi olan neylesin
Akşam çadırına gelip de yatağının üzerinde küçük bir kağıt parçası bulan Yavuz Sultan Selim Han, kağıdı okuyunca bu notu yazanın, çadırını süpüren cariye olduğunu anlar. Ve kâğıdın arkasına cevabını yazar:
“Derdi neyse söylesin.”
Kâğıdı aynı yere bırakır. Sabah olunca da çıkıp gider. Bir müddet sonra Cariye temizlik için çadıra geldiğinde ilk iş olarak kâğıdı arar. Kâğıdı bıraktığı yerde duruyor bulur. Kaparcasına kâğıdı alıp okuduğunda heyecanı bir kat daha artar. Halifenin cevabından cesaretlenen cariye, kâğıdı çevirip dünkü notunun altına şu cümleyi ekler:
“Korkuyorsa neylesin?”
Akşam olur. Halife çadıra döner. Kâğıdı okur ve cevabı yazar:
“Hiç korkmasın söylesin.”
Sabah bu cevabı okuyan cariye artık kararını vermiştir: Aşkını bu akşam halifeye söyleyecek. Ne olacaksa olsun artık.
Ve o gün temizliği bitirdiği halde gitmeyip Halifeyi beklemeye başlar. Yavuz Sultan Selim Han akşam çadıra dönünce cariyeyi kendisini bekler bulur. Cariye, Halifeyi görünce hemen ayağa kalkıp temenna durur.
Yavuz Selim Han “Buyurunuz, sizi dinliyorum” deyince, cariye bütün cesaretini toplamaya çalışırken, titreyen ellerini gizlemek için elleriyle dirseklerini tutarak kollarını kavuşturur. Heyecandan yüzü kıpkırmızı olmuştur.
Kalbi yerinden fırlarcasına atarken, titrek ve mahcup bir sesle: “Efendim…” der. “Cariyeniz…” ve cümlesini tamamlayamadan “Allah!” diye feryat ederek yığılıp kalır. Kalbine sığmayan aşkını söyleyemeden ruhunu teslim eden cariyenin, bu tertemiz aşkı karşısında Koca Halife gözyaşlarını silerek etrafındakilere şöyle der:
“Gerçek aşkı şu cariyeden öğrenin. Zira âşık, mâşukunun yolunda olur ve o yolda ölür.”

YOLLAR
Yollar var Bana yabancı
Yollar var ben yollara yabancı
Yollar var bana uzak
Yollar var ben yollara uzak
Yollar var
Her yanın türlü türlü tuzak
Ha bir de yıllar var
Yıllar var hiç yaşamamışsın
Yıllar var nasıl geçmiş şaşmışım
Meğer meğer bir bedenin taşıdığı boş bir başmışım
Zannediyormuşum ki çok çok mesafeler aşmışım
Aslında bir dağın zirvesindeki sıradan bir taşmışım
Hey gidi yıllar hey meğer ben ne aldanmışım
Kurban olunası canlar verilmesi yollar peşindeyim
Ben de herkes gibi doğru bildiğini yapabilme düşündeyim
Bilmiyorum belki uçurumun eşiğindeyim belki de Hakkın beşindeyim
Dediğim gibi ben bir kurşunluk canımla inandıklarımın peşindeyim
Umutsuzluk ülkesinin bahtsız çocuğuyum hayatla kara kış ortasında
Karanlıkların en koyusundan tanışan mahallenin en mütevazı neferiyim
Elindeki bir lokma somunla mutlu olmaya çalışan
İşin işin komik tarafı bozkırların en yükseği zıplayabilen çekirgesiyim
İlk 2 hakkını kullanıp üçüncüsünde kefeni yırtmaya kalkışan
Görünen o ki umut yok son sıçrayışta da halim perişan
Aslına bakarsan şöyle şöyle alengirli bir tam soylu bir attı bana yakışan
Bir sürü insan olmalıydı çevremde asaletinden küçük dillerini yutup birbirleriyle bakışan
Ha az daha unutuyorduk hizmetçilerin mi olmalıydı benim
Bana hizmet edebilmek için birbirleriyle yarışan
Kızma hemen ya kızmayın dedim ya umutsuzluk ülkesinin bahtsız çocuğuyum ben
Rüzgâr ekip fırtına biçip hayalleriyle yaşayan
Nedir beni sayfa sayfa yazdıran
Nedir benim kafamı bozdurup beynimde dipsiz kuyular kazdıran
Kimin ki ben kimim
Okyanustaki damlayım cüsseme bakarsan
Hele bir uzaya çıkarsan ayın bile haberi yok var olduğumdan
Kimim ben Mecnun muyum veli miyim deli mi?
Mecnunsam sevgili Leyla’m nerede
Veliysem niye kimseler koşmaz peşimde
Allah aşkına deli isen mi şu kalemin ne işi var benim elimde
Artık takat kalmadı dilim de kimim ben kimim kimim
Nereye koşuyorum böyle doludizgin
Sanırsın dünya bana kalacak
Sanırsın dünya benim olacak
Gerçi o kadar hırslıyım kinim
Dünyayı bana verseler vallahi gıkım çıkmayacak
Acaba acaba öldüğümde o koca dünya benim mezarıma nasıl sığacak
İyi de dünya benim olduktan sonra öleceksem bunda karım ne olacak
Dün gibi hatırlıyorum çocukluğumu
Canım sıkıldı mı uçak olur uçardım evin içinde
O masadan bu sandalyeye bu kanepeden o sedire
Anam anam Osmanlı hatunu
Pek ses etmezdi ta ki düşünceye kadar bir bardak ya da çanak yere
Bazen taktığım gibi anamın oklavasını belime
Savulun Battal Gazi geliyor diye koşardım mahallenin orta yerine
İşte o zaman vay mahalledeki çocukların haline
Hayat işte keşke keşke hep çocuk olarak kalabilseydim
O zaman kimse bir şey demiyordu benim Battalgazi'liğime
Sinirlenmesinde bile merhamet sezilen anamdan kaçıyordum mahalleliden şikayet geldiğinde
Anamdan kaçmak bile oyundu benim için
Oyunun sonu biraz acı bitiyordu ama olsun
Her şeyi unutuyordum helvalı ekmeğin aldığımda
Ve şimdi
Şimdi karanlıkların en koyusundan çıkmazları Yelken açmış
Umutsuzca kürek çekiyorum kurtulabilmek umuduyla
Anamın helvalı ekmeğini arıyorum görünüşü göle dönmüş rengi kapkara okyanuslarda
Bulduğumu sanıyorum her seferinde
Ahanda ekmeğim Diyorum ve bir diş atıyorum iştahla
Helva yerine zakkum çıkıyor ekmeğimin arasından
Velhasılı kelam olmuyor işte ne yaparsam yapayım bulamıyorum çocukluğumdaki huzuru
Ve bir türlü yakalayamıyorum
Elimdeki Oklavayla Battal Gazi olabilecek o saf ve tertemiz ruhumu
Neredesin ey benim sevgili babam
Neredesin gel gör de çocukken yumruk atmayı öğrettiğin adamın
Hayatın küçük bir tokadıyla yerlerde nasıl süründüğünü
Gel gör de aslanım diye bağrına bastığın çocuğun düşünce girdaplarda çırpınırken nasıl miyavladığını
Babam benim çakmak bakışlı Kartalım benim
Hatırlıyorum bizi duydukça giydirdikçe mutlu oluyordum
Hani sen babasın ya hep veriyordun
Yok demiyordun bilmiyordum ki
Yok dememe uğruna iki otobüslük yolları yürüdüğünü
Bilmiyordum Helvalı ekmeği yiyebilmem için bir adamın sabahtan akşama kadar ter döktüğünü
Acaba senin terin miydi ki o ekmeği o kadar tatlı yapan
Babam benim
Çocukken bana kocaman görünen vefakâr adam
Sen veriyordun onlar alıyorlar
Sormadan acımadan gözyaşlarımı aldırmadan
Ey babam yetiş ne olur yetiş
Ruhumu çalıyorlar
Ruhumu çalıyorlar
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

menomenli

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3041
  • Etkinlik:
    0.4%
  • Tesekkur Edildi: 551 kez
  • Rep Puanı: 150
Ynt: Yusuf Gurbet - Şiirler - Anlatımlar
« Yanıtla #14 : 24 Ekim 2022, 20:56:13 »
Allah razı olsun