Öldürdün beni oğul

Gönderen Konu: Öldürdün beni oğul  (Okunma sayısı 645 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

mehmet ali

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1344
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 607 kez
  • Rep Puanı: 5
  • Cinsiyet: Bay
Öldürdün beni oğul
« : 04 Ocak 2018, 00:56:26 »
Mustafa efendi oldukça varlıklı, gün görmüş, hatırı sayılır Antep eşrafından biridir.1964 yılında hayata gözlerini yumduğunda yedi evladının her birine 14 bin lira nakit para, yüzlerce ağaç fıstıklık ve zeytin, şehre yakın yerde binlerce tiyek bağ, üç dükkân, iki ev bırakır.
Mirasçılar malları paylaşmış, Emine Hanım da eşinden kendisine kalan evde küçük oğlu ve eşi ile birlikte yaşamaya karar vermiştir.
7 çocuktan dördü kız, 3’ü erkektir. Kızlar evlenmiş, Antep dışına gelin giderlerken,erkek uşaklardan ikisi işleri nedeniyle İstanbul'a yerleşirler.
Emine Hanım da küçük oğlu Yakup'la birlikte yaşamaya başlar.
Evin küçük oğlu Yakup ve karısı; yemeyi, içmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi seven bir çifttir. Yakup, yarın endişesini asla duymaz, yer içer,gününü gün eder gezer tozar… “Hayatını yaşamak” adına babadan kalan serveti kısa sürede bitirir. Ardından anasının elinde avucunda ne var ne yok, onu da kurutur. Önce kendi zeytinliğini ve fıstıklığını elden çıkarır, daha sonra da annesi Emine hanımın fıstıklığını ve zeytinliğini satar.
Hazıra dağ dayanmaz derler ya…Birkaç yılda elde avuçta ne varsa erir, tükenir gider. Elde para edecek bir şey kalmayınca sıra oturdukları eve gelmiştir. O sıralarda Antepte eski evler müteahhide kat karşılığı veriliyor, ya da evler müteahhitler tarafından satın alınıp üzerine apartman dikilmektedir. Pek çok Antepli bu şekilde eski Antep evini elden çıkarır, modaya uyar ,müteahhide verip apartman sahibi olurlar.
Yakup ve eşi de her fırsatta; “Anne bu evin her yanı dökülüyor, ısınamıyoruz…Bu evlerde oturanlar mı kaldı? “Deyip evin elden çıkarılması için Emine hanımın zihnîni bulandırırken, bir yandan da satın alacak müteahhit aramaya başlarlar. Sonunda Emine Hanım, oğlunun ve gelinin ısrarına dayanmaz, istemezse de oğlunun eşiyle arası bozulmasın, huzursuzluk çıkmasın diye “tamam oğlum!... Evi satalım bizde apartmana çıkalım bakalım “der. Yakup her şeyi önceden kurgulamıştır. Evi birkaç gün içinde satar. Kiralık, iki oda bir salon apartman dairesi bir ev tutar, taşınırlar. Emine hanım; bahçeli, 7 odalı, mutfağı, mağarası, kuyusu, bahçesinde havuzu ve kalın gövdesi ile tüm duvarı kaplayan arişi olan evden çıkıp apartmana girmesi ile birlikte durgunlaşır. Emine hanım konuşmaz, yemez içmez, sürekli namaz kılan, tespih çekip dua ede biri haline gelmiştir.
Bu arada Yakup'da aldığı parayı har vurup harman savurmaya devam etmektedir.
Aradan bir yıl kadar geçer. Emine hanım evini, mahallesini, komşularını özler. Onları Hatırladıkça burunun direği sızlar. Dayanmaz, bir gün. “Yakup oğlum! Beni acı eski mahalleme götür de ahretliklerimi göreyim, onlarla oturup biraz konuşayım…Uzaktan da olsa evimize bir bakim hasret gidereyim” der. Oğlan duymazdan gelir. Emine hanımın mahalle özlemi her geçen gün artarken, bir gün artık dayanamaz; ” oğlum ölmeden beni mahalleme götür, komşularımla helalleşeceğim? “Deyince, Yakup “yok mok” dese de kaçacak yeri kalmamıştır.
Yakup, ertesi gün annesini alır mahalleye götürür. Emine hanım sokağa girip birkaç tanıdık yüz görüp, komşularıyla lafladıkça neşesi yerine gelmeye, susuz kalmış bir çiçek misali mahallede dolaştıkça kendine gelmeye, diriltmeye başlar.
Emine hanım mahallede bir müddet gezindikten sonra, sattıkları kendi evlerinin önüne geldiğinde gördüklerine inanamaz, donar kalır. Emine hanım 13 yaşında gelin geldiği, eşiyle çok mutlu günler geçirdiği, yedi çocuğunu doğurup büyüttüğü, kızlarını gelin çıkardığı, oğlanlarını everdiği, eşinin hayata gözlerini yumduğu, her köşesinde hayatından bir parça olan o evi enkaz halinde görmek onu şok etmiştir.
Gözlerine inanamaz…Beyninden koluna doğru inen, yüreğine kor gibi düşen acı ile elinin altında kayan bastonu bile hissedemez.
Zaman durmuştur!... Deprem olmuş, Emine kadın yıkılan evinin enkazı altında kalmıştır sanki…O dizleri üstüne çökerken donmuş gözleri, titreyen dudakları arasından “öldürdün beni oğul!” … Sözcüğü duyulurken, yığılır kaldır.
Bir arabaya atıp apar topar hastaneye götürürler.
Emine hanımı birkaç gün sonra evine çıkarırlar. Çok sürmez, kadıncağızın gördüğü o acı tablo onu iflah etmez. Onu varlıktan yokluğa düşmek değil, bir ömür boyu acısıyla tatlısıyla hayatının ve anılarının birer parçası olmuş evinin yıkılması onu hayattan koparmıştır.
Çok sürmez, iki ay sonra hayata gözlerini yumar! Görenler anlatırlar, Emine Hanım “gözleri açık gitti” derler.
O tarihten sonra Yakup'ta iflah olmaz…Hayatı sürünmekle, bir yerlere sığınmakla, hep birilerinden yardım beklemekle geçer. Ne kendisinin yüzü güler ne de eşinin...Yıkılan anasının evi gibi kendisinin de hayatı de harap olurken, son nefesine kadar asla huzur bulamaz
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: hak aşığı

hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6038
  • Etkinlik:
    3.6%
  • Tesekkur Edildi: 3656 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Öldürdün beni oğul
« Yanıtla #1 : 04 Ocak 2018, 01:13:04 »
Teşekkür ederim Allah razı olsun
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: mehmet ali

mehmet ali

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1344
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 607 kez
  • Rep Puanı: 5
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Öldürdün beni oğul
« Yanıtla #2 : 04 Ocak 2018, 01:31:30 »
Allah razı olsun
 

kervan

  • Çalışkan Üye
  • ****
  • İleti: 324
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 17 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Öldürdün beni oğul
« Yanıtla #3 : 29 Nisan 2020, 11:46:50 »
    emeginize  saglık  rabbim  razı  olsun  güzel  paylasımınız  icin