Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010

Gönderen Konu: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010  (Okunma sayısı 3148 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0.4%
  • Tesekkur Edildi: 310655 kez
  • Rep Puanı: 583
  • Cinsiyet: Bay
Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« : 20 Kasım 2010, 18:22:13 »
Serdar Tuncer - Sen İstanbul Kokardın 2010 - 320 Kbps + Wav
9 / 00:00:56:33 / 129,46 MB - 570,82 MB





Serdar Tuncer - Sen İstanbul Kokardın 2010 - 320 Kbps - Wav (9 / 56:33)
---------------------------------------------------------------------------------------------
Serdar Tuncer - 01 Sen İstanbul Kokardın  05:06
Serdar Tuncer - 02 A...& Şaşırdım Kaldım İşte  05:44
Serdar Tuncer - 03 Sadece Sen - Rübailer  05:32
Serdar Tuncer - 04 Etme & Demedim Mi  06:26
Serdar Tuncer - 05 İçlenmeler Ya Da Bir Başkasının Şiiri  07:51
Serdar Tuncer - 06 Getme Tersa Balası & Gasid-i Yar  07:04
Serdar Tuncer - 07 Sana Bana Vatanıma Ülkemin İnsanlarına Dair  07:33
Serdar Tuncer - 08 Beni Anlamayışına  05:44
Serdar Tuncer - 09 İsyan Etmişim & Ahmet Benim  05:30

Bu icerigi gorebilmeniz icin yapmaniz gerekenler:
  • içeriği görmek için tesekkur butonuna tiklamaniz gerekir (Mesajin sag kosesinde)

kenankamil

  • Ziyaretçi
Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın
« Yanıtla #1 : 25 Nisan 2011, 17:18:36 »
paylaşım için teşekkür ederim eline sağlık
 

xxxextra

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 1888
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 555 kez
  • Rep Puanı: 14
Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın
« Yanıtla #2 : 06 Haziran 2011, 10:55:00 »
teşekkürler
BİTMEYEN SEVDAMSIN YA HZ.MUHAMMED S.A.V.
 

adeviye

  • Ziyaretçi
Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın
« Yanıtla #3 : 11 Aralık 2011, 13:56:18 »
teşekürler kardeş
 

ilahiezgi

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 2957
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1481 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #4 : 17 Şubat 2013, 14:49:41 »
Allah razı olsun.
 

diamon63

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 3761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 194 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #5 : 02 Kasım 2014, 18:48:24 »
Allah razı olsun
 

mmmutlu93

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 2841
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 23994 kez
  • Rep Puanı: 49
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #6 : 13 Nisan 2016, 20:34:57 »
razı olsun.
Gizli linklerin nasıl açılacağını öğrenmek için Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap


 

hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6039
  • Etkinlik:
    2.8%
  • Tesekkur Edildi: 3662 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #7 : 31 Aralık 2016, 15:29:45 »
Teşekkür ederim ALLAH razı olsun
 

sakahan

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 123
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 20 kez
  • Rep Puanı: 0
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #8 : 23 Şubat 2017, 19:40:33 »
razı olsun.
Kim AIIah’ ı tanırsa, her şey boyun eğer, zira onda müIkünün eserini görürIer.
 

chheess

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 106
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 3 kez
  • Rep Puanı: 0
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #9 : 16 Nisan 2017, 22:19:17 »
sağolasın
 

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9346
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2301 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #10 : 03 Haziran 2017, 17:48:55 »
ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık
 

erten86

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 6995
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 239 kez
  • Rep Puanı: 1
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #11 : 19 Mart 2019, 09:22:28 »
Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...
 

Hasan_54

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 4102
  • Etkinlik:
    6.2%
  • Tesekkur Edildi: 480 kez
  • Rep Puanı: 150
  • Cinsiyet: Bay
  • ☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽
    • MEKKE FM
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #12 : 19 Eylül 2021, 14:50:13 »
Emeği Geçenlerden ALLAH Razı ve Memnun Olsun...
☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽

owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Merkez :  Sakarya
 

HARUN

  • Administrator
  • *
  • İleti: 3285
  • Etkinlik:
    9%
  • Tesekkur Edildi: 31419 kez
  • Rep Puanı: 4
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #13 : 05 Mart 2023, 20:28:35 »
Albüme 320 Kbps + Wav Kalite Eklenmiştir. Cd Paylaşım İçin Gelgit'e Teşekkürler.
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: hak aşığı

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3622
  • Etkinlik:
    4.6%
  • Tesekkur Edildi: 864 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #14 : 07 Mart 2023, 15:13:22 »
SEN İSTANBUL KOKARDIN
Martıların gözlerinden dinledim
İstanbul'un boğazı yanmış dün gece
Yıldızlar şahitlik etmiş, güya suçlu benmişim
Oysa can, yemin olsun yanağımdan süzülen denize
Ben bu şehre yüreğimi içirmedim
Göklerden hicran yağdı, İstanbul'lu bir geceydi
Yere düşen her damlanın yüreğinde sen vardın
İsmin dudaklarımda idamlık bilmeceydi
Yalansa kahrolayım, sen İstanbul kokardın
Sevda dediğin gülüm bir busedir dudağımda
Bıçak gibi, yasak gibi, kan gibi...
Utanır, intihar ederdi ölüm,
Hayata rest çekip ağladığımda,
Korkak gibi, tutsak gibi, yaşanmamış an gibi...
Ben lal olmuş bülbülüm, sen deli gülsün bağımda
Toprak gibi, yaprak gibi, candan özge can gibi
Kuş uçmaz kervan geçmez dağımda,
Kah aşkı yağan kar tanesi
Kah Leyla tüten rüzgardın
Zambak gibi leylak gibi,
Sigaramda duman gibi
Sevdiceğim, sen İstanbul kokardın
Dayadım on dörtlüyü İstanbul'un şakağına
İstediğim gül içmekti gözlerinden bir yudum
Seni sordum gündüzlerce bu şehrin her sokağına
Söylemedi, inat ettim gece seni uyudum
Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Ayla toprak şahittir, şahittir denizle gece
Sensizken, İstanbul'da bir kez olsun gülmedim
Yıllar kapımı çaldı, ellerinde vur emri
Yokluğun var sen yoktun, ölüm geldi ölmedim
Ağladım yüreğimde sen, sende divane İstanbul
Aşkından hatıra dedim göz yaşımı silmedim
Ben bir sana, bir bu şehre gül dedim
Belki de can ben bu şehri güller için çok sevdim
Gözlerimden dökülen yaş denizi ıslatıyor
Sevda kilim, hasret nakış, gönül derdi dokuyor
Çatlayası deli yürek 'sen sen' diye atıyor
Oy gece gözlüm oy, İstanbul seni kokuyor

ŞAŞIRDIM KALDIM İŞTE
Geceler kurşun gibi iner üstüme birden
Hayalin çıkıp gelir uzaklardan karşıma
Sonra yorgun yüreğimi bir kara sevda tutar
Ama sen duymazsın duyduğumu, ah
Ne bir türkü söylersin gizlice, ağlayarak
Ne her akşam içinde bir yara göz göz açar
Ne efkar basar seni akşamları ansızın
Ne uykuların kaçar
Konuşsam bir türlü, sussam bir türlü
Yıllar yılı yüreğimde büyüyen sırsın
Bir sigara dumanına uzanır gibi usulca
Dokunsam saçlarına, kırılırsın
Kaçtım şehir şehir çok uzaklara
Boşuna gurbet acısı tattım
Oyalandım durdum, seni unutmak için
Kendimi boşuna aldattım
Anladım faydası yok uzak kalmanın artık
Seni kader çizgisi ile alnıma yazan Haktır
Unutmak ne mümkün gözlerinin rengini
Seni çılgın gibi sevmek yaşamaktır
Bir serin rüzgarsın yüzüme vuran
Yüreğimi yakan bir avuç korsun
Gökler biliyor sevdamı
Taş duvarlar biliyor, sen bilmiyorsun
Sözde senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla
Bazen sessiz sedasız ipekten kanatlarla
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla
Karşıma çıkıyorsun en serin imbatlarla
Adını yazıyorsun bulduğun fırsatlarla
Yüreğimin başına noktalarla hatlarla
Baş başa kalıyorum sonunda heyhatlarla
Sözde senden kaçıyorum dolu dizgin atlarla
N'olur bir gün beni kapında olsun dinle
Öldür bendeki beni sonra dirilt kendinle
Çarpsan kara sevdayı en azından yüz binle
Nasıl bağlandığımı anlarsın kemendinle
Kaç defa çıkıp gittim buralardan yeminle
Ama her defasında geri döndüm seninle
Hangi düğüm çözülür nazla, sitemle, kinle
N'olur bir gün beni kapında olsun dinle
Şaşırdım kaldım işte bilmem ki nemsin
Bazen kız kardeşimsin bazen öp öz annemsin
Sultanımsın susunca, konuşunca kölemsin
Eksilmeyen çilemsin
Orada ufuk çizgim, burada yanım, yöremsin
Beni ruh gibi saran sonsuzluk dairemsin
Çaresizim, çaremsin
Şaşırdım kaldım işte bilmem ki nemsin

SADECE SEN-RÜBAİLER
Varlığın sırları saklı senden, benden
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin ne ben
Bizimki perde arkasında dedikodu
Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben
Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir tek bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç baş başa verecek değil miyiz?
Sevgili! Bir başka güzelsin bugün
Ay gibisin! Pırıl pırıl gülüşün
Güzeller bayram günü süslenir
Seninse bayramları süslüyor yüzün
Sevgilim, ömrü derdim gibi bitmeyesi
Bu sabah bütün cömertliği üstündeydi
Şöyle bir göz atıverdi geçip giderken
İyilik yap denize at mı demek istedi?
Gül yanaklı sevgiliyi saramaz insan
Yüreğine diken batmadan, vurulmadan
Kim bir güzelin saçına dokunabilmiş
Tarak gibi diş diş, didik didik olmadan?
Gönül, her an sevdiğinin kapısında ol
Her istediğini onda ara, onda bul
Aşk tavlasında hileye kaçma kalleşçe
Canını koy ortaya, soyulursan soyul
Dostunu erkekçe seven kişi
Pervane gibi özler ateşi
Sevip de yanmaktan kaçanların
Masal anlatmaktır bütün işi
İnciyi isteyen dalgıç olacak
Varı yoğu dosta verip dalacak
Nefesi avucunda, canı göğsünde
Ayağı baş olacak, başı ayak
Ey güzel, sen ki bana derdi derman edensin
Şimdi: Çekil önümden, diye ferman edersin
Senin yüzün canımın kıblesi olmuş bir kez
Ne yapsın, kıble mi değiştirsin bu can, ne dersin?
Yüzümde pırıl pırıl sevinç gördüğün gün
Nice konakları yıkılmıştır gönlümün
Dalgıçsan gözlerimin denizine dal, bak
Dibinde mahzun bir deniz kızı görürsün
Uğrunda dertlere düştüğüm sevgili
Bir başkasına tutulmuş, o da dertli
Derdimin dermanı kendi derdinde
Hekim hasta olunca kime gitmeli?
Babam halimden haber sorarsan
Bir çift sözüm var sana, yürekten
Sevginle gireceğim toprağa
Sevginle çıkacağım topraktan
Yüreğim, kimselerden ihsan dileme
Bu amansız felekten aman dileme
Bil ki, derman aradıkça artar derdin
Derdinle haldaş ol, derman dileme

ETME&DEMEDİM Mİ
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme
Sen yâdeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme
Ey ay, felek harap olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harap, öyle altüst ediyorsun, etme
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme
Ey, cennetin cehennemin elinde olduğu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme
Oraya gitme demedim mi sana,
Seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?
Bir gün kızsan bana,
Alsan başını,
Yüz bin yıllık yere gitsen,
Dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?
Demedim mi şu görünene razı olma,
Demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
Onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?
Ben bir denizim demedim mi sana?
Sen bir balıksın demedim mi?
Demedim mi o kuru yerlere gitme sakın,
Senin duru denizin ben'im demedim mi?
Kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
Demedim mi senin uçmanı sağlayan ben'im,
Senin kolun kanadın ben'im demedim mi?
Demedim mi yolunu vururlar senin,
Demedim mi soğuturlar seni
Oysa senin ateşin ben'im,
Senin sıcaklığın ben'im demedim mi?
Türlü şeyler derler sana demedim mi?
Kötü huylar edinirsin demedim mi?
Ölmezlik kaynağını kaybedersin
Yani beni kaybedersin demedim mi?
Söyle, bunları sana hep demedim mi?

İÇLENMELER YA DA BİR BAŞKASININ ŞİİRİ
Bir şiir olmalı şimdi alıp sana gelmeliyim
Son kan damlası çekilir kentin burçlarından
Duvar diplerinde adım başı güvercin mumyaları
Ayaklarını gözden yitirir bir kadın
Kuyularında donmuş bir yaşamanın uğultuları
Cehennem süzülür parmak uçlarından
Akşamın kıyısında bir çocuk
Çocuğun tenhalığında bir anne
Rüyaları yatağa girmeden hazır
Birazdan geceye dökülecekler
Evleri, güya babaları deniz daha neler
Birde balıklar, sabah olursa eğer
Birine tabir ettirecekler
Biri dedikleri kim?
Elbet dağlarında divane umutlarıyla bizim İsmail
Bir kalbi var dünyada, bir kendi
Bir de kefen yerine taşıdığı yazmalı mendil
Onunla kalbini ısıtıyor
Yoksa rüyadan ne anlar İsmail
Bildiği alt yazılar, içli ölüm şarkıları
Zaten kalbi ve İsmail bu işi bitirecekler
Bir rüya olmalı şimdi alıp sana gelmeliyim
Bir isyan olmalı şimdi alıp sana gelmeliyim
Çünkü geç kalmış bir ceylan yavrusuyla eğlenen benim yüreğim
Virane isyanları hasret yerine kullanan damarlar benim
Ormanlarında şiirlerinden dökülen geçmiş zaman tortuları
Ey yürek! seni sesinden öperim
Ve ey isyan! karlı dağım benim
Bir şiir olmalı şimdi alıp sana gelmeliyim
Sonra sen gelmelisin
Seni taşıyan toprağı öpmeliyim
Türküler toplamalıyım kaşlarının karasına
Arasına bir ah koymalıyım
Verdiğin ikrara salmalıyım seni
Ve yağmur yerine kullandığın ellerini
Bir ah olmalı şimdi alıp sana gelmeliyim
Bin türlü silahla mücehhez gözleri
Sen sevgili tövbe
Emzir beni avuçlarından, dağlarıma su ver buğulansın
Ey sevgili gece! bir yağmur buyur sıyırıp saçlarından
Bir şiir olmalı, bir isyan, bir ah olmalı
Bir türkü olmalı hele alıp sana gelmeliyim
Kurşun işlemez bir yalnızlıktır yakasındaki İsmail'in
Dokunsan eriyecek gibi durması bundan olsa gerektir
Bilen söyler efsane-i uşak'ı, bilmeyen söyler
Lakin benim bu derde düçar olduğum bilerektir
Ben kimmiyim? Kim bilir
Şimdi hangi akşamın şakağına
Kanını kurşunlar gibi savuran yüreğim dar-ı dünyada
Birde ne yaptıysam içimden atamadığım köpeklerim
Bir yanım yol ağzında, bir yanım yara benim
Bir yılan adımı ısırıyor, bir akrep kolumu kanadımı
Sokaklarda gözlerinden geçilmiyor
Beni hep sizin oralardan topluyorlar
İliklerimde bir kadim sarhoşluğun uğultuları
Adıma ve bana aldırmıyorlar
Yani şimdi ben başka biriyim
Bak bu yanımda duran İsmail
Bu yanan eller benim ellerim
Ya bana adımı bildir
Ya da elif kaddim büküp berdar edeyim
Şimdi bu benim yalnızlığıma dökülen şiirler
Senin değilse kimin?
Bu gözyaşlarıma yürüyen sahil, bu sabahlar
Bu gecenin serin atlıları
Ben kalbimi elinin ortasına koydum
Kalbimi tut, tut ki bileyim
Zira ben bu rah-ı firkatte yeniyim
Çünkü ikide bir başkası olmaktan yorulur kalbim
Senin ellerinle alır yerine koyarım
Sen olmasan ne yaparım
Göz yaşım, yorgunluğum, sevincim, alın terim

GETME TERSA BALASI&GASİD-İ YAR
izn ver, toy gecesi men de sene daye gelim,
el gatanda sene meşşate temaşaye gelim.
sen bu mehtab gecesi seyre çıkan bir serv ol,
izn ver, men de dalınca sürünüb saye gelim.
mene de bakdın o şehla gözüle, men garagün
cür'etim olmadı bir kelme temennaye gelim.
men cehennemde de baş yasdığa qoysam senle,
heç ayılmam ki, durub cenneti-me'vaye gelim.
nene garnında da senle ekiz olsaydım men,
istemezdim doğulub bir de bu dünyaye gelim.
sen yatıb, cenneti rö'yada görende geceler,
men de cennetde guş ollam ki, o rö'yaye gelim.
gıtlıg iller yağışi tek guruyub göz yaşımız,
kuyi-eşginde gerek bir de müsellaye gelim.
sen de sehraye marallar kimi bir çık, nolu ki,
men de bir şeyde çıkanlar kimi sehraye gelim.
allahından sen eğer gorkmayıb olsan tersa,
gorkhuram men de dönüb dini-mesihaye gelim.
şeyh sen'an kimi donguz otarıb illerce,
seni bir görmek üçün me'bedi-tersaye gelim.
yok, senem, anlamadım, anlamadım, haşa men
bırakım mescidimi, senle kelisaye gelim?
gel çıkag turi-tecellaye, sen ol cilveyi-tur,
men de musa kimi, ol turi-tecellaye gelim.
şiiridir şehriyarın şii'ri, elinde şemşir,
kim deyer men bele bir şiir ile de'vaye gelim?
****
Sen yarımın qasidisen
Eyleş sene çay demişem
Xeyalını gönderibdir
Bes ki men axvay demişem
Ax geceler yatmamışam
Men sene laylay demişem
Sen yatalı men gözume
Ulduzları say demişem
Her kes sene ulduz deye
Özüm sene ay demışem
Senden sora heyate men
Şirindise zay demişem
Her gözelden bir gül alıb
Sen gözele pay demişem
Senin gün tek batmağıvı
Ay batana tay demişem
İndi yaya qış deyirem
Sabiq qışa yay demişem
Gah toyunu yade salıb
Men deli nay nay demişem
Sonra yene yasə batıb
Ağları hayhay demişem
Ömru suren men qara gün
Ax demişem vay demişem

SANA BANA VATANIMA ÜLKEMİN İNSANLARINA DAİR
``Telgrafın tellerini kurşunlamalı’’
Öyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.
Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp naralar atmalıyım.
İçimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer birde annelerinin kalbinde kaynar
Çünkü onlar yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerinde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının.
Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin Hint Okyanusu gibi derin
İsyanın kapkara sularına dalan.
Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiplerden
Haber sormaya korkan
Genç kızların yüreğinden almıştır.
Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
İstanbul’dan çıkıp Diyarbekir’e doğru
Tekerleri yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğu ile içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz bir baş kayması ile görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen.
Yazlar bilirim memleketime özgü
Yiğit köy delikanlılarının
İncir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde göğermiş mor sinekler konup kalkan
Diğeri kan ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
İçinden mahpushane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlıların figüranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü
Güzler bilirim ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melül ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için, yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi.
Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak
Göğüsleri Çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi.
İsyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarında
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı sofralarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır.
Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi cennet
Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.
Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Can kuşum, umudum, canım sevgilim.

BENİ ANLAMAYIŞINA
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın
Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı akar
Her vadi bir yanıyla senin yüzüne bakar
Bir yanında münzevi hıçkıran Leyla kuşu
Sen henüz tanımadın sevda denen yokuşu
Sen henüz yorulmadın yokuşta devler gibi
Yıkılmak üzre olan çaresiz evler gibi
Sen henüz vurulmadın uçarken göklerinde
Sen henüz bir oltaya takılmadan derinde
Karalar bağlamadın; beni anlayamazsın
O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın
Seni bir yıldız gibi koyacağım göklere
Her gece ışığını ruhumdan alacaksın
Aldanma gururunu okşayan çiçeklere
En güzel güllerini ruhumla alacaksın
Kopacak sanıyorsun bu ip ince yerinden
Bu ipin her çizgisi yaralı bir dev gibi
İnecek sanıyorsun bu bayrak gönderinden
Bu sevda tükenecek sönen bir alev gibi
Sen hala anlamadın sevginin en hasını
Sen hala çözemedin ırmağın dünyasını
O, coşkun bir denizin sularına yürürken
Sen hasta bir çeşmeden doldurmuşsun tasını
Gittiği her iklime sevdanı götürürken
Gözyaşı çukuruna gömmüşsün deltasını
Henüz bir tokat gibi inmedi yüzüne aşk
Kalbine çivilerle gömülmedi ayrılık
Görmedin bir arslanın can çekişen resmini
Yalnızlık kitabında okumadın ismini
Bir takvim yaprağında yanmadı bakışların
Dökülen tüylerine tutunmadın kuşların
Karanlık köşelerde acı acı gülmedin
Sen henüz kovulduğun kapılarda ölmedin
O Celali uykudan uyanmadın, uyanma
Düşlerimin rengine boyanmadın, boyanma
Bir kuş gibi çırpınan kalbimin kafesine
Bir avuç yem bıraksan ölür müsün, a gülüm
Feryadı kayaları parçalayan sesine
Ömür boyu yabancı kalır mısın, a gülüm
Sen henüz bir zindanın küflü duvarlarına
Çarpmadın gözyaşıyla boğulan gözlerini
Sen henüz diken diken saplamadın göğsüne
Dudağında kuruyup dağılan sözlerini
Sen henüz dokunmadın yalnızlığa kan gibi
Acıyı kaynatmadın içinde volkan gibi
Karalar bağlamadın beni anlayamazsın
O kalp sende oldukça gülüm, ağlayamazsın

İSYAN ETMİŞİM&AHMET BENİM
Aya öfkelenmişim ben,
işte böyle kapkaranlık bir gece olmuşum.
Padişaha kızmışım,
çırılçıplak bir yoksul olmuşum.
Güzeller sıltanı gel demiş,
evine çağırmış beni.
Ben bir yolunu bulmuşum,
yola baş kaldırmışım.
Sevgilim baş çeker, naz ederse,
gamlara atar, kararsız korsa beni,
bir kez olsun ah demem, inad için.
Ah'a da kızmışım ben.
Bir bakarsın altınla aldatırlar beni o.
Bir bakarsın şanla şerefle aldatırlar beni.
Oysa altın falan istemiş değilim ondan,
şanla şerefe hele çoktan boş vermişim.
Ben bir demirim,
mıknatıstan kaçıyorum.
Bir saman çöpüyüm ben,
mıknatıslara yan çizmişim.
Ben öyle bir zerreyim ki,
bütün âleme isyan etmişim.
Havaya, toprağa isyan etmişim,
Ateşe, suya isyan etmişim.
Altı yöne isyan etmişim.
Beş duyuya isyan etmişim.
Hava, toprak, ateş, su da neymiş ki,
altı yön de neymiş,
beş duyu da ne.
Güneşe benzeyenlere bile neden bu kadar benzemedeler
Diye kızıp durmadayım
Benim için hiç bir şey umurumda değil.
****
Bugün Ahmed benim,
ama dünkü Ahmed değil.
Bugün anka benim,
ama yemle beslenen kuşcağız değil.
Enelhak kadehiyle
bir yudum içen sızdı Tanrılık şarabından.
Şişelerle, küplerle içtim ben, sızmadım,
ben, sultanların aradığı sultan.
Ben hâcetler kıblesiyim.
Gönlün kıblesiyim ben.
Ben cuma mescidi değilim,
insanlık mescidiyim ben.
Ben saf aynayım,
sırım dökülmemiş, paslanmamışım.
Ben kin dolu bir gönül değilim,
Sinâ Dağı’nın gönlüyüm ben.
Üzüm sarhoşluğu değil benim sarhoşluğum,
benim sarhoşluğumun sonu yok.
Tarhana çorbası içmem ben, can yemeği yerim,
içerim can şerbeti.
İşte sarstı seni bir gümüş bedenlinin özlemi.
Altın haline geldin artık.
Sen altına âşıksın,
altın benim rengime âşık.
Gönlü saf sûfiyim ben,
benim tekkem âlem,
medresem dünya benim.
Değilim abalı sûfilerden.
İster yakarış eri ol sen,
meyhane eri istersen,
bundan sanki ne çıkar?
Yok cumartesiymiş, yok cumaymış,
bence ne farkı var?
Gerçeğin tadını alan er
ne altına aldırış eder,
ne kalendar tacına bakar.
Ne tasası vardır, ne kini.
Ey Tebriz’li hak Şems’i,
yüzünü göstermediysen sen,
yoksul çaresiz kalırdı kulun;
ne gönlü olurdu, ne dini.
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

Cancazım

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2471
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 613 kez
  • Rep Puanı: 16
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Serdar Tuncer - Sen Istanbul Kokardın 2010
« Yanıtla #15 : 01 Nisan 2023, 17:42:06 »
ALLAH (cc) Razı Olsun. Güzel albümler için, Emekleriniz için, Sizlere sonsuz teşekkürler.
GÜLLERE VURGUNUM, GÜLLERE SEVDALI.