Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992

Gönderen Konu: Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992  (Okunma sayısı 374 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

HARUN

  • Administrator
  • *
  • İleti: 3292
  • Etkinlik:
    8.8%
  • Tesekkur Edildi: 31470 kez
  • Rep Puanı: 4
  • Cinsiyet: Bay
Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992 - 320 Kbps
17 / 00:00:44:45 / 102,44 MB



Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992 - 320 Kbps (17 / 44:45)
---------------------------------------------------------------------------------------------------
Dilaver Cebeci - 01 Tesbih  02:22
Dilaver Cebeci - 02 Çeyen Tepesi  01:37
Dilaver Cebeci - 03 Bir Yalnız Savaşcının Ölümü  01:51
Dilaver Cebeci - 04 Bu Yusufun Zindandan Seslenişidir  03:45
Dilaver Cebeci - 05 Ve Siperlenirim Geceye  03:37
Dilaver Cebeci - 06 Şafağa Çekilenler  01:46
Dilaver Cebeci - 07 Bir Mahkuma Mektup  02:55
Dilaver Cebeci - 08 Şimdiki Zaman Çekiminde Mahkuma Mektup  02:01
Dilaver Cebeci - 09 Zaman Bir Ejderdir  02:11
Dilaver Cebeci - 10 Dönence  05:22
Dilaver Cebeci - 11 Fesler Ve Şamdanlar  02:40
Dilaver Cebeci - 12 Kandehar Dağlarında Sabah Namazı, Pt. 1  03:43
Dilaver Cebeci - 13 Kandehar Dağlarında Sabah Namazı, Pt. 2  02:17
Dilaver Cebeci - 14 Kandehar Dağlarında Sabah Namazı, Pt. 3  01:46
Dilaver Cebeci - 15 Türkiye'm  02:47
Dilaver Cebeci - 16 Mavinin Türküsü  01:41
Dilaver Cebeci - 17 Beyaz Işık  02:17

Bu icerigi gorebilmeniz icin yapmaniz gerekenler:
  • içeriği görmek için tesekkur butonuna tiklamaniz gerekir (Mesajin sag kosesinde)
« Son Düzenleme: 28 Eylül 2023, 13:05:48 Gönderen: HARUN »
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3624
  • Etkinlik:
    4.4%
  • Tesekkur Edildi: 868 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992
« Yanıtla #1 : 28 Eylül 2023, 13:31:58 »
TESBİH
Ve benim Taşkent gecelerinden kara,
Rahmet damlalarından bereketli tesbihim
Dolunay umutlarla çekip,
Bin menzile yettiğim...
Çözülsün kaderimi düğümleyen zincirler,
Kisranın kalesinden yedi mazgal yıkılsın!
Tesbihim tamam oldu billah,
Sübhânallah... Sübhânallah... Sübhânallah...
Ta uzakta, Sarı Irmak kıyısında,
Tesbihimin dokuz renkli püskülü...
Sabır gergefinde bir güzel kız;
Benzi Sarı Irmaktan sarı...
Yorgun parmakları susamış, Zemzeme,
Sinmiş gözbebeklerine otuzdört soru...
İmâmesi de var, tanıktır Allah,
Elhamdülillâh... Elhamdülillâh... Elhamdülillâh...
Ben bir duasız mihrab önünde,
Yıkıntı otlarına masal anlattım:
Hep acıyı söyledim, acıyı yazdım.
Ne acı! Gerçeğin soylu acısı...
Tamam etti sonunda tesbihimi
Tesbihim ülkümün doğum sancısı
Tesbihim alnımda otuz üç damla ter...
Allahu Ekber... Allahu Ekber... Allahu Ekber...

ÇEĞEN TEPESİ
Bir ceviz ağacı bir duru pınar
Ve gökte gümüş bilmeceler
Vurur kutlu toprağın bağrında iki yürek
Koşan bir atın soluğudur
Çeğen tepesinde geceler...
Çeğen tepesinde geceler
Uzun yorgun ve yeniktir...
Her bayram sabahı uyurken kuşlar,
Emer hürriyetin parmaklarını bir yılan
Kızların parmakları inceciktir...
Kızların parmakları inceciktir.
Uzar gider o güzelim saçları
Daha söylenmemiş türkülere
Gözlerine koyu gölgeler indirmiş
Buharanın ağaçları...
Buharanın ağaçları
Ve göğe dua ağdıran bacalar...
Nerdesin ey dokuz şavklı yıldızım!
Sabrın sınırlarına dayandı
Çeğen tepesinde geceler...

BİR YALNIZ SAVAŞÇININ ÖLÜMÜ
Erguvan bakışlı bir akşamüstü,
Bir büyük caddede vurdular beni...
Neon lambaları yeni yanmıştı,
Yanımdan insanlar geçiyordu...
Beyaz gömleğimde al kan lekesi,
Gittikçe büyüyordu sımsıcak.
Rüzgârlar ılıktı, mevsim bahardı,
Erikler çiçek açıyordu...
Kurudu dudaklarım, yandı yüreğim.
Yumdum avuçlarımı, tuttum çölleri.
Bir ıssız ormanda bir berrak gölden,
Ürkek ceylanlar su içiyordu...
Bir duvar dibine yattım upuzun.
O mâvi ışıkta kaldı gözlerim.
Göğsü kaba mor dağların başında
Telâşlı kartallar uçuyordu...
Erguvan bakışlı bir akşamüstü,
Bir büyük caddede vurdular beni...
Neon lambaları yeni yanmıştı,
Yanımdan insanlar geçiyordu...

BU YUSUF’UN ZİNDANDAN SESLENİŞİDİR
Eğilin önümde çağdaş güneşler!
Kenanlı yıldızlar varın secdeye!
Issız çöllerde, derin kör kuyularda
Ben görürüm camgöbeği düşleri
Ve ben yorarım sırma şafaklarda,
Bulanık, korkulu düşlerinizi...
Tebessümlerimi yollarım vakûr kervanlarla
Küfür karanlığı gecelerinize,
Sonra düşüncelerinizi yeşertirim...
İnce belli üç attır Tîh sahrâsında;
Güzelliğim, sabrım ve yalnızlığım.
Çılgınca yarışırlar kader güzergâhımda;
Nalları değer kader çizgilerinize...
Bilemiyorum, bensiz nasıl olursunuz?
Cibrîl nefesli rüzgârlarda perdelenir gözleriniz,
Körpe bir ceylan gibi kaçıp gider güzellik,
Ateş yağar avuçlarınıza bir yerden,
Nîl söndüremez içinizdeki yangınları,
Ağulu bir yılan ölüsü gibi yatar durur öyle
Mu'cizelere gebe Kızıl Deniz...
Dinleyin hele dinleyin çağdaş kadınlar!
Gamzesiz, zülüfsüz, yorgun kadınlar!
Mor mor halkalarda tutsak kadınlar!
Birer bıçak vermedi mi ellerinize Züleyhâ?
Çizdirmedi mi güzelliği avuçlarınıza?
Züleyhâ dedim ya biraz durmalısınız;
Lâcivert çöl gecelerinden bir parçadır o,
Gözbebeklerinde dinlenir bereketli Nîl...
Nasıl anlatsam size Züleyhâyı;
Gözleri bir vâhâ gibi yeşil...
Ve gidin!
Nereye giderseniz gidin!
Kuyular her yerde derin!
İster Kenan illerinde, ister Mısır'da,
Zindanlar karanlık, mahzenler serin...
Hapsederim gençliğimi damarlarıma,
Kaç kere yaşanmış bir cenge girerim;
Unuturum sizi çağdaş kadınlar!
Sarılırım sımsıkı soğuk demirlere,
Kıtlıktan, bereketten haber veririm...
Ben yorarım düşlerinizi böyle bilin!
"Ümmü'l Kitab" üstüne yemin ederim;
Bir gün beni çağıracaksınız.
Yediye ve katlarına yemin olsun ki;
Bana muhtacsınız!
Bana muhtacsınız!
Bana muhtacsınız!

VE SİPERLENİRİM GECEYE
Mağlup gurubların rengi perçemlerimde;
Çıkar gelirim o zorlu savaşlardan...
Selçuk yurdumu sularken bereketli terim,
Çevirir dört yanımı kaleler gibi,
Sağlam, emin, sımsıcak gecelerim...
Sonra ılgar ile gelir yeter,
Soylu huzuru karanlığın;
Salınır gözbebeklerimde ay huzmesi kızlarım.
Bir lacivert göğün yedinci katından,
Eleder ülkülerim, yıldızlarım...
Tetik uykularda en yiğit analardan,
Emerim en temiz isyan südünü...
Ergenekonlu örslerde döğülür kollarım
Ve sabrın doruklarında bekler beni,
Büküle büküle giden yollarım...
Çıkar gelirim o zorlu savaşlardan...
Selçuk yurdunu sularken bereketli terim,
Alp yüreğimin en bâkir yerinde,
Çınar fidanları gibi beslenir,
Titrek, solgun, ölümcül ümitlerim...

ŞAFAĞA ÇEKİLENLER
Kim söyleyecek türküsünü bundan böyle,
Ötükenli atların, Deli-Günlü Noyanların?
Buz tutmuşken kavga zincirli bileklerde,
Kim paylaşacak acısını dolunayın,
Bu Uygur yağısı göklerde...
Uyvar kalesinin eski yoldaşı
O batılı akşama yenidiniz...
Ne kırıldınız ne büküldünüz,
Bir Yeniçeri palası gibi,
Öç gününe çekildiniz...
Bırakın dört yönden şaha kalksın yalnızlık.
Yeter ki siz unutmayın
Gümüş kabzalara sinmiş çağları
Ve emin siperlerin arkasında
Hırsla soluyan tuğları...
Şimdi güvercinler geçer üstünüzden,
Selâmsız, kavgasız, töresiz...
Acı rüzgârlarda saçlarınız savrulsun.
Işık düşünceli çocuklar, canım çocuklar!
Yenilginiz kutlu olsun!

BİR MAHKUMA MEKTUP
Sana bu mektubu bir gece yarısında yazıyorum
Azatlığın zirvesinde sohbete dalmış yıldızlar
Zühre bir şarkı tutturmuş Bâbilden kalan
Zavallı dünya habersiz, zavallı dünya sağır
Bir Hârûtla Mârût, bir de ben dinliyorum.
Derken kayıp gidiyor yıldızlardan birisi
Bir intikam fişeği gibi saplanıyor karanlığın karnına
Senin namına yıldızları kıskanıyorum.
Kim bilir kaç ışık yılı uzakta
Öfkeyle kollarını çemriyor yalancı fecir
İmanım gibi biliyorum vakit asılmak vaktidir
Ve Taksim gazinolarında trahomlu şairler
Mısra arıyorlar masaların altında
Kanını içiyorlar bilmeden "Cennet atları"nın
Ben yurdumun en sert tütününden bir sigara sarıyorum
Dumanı ciğerime değil iliklerime çekiyorum
Ne kadar ürkek ceylan varsa Asya çöllerinde
Domaniç yaylasında ne kadar dizginsiz at
Başlıyorlar koşmaya kılcal damarlarımda
Sıcak solukları yalarken alnımı
Toynaklarını hissediyorum alyuvarlarımda.
Sana bu mektubu evimin balkonunda yazıyorum
Sağ elimi koyuyorum tam yüreğimin üstüne
Çankaya yokuşunda söylediğimiz marşı duyuyorum
Ulu kayalar parçalanıyor beynimin bir yerinde
Bir yerinde demirden dağlar eriyor
Atlas yelkenli gemileri unutmuş birkaç levent
Viski kokulu bulvarlarda yavaş yavaş ölüyor.

ŞİMDİKİ ZAMAN ÇEKİMİNDE BİR MAHKUMA MEKTUP
İstediğin o seccâdeyi hemen gönderiyorum
Üstünde Kâbe resmi ve anamın duaları var
Ve bildiğin sebeplerden ben gelemiyorum
Yine biliyorsun ki sevmedim ülküden başkasını
Başı dumanlı dağları, dolunayı, ufukları
Bir de Çankaya yokuşunda rüzgâra tutulmuş saçlarını
Önce Allah sonra genlerim şâhid
Sevgimi üç bin yıl sonra doğacak torunuma yolluyorum
Trahomlu şâirler doğruluyorlar masaların altından
Parmakları fâhişelerin karanlık saçlarında
Benim kalemimden kan değil süt damlıyor
Geceler boyu böyle geleceği emziriyorum
Kahrolayım sevmedim ülküden başkasını
Bir de seni seviyorum.

ZAMAN BİR EJDERDİR
Sonra gerinir üstümde buğulu bir gök,
Yağmur damlaları değer kirpiklerime...
Töresizdir caddeleri bu şehrin
Ve sokakları serseri...
Sagu sağarken yıldızlar mastar dağına,
Çılgın hançerler altında kan tutar geceleri...
O, eski sızılı geceler yok artık,
Bizi kucaklayan, saçlarımızdan öpen...
Bir uzak denizde küreğe mahkûm masallar,
Ne cin kaldı, ne peri...
Alıcı tarlanlar dolanır başımızda,
Akasyalar dal-kılıç çeri...
Çocuklar gelir geçer yanımdan,
Uzanamam ellerine, ellerini tutamam.
Okşamaz saçlarını sarışın kuşluklar,
Utanır zamandan yumuşak kâhkülleri..
Mezardan karanlık, rüyadan derin,
Eris kuyusuna düşmüş gözleri...
Bu maviyle kavgalı göğün altında,
Beraber vurur yüreklerimiz,
Beraber soluruz bu havayı
Kim bilir kaç yıldan beri...
Dökülür oluk oluk kaderimize,
Ülküsüz çeşmelerin simsiyah kiri...
Bir gün sana rastlsam şu sokaklarda,
Dörtnala küheylânlar geçse göğsümden...
Yeniden sızlasa sıcak avuçlarında,
Yusuf güzelliğimin çizgileri...

DÖNENCE
Hani kısrak memelerinden ufukları sağardık
Esrik dolunaylar öperdi çekik gözlerimizden
Gökten firûze yağardı hep firûze yollara düşerdik
Böyle kirli değildi mâviler
Denizler böyle soluksuz...
Topla çadırları apakayım burdan gidelim.
****
Bir divâne kirmene sarardık sonsuz mesâfeleri
Alp-eren dağlara yaslanırdık korkulardan âzâde
Uçmaktan ırmaklar gelir çimerdik sularında
Önce kubbeler yıkıldı üstümüze
Gökler çökecek birazdan...
Eğerle atları apakayım burdan gidelim.
****
Sallanır dururdu güneş bir tuğun saçaklarında
Göğçek ormanlarda göğerirdi sevdamız
Oturur bengü taşlara adımızı vururduk
Böyle sert değildi kayalar
Uçurumlar böyle dipsiz...
Giyindir çocukları apakayım burdan gidelim.
****
Bir yaz gecesinde çıkalım samanyoluna
Ata bergüzârı yıldızlara konalım
Bir ince yağmur yağsın uyansın kervansaraylar
Böyle ürkek değildi bakışların
Kirpiklerin böyle ıslak...
Haydi sil gözlerini apakayım burdan gidelim.

FESLER VE ŞAMDANLAR
Osmanoğlu, hey Osmanoğlu!
Balkan siyahı perdeler inmiş gözlerine,
Omuzların çökmüş Osmanoğlu!
Burası Yıldız Sarayıdır yıldızlar gibi yalnız;
Kasem olsun ki doğup batan yıldızlara,
Çift kanatlı kapılar hahamlar kadar imansız.
****
Ve o fettan bakışlı Selânik akşamı
Gelir girer bir zâbitin koynuna,
Nobel adayı büyük günahlar dolaşır İstanbulu,
Sonra varır dökülür Filistin toprağına...
Bir altun buzağı orda bağırır durur,
Dikip iri gözlerini nûr dağına...
****
Yıldız Sarayında uzun boylu şamdanlar,
Şamdan değil yedi kollu menora...
Ürkmüş ışığından bilge kalem, soylu kılıç;
Yapışıp kalmış duvarlara ses, nefes...
İblisçe sırıtır bir Menoranın kollarından
Nar kırmızısı beş adet fes...
****
Sakalların ağarmış Osmanoğlu,
Kolların yana düşmüş...
Üşümüş çürük saçaklarda hürriyetin kuşları.
Kuşlar ulu çınarların düşüne dalmış.
Senin de bir İstanbul kemeri gibi cesur ve diri,
O kartal gagası burnun kalmış.
****
Haydi sıyrılıp çıkalım Osmanoğlu,
Şu göğerip yatan zaman sislerinden.
Bir Nisan akşamında beraber söyleyelim bu şiiri.
Tutunup yeniden Söğütlü atların yelelerine,
Peşine düşelim Yesribli bir sûrenin
Kıvılcımlar saçarak çöl gecelerine...

KANDAHAR DAĞLARINDA SABAH NAMAZI
İki ak ışık çıkar göz bebeklerimden,
Arza destek olmuş göğsü kaba dağları
Aşar, bir solukta varır Mekke’ye,
Yönüm kıbleye, kıblem Kâ’be’ye…
Niyetim sabah namazının farzı.
Bir ak bayrak gibi açıldı ufuk,
Şunca kuru otlar vardı secdeye,
Benim maksadım Allah rızası,
Niyetim sabah namazının farzı…
Durdum divâna, uydum Kur’an’a…
Yıldız böceklerinden yıldıza dek
Uymuşken ona her varlık,
Veyl ol kitaba uymayan insana!
Durdum divâna, uydum Kur’an’a…
Allâhuekber!
Ben kıyamdayım, tetikte mavzer.
İki derin soluk, kanımda iki şimşek,
Can atar yücelere beyaz tenzih kuşları.
Sarıldıkça hamd ile vahdetin yumağına,
Dümdüz olur önümde kesretin yokuşları…
Açılır zafer yolu ol Fettâh’ın yâdıyla,
Rahman ve Rahîm olan gökçek Allah adıyla.
Hamd olsun göğümüzü burçlarla süsleyene,
Onsekizbin âlemi yaratıp besleyene…
Güç onun, varlık onun ve sıyânet onundur,
Sekiz uçmakla tamu, hem kıyâmet onundur.
Eğmiyorum boynumu rükû’dan başka yerde,
Ulaştır yardımını kalksın aradan perde.
Rabbım dosdoğru yoldan aman bizi atmagil,
Gazabına uğrayan kullarından etmegil!
Mor dağlarda, ovalarda, çöllerde,
Uzzâ karanlığın kılıcını sallarken,
Göğsümüzü açıp nurla doldurdun.
Kavî kıldın hem bileklerimizi,
Yoldaş ettin baş eğdirmez dağlara,
Sonra, ağır yükü sırtımızdan kaldırdın.
Rabbım sana yöneldim, boş durası değilim.
Bir kolaylık vardır her güçlüğün yanında.
Sen “Ol” deyince olmazları oldurdun.
Allâhuekber!
Ben rükû’dayım, tetikte mavzer.
İster açıklayın, ister gizleyin,
Rabbım kalbinizden geçeni bilir.
Karanlık gecede, kara mermerde,
Karınca yürüse, görür, işitir.
Allâhuekber!
Ak alnım secdede, tetikte mavzer.
İşitsin mi’râc’a tanık olan yıldızlar,
Kurumuz hurma dalı, ay yörüngesi,
Sırlı boşluklarda kehkeşanlar işitsin.
Allâhuekber!
Ben kıyamdayım, tetikte mavzer.
Açılır zafer yolu ol Fettâh’ın yâdıyla,
Rahman ve Rahîm olan gökçek Allah adıyla.
Hamd olsun göğümüzü burçlarla süsleyene,
Onsekizbin âlemi yaratıp besleyene…
Güç onun, varlık onun ve sıyânet onundur,
Sekiz uçmakla tamu, hem kıyâmet onundur.
Eğmiyorum boynumu rükû’dan başka yerde,
Ulaştır yardımını kalksın aradan perde.
Rabbım dosdoğru yoldan aman bizi atmagil,
Gazabına uğrayan kullarından etmegil!
Duymadın mı Ebreheyle ılgar eden filleri,
O yeminli beldede boşa çıkan tuzağı
Ve meçhûl iklimlerden gelen Ebâbilleri?
Ebâbiller ki kanatları değer deccal çağına,
Döndürür katı demirin ruhsuz tümenlerini,
Delik-deşik edilmiş gök ekin yaprağına.
Allâhuekber!
Ben rükû’dayım, tetikte mavzer.
İster açıklayın, ister gizleyin,
Rabbım kalbinizden geçeni bilir.
Karanlık gecede, kara mermerde,
Karınca yürüse, görür, işitir.
Allâhuekber!
Ak alnım secdede, tetikte mavzer.
İşitsin mi’râc’a tanık olan yıldızlar,
Kurumuz hurma dalı, ay yörüngesi,
Sırlı boşluklarda kehkeşanlar işitsin.
Selâm; çöle inen gökçek bir yağmur,
İki cihan arasına gerilmiş mahya,
Ulu denizleri yalayan meltem.
Selâm; zulmet üzre direk direk nur…
Selâm olsun bizden, nebîler nebîsine,
Şol dağları minber yapan kulların,
Şehâdet parmağına, kavradığı kabzaya.
Selâm olsun mavzerin tekbir gibi sesine…
Selâm olsun İbrahim’in mübarek ellerine.
Gözleri Kâ’be siyahı, ümitli çocukların,
Körpe bileklerine cömert nabızlarına.
Ve, selâm olsun Muhammed’in kırmızı güllerine.

TÜRKİYE’M
Baş koymuşum Türkiye'min yoluna
Düzlüğüne yokuşuna ölürüm.
Asırlardır kır atımı suladım
Irmağının akışına ölürüm.
****
Deli sular, salkım-saçak söğütler
Kışlada kumandan asker öğütler
Yaylalarda ata biner yiğitler
Bozkurt gibi bakışına ölürüm.
****
Sevdalıyım, yangın yeri bu sinem
Doksan yıldır çile çekmiş hep ninem
Pınarlardan su doldurur Eminem
Mavi boncuk takışına ölürüm.
****
Düğünüm, derneğim, halayım, barım;
Toprağım, ekmeğim, namusum, arım;
Kilimlerde çizgi çizgi efkârım,
Heybelerin nakışına ölürüm.

MAVİNİN TÜRKÜSÜ
Bana, sen yoksun, sen öldün diyorlar.
Bu kör acuna inat yedi iklimdeyim,
İşte ellerini tutuyorum yaşanmamış bir çağın,
Ben güneşi kıskandıran gerçeğim.
****
Dayanılmaz ağrılar çekiyorum hey!
Masallarda da olsa bir gün çıkıp geleceğim
Bir sevgi büyütüyorum içimde tomur tomur
Gün görmemiş şiirlere gebeyim.
****
Gerilmiş bir yayım korkulardan âzâde;
En amansız savaşlara gireceğim.
Bu coşkun ozanları ben öğütledim böyle,
Nerede hasret kokan bir türkü varsa içindeyim.
****
Tutsak kızların avuçlarına yağıyorum her güz
Bir Kafkasya'dayım bir Çin'deyim.
Gök bıçaklar sapladım karanlığın karnına
Sürüsü yitmiş çobanların izindeyim.
****
İçim içime sığmıyor, maytaplardan deliyim;
Bir bayrak dalgalansa yüceden;
"Hadi" dese birisi
Peşindeyim, vallahi peşindeyim.

BEYAZ IŞIK
Biz seni unuttuk beyaz ışık, biz seni unuttuk.
Vurma bundan böyle şakaklarımıza
Ve uğrun uğrun dökme saçlarımızı.
Biz seni unuttuk, biz seni unuttuk...
****
Biz zavallı çobanlar, biz deniz çocukları,
Ne zaman çağırsan koşar gelirdik.
En güzel renkleri koyardık avuçlarına
Büyük şehirlerimiz var şimdi bizim, biz seni unuttuk.
****
En isyankâr çağında ellerimizin
Yüz bin kere giyindik, yüz bin kere soyunduk.
Eskimedi yeşil ve sıcak elbiselerimiz,
Yaralı toprakların çağrısında biz seni unuttuk.
****
Şimdi uzak kıyılarda gözlerimiz ıslak...
Çakıl taşlarına suçlu adlar yazıyoruz.
Ve bir tövbe ferahlığı yüreklerimizde,
Biz seni unuttuk beyaz ışık, biz seni unuttuk.
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: HARUN

Efendi

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 672
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 3642 kez
  • Rep Puanı: 502
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992
« Yanıtla #2 : 28 Eylül 2023, 23:43:09 »



Minareler süngü, kubbeler miğfer, Camiler kışlamız, müminler asker, Bu ilahi ordu dinimi bekler, Allahu Ekber, Allahu Ekber.
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: HARUN, hakansen967

andrewmemut

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2614
  • Etkinlik:
    0.2%
  • Tesekkur Edildi: 251 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992
« Yanıtla #3 : 29 Eylül 2023, 01:22:44 »
ALLAH Razı Olsun Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık çok Teşekkür ederim
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: HARUN, hakansen967

hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6040
  • Etkinlik:
    2.4%
  • Tesekkur Edildi: 3668 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992
« Yanıtla #4 : 29 Eylül 2023, 18:29:09 »
Teşekkür ederim Allah razı olsun
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: HARUN, hakansen967

Cancazım

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2470
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 615 kez
  • Rep Puanı: 16
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dilaver Cebeci - Türkiyem - Kandahar Dağları'nda 1992
« Yanıtla #5 : 30 Eylül 2023, 11:52:41 »
ALLAH (cc) Razı Olsun. Güzel albümler için, Emekleriniz için, Sizlere sonsuz teşekkürler.
GÜLLERE VURGUNUM, GÜLLERE SEVDALI.
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: HARUN