Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)

Gönderen Konu: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)  (Okunma sayısı 4999 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

YasarAmca

  • Administrator
  • *
  • İleti: 708
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 43561 kez
  • Rep Puanı: 131
  • Cinsiyet: Bay
    • Ilahi-Ezgi.com
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« : 29 Nisan 2009, 02:57:11 »
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 2004 - 320 Kbps + Wav
8 / 49:34 / 113,50 MB + 500,43 MB





Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 2004 - 320 Kbps - Wav (8 / 49:34)
------------------------------------------------------------------------------------------
Dursun Ali Erzincanlı - 01 Mekkenin Fethi 08:15
Dursun Ali Erzincanlı - 02 Sevgili Kasidesi 07:30
Dursun Ali Erzincanlı - 03 Onlar 06:08
Dursun Ali Erzincanlı - 04 Kurban Olayım 02:53
Dursun Ali Erzincanlı - 05 Kerbela 09:10
Dursun Ali Erzincanlı - 06 Asırlık Şiir 05:15
Dursun Ali Erzincanlı - 07 Bir Gül 05:46
Dursun Ali Erzincanlı - 08 Ay Yüzlüm 04:35

Bu icerigi gorebilmeniz icin yapmaniz gerekenler:
  • içeriği görmek için tesekkur butonuna tiklamaniz gerekir (Mesajin sag kosesinde)

« Son Düzenleme: 16 Ağustos 2022, 13:16:50 Gönderen: yusuf35 »
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

kenankamil

  • Ziyaretçi
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #1 : 05 Mayıs 2011, 06:19:43 »
paylaşım için teşekkür ederim eline sağlık
 

mesut

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1494
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 159 kez
  • Rep Puanı: 5
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #2 : 05 Mayıs 2011, 14:50:50 »
Paylaşım için teşekkürler
 

emrah.dedo

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1102
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1068 kez
  • Rep Puanı: 52
  • Cinsiyet: Bay
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #3 : 30 Ekim 2011, 19:03:53 »
ALLAH SIZE KULUM DESIN
halka hizmet.hakka hizmettir
 

muvahhidim

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 1697
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1146 kez
  • Rep Puanı: 43
  • Cinsiyet: Bay
Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #4 : 09 Aralık 2011, 20:28:40 »
Paylaşım için Allah (c.c) razı olsun..

 

ilahiezgi

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 2957
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1481 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #5 : 19 Ocak 2013, 05:55:20 »
Allah razı olsun.
 

diamon63

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 3761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 194 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #6 : 28 Ekim 2014, 07:30:18 »
Allah razı olsun.
 

hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6039
  • Etkinlik:
    3.4%
  • Tesekkur Edildi: 3661 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #7 : 30 Haziran 2016, 23:14:52 »
Teşekkür ederim ALLAH razı olsun
 

yigido8499

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 127
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 5 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #8 : 05 Nisan 2017, 13:14:20 »
Allah razı olsun...
 

erkandyk23

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1318
  • Etkinlik:
    0.8%
  • Tesekkur Edildi: 329 kez
  • Rep Puanı: 3
  • Cinsiyet: Bay
  • ÇORUM
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #9 : 29 Ocak 2018, 19:56:59 »
PAYLAŞIMLARINIZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİZ.
EMEĞİNİZE VE ELLERİNİZE SAĞLIK SAĞOLUN...
DARISI DİĞER ALBÜMLERE...
 

mehmet55

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 100
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 10 kez
  • Rep Puanı: 1
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #10 : 21 Eylül 2018, 21:13:41 »
ALLAH RAZI OLSUN
 

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9346
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2300 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #11 : 08 Kasım 2018, 12:47:19 »
ALLAH (C.C.) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler.
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık.
 

emrekrs

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1223
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 145 kez
  • Rep Puanı: 1
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #12 : 19 Aralık 2018, 16:14:30 »
Allah razı olsun emeqinize saqlık teşekkürler
كُنْ فَيَكُونُ
 

erten86

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 6995
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 239 kez
  • Rep Puanı: 1
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #13 : 07 Mart 2019, 10:07:37 »
Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...
 

hasanyöndem

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 3280
  • Etkinlik:
    1.8%
  • Tesekkur Edildi: 1525 kez
  • Rep Puanı: 151
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #14 : 27 Mayıs 2021, 18:51:24 »

Sessizlik; söyleyecek sözü olmayanın değil, boş lafta gözü olmayanın işidir
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

Hasan_54

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 4101
  • Etkinlik:
    6%
  • Tesekkur Edildi: 478 kez
  • Rep Puanı: 150
  • Cinsiyet: Bay
  • ☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽
    • MEKKE FM
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #15 : 08 Kasım 2021, 01:44:56 »
Emeği Geçenlerden Allah Razı ve Memnun Olsun...
☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽

owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Merkez :  Sakarya
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3622
  • Etkinlik:
    4.6%
  • Tesekkur Edildi: 861 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #16 : 16 Ocak 2022, 10:00:02 »
MEKKE’NİN FETHİ
Her şey bir şiirle başladı.
Peygamber huzurunda okunan bir şiirle…
Kızgın kum fırtınalarından,
Âdem vadisinden kopup gelen bir şairle…
Ardında kırk süvari,
Ve alev alev yanan gözlerinde ihanet haberleri.
Bu şair, Huzaa kabilesinden Amr bin Salim’di.
En üst perdeden okudu şiirini,
Ve gözlerini kırpmadan dinledi Nebi;
“Kureyşîler sana verdikleri sözde durmadılar,
Hudeybiye’de seninle yaptıkları misakı bozdular.
Bizi Vetir’de,
Kendi yurdumuzda gafil avladılar.
Benim kimseyi yardıma çağırmayacağımı,
Çağıramayacağımı sandılar.”
Dedi ve durdu.
Şair ağlıyordu.
Peygambere çevrildi tüm gözler
Ve o an tutuldu nefesler.
Sahabenin başları yere değiyordu,
Çünkü mübarek alınlarındaki damar belli oluyor,
Peygamber celalleniyordu.
“Ey Nebi!
Allah’ın kullarını yardıma çağır,
İçlerinde Allah’ın Rasulü de olsun
Yapılan zulme, öfkesinden renkten renge girsin
Ve büyük bir ordunun başına geçip,
Denizler gibi köpürerek akıp gelsin.”
Şiir bitmişti,
Şair de bitmişti.
Gözler hâlâ peygamberdeydi,
Allahın Râsûlü, ridasını toplayıp ayağa kalktı!
Ve sahabe ayağa kalktı.
Şimdi konuşan peygamberdi;
“Eğer kendime yardım ettiğim şeylerle
Huzaalara yardım etmezsem,
Ben de yardım görmeyeyim.
Varlığım kudret elinde olan Allah’a andolsun ki,
Kendimi ve ev halkımı koruduğum gibi,
Bunları da koruyacağım.
Şimdi haber salın yeryüzüne!
Allah’a ve Ahiret gününe iman edenler Medine’de toplansın.”
Medine dağlarında savaşın ritmi,
Sokaklarında peygamber sessizliği…
Konuşmuyor Nebi
Hane-i Saadet’te kılıçlar bileniyor
Hane-i Saadet’te zırhlar temizleniyor
Ve şehirlerin anası gülüyor.
Mekke-i Mükerreme uzaktan gülüyor.
Gül ey Mekke! Gün senin günündür
Gün senin fetih günündür.
Gül ki, bu dönüş sanadır.
Baksana,
Dün bağrından koparılan yiğitler dönüyor sana
Erak topraklarını savuran rüzgâr dönüyor önce
Ardından büyük bir birlik;
Başlarında Halid bin Velid!
Arkadan ey Mekke!
Senin topraklarında yaşarken
Rabbim Allah’tır dedi diye sövülen,
İşkence gören,
Her tarafı kıpkızıl kurban taşları gibi
Kan içinde kalan muhacirler geliyor.
En önde Zübeyr bin Avvâm geliyor
Hani sekiz yaşında müslüman olan
Hani onbeş yaşında senden koparılan
Amcası onu bir hasıra sarmıştı hani
Ateş dumanına tutmuştu
Küfre dönsün diye.
Ama o dönmedi küfre
Ve peygamber yıldızlarından biri olarak
En önde sana dönüyor ey Mekke!
Sonra bir bölük halinde Beni gıfarlar geliyor!
Bayrakları Ebu Zer Gıfari’nin elinde…
Şu müslüman oluşunu Kâbede ilan edince
Bayılana kadar dövülen Ebu Zer geliyor.
Eslemler geliyor bölük halinde
Müzeyneler bin kişilik alayla geçerken çölden
Tekbir sesleri geliyor göklerden
Ey Mekke başka kimi bekliyorsun söyle!
Hz.Hamza’yı mı?
Musab bin Umeyr’i mi?
Onlar,
Şehitler ordusuyla tebessüm ediyorlar sana
Ve baksana
Gözleri ışıl ışıl
sana yaklaşan ve tozu dumana katan
bir alayı seyrediyorlar
Kapkara bir taşlığı andıran bu alay da kim
Bir hareketlilik semada…
Bunlar ölüme susamış savaş erleri Ensâr!
Ve en ortada simsiyah sarığıyla Yâr!
O an Peygamberler ayakta,
Melekler ayakta
Şehitler ayakta…
Ey Mekke Kalkabilirsen sen de kalk
Çünkü gönüllere safâ geliyor
Hazret-i Muhammed Mustafa! Geliyor
—–
Sekiz yıl geçti aradan
Sensiz tam sekiz yıl geçti…
Gittiğin gece
Uzaktan dönüp Kâbe’ye bakınca;
“Mekke!” demiştin,
“Sen benim için bütün dünyadan daha değerlisin
ama senin insanların beni rahat bırakmıyor”
deyip gitmiştin.
Yıldızlar da seninle birlikte gitmişti.
Kapkaranlık geceler kalmıştı ardında.
Mekke öksüz kalmıştı.
Ve Mekke çocukları…
Çocuklar hep
Sümeyye’nin toprağa düştüğü yerde oynadı,
Habbâb bin Eret’in ateşe atıldığı yerde oynadı
Hane-i Saadetin üzerinde
Sevr mağarasından kalma güvercinler bekledi seni.
Kâbe-i Muazzama’da namaz kılışını özleyen Hârem,
Hatice’t-ül Kübrâ’nın hatıraları,
O gül kokuna hasret kalan sokaklar bekledi seni.
Şimdi Kasva’dan inmez misin Ya Rasulallah!
İnmez misin ki,
Ayaklarından öpsün Mekke toprakları
Ve kaldırmaz mısın başını ki
Nur çehreni seyretsin âlem
İşte Rasulullah’ın nur yüzü göründü.
İşte Rasulullah bakıyor.
Başında Yemen işi simsiyah bir sarık.
O Alnındaki nura kurban olalım.
Rasulullah Kâbe’ye bakıyor.
Ve işaret ediyor Hz. Bilâl’e…
Bilâl, Kâbe-i Muazzamâ’nın üzerinde…
Şimdi Bilâl’i dinlesin yer ve gök.

SEVGİLİ KASİDESİ
Ellerim boşlukta senin
Uhut günü dağılan saçlarını arıyor
gözlerim gözbebeklerini Hira dağı’nda
gözümdeki damla biliyorum
şu anda yanaklarında soğuyor
Ebubekir’in olup mağarada
Ali’n olup yatağında
seni Hatice’nin kalbinde, Âşe’nin dilinde, Zeyneb’in
gözlerinde buluyorum
doğan günde, ayın on dördünde
baktığım her yerde seni görüyorum
sen varsın zamanın ve mekânın ötesinde
aşkın coğrafyalara hayat bahşediyor
sevdanla tutuştu Hicaz çölleri
rahmetinle dirildi Anadolu, Mezopotamya
gel ey Mısır’ın Nil’i
Medine’nin gülü
sevgili
gel ey Kureyş’in emini
barışın zeytini
kavganın en önde gideni
şehadetin duvağı açılmadık gelini
sevgili
“ve’d-duhâ”yı ne çok severdin!
yarana merhem diye sürerdin
geceyi yük tutma vakti
gündüzü sefer bilir
ahireti dünyaya
Mekke’yi Miraç’a yeğlerdin
gel ey,
Âmine’nin Mustafâ’sı
İbrahim’in duâsı
Meryem’in İsâ’sı
Mesih’in haber verdiği
sevgili
“develerimi isterim”
diyordu Kureyş’in ulusu
çünkü Kâbe’yi Rabbi korurdu
bir anda çiğnenmiş ekine döndü
süper gücün fil ordusu
Ebabil kuşları seni müjdeliyordu
o sene Semâve doldu taştı
Sâve kurudu
Kisrâ’nın on dört burcu
o günden teslim olmuştu
bin yıllık ateş söndü
şeytan gökten sürüldü
doğduğun gün yeryüzü
bunu herkese haber verdi
kuşlar o günden beri
adınla şakıyordu
rüzgâr yâdınla esti durdu
Allah buyurdu:
“göğsünü açmadık mı
yükünü almadık mı
şânını yüceltmedik mi?”
gel ey
Âmine’nin gururu
Ebu Talib’in uğuru
Halîme’nin bereketi
Hatîce’nin gönül verdiği
sevgili
annen olmadı senin
baban, deden, amcan
yurdun yuvan olmadı
ne vârisin oldu ne mirâsın
dost tutmadın insanlardan
sevgilin olmadı ey,
yerin Mustafâ’sı
göğün Mahmûd’u
İncil’in Ahmed’i
Kur’an’ın Muhammed’i
sevgili
Erkam’ın evi tam yerindeydi
Bilâl, Ali, Ebu Zer
Hamza, Ömer
gizlice gelip giderdi
Ömer’in eşliğinde Kâbe’ye doğru
yürüdüğümüz o gün ne güzledi!
gelirken ya Resulallah
Ömer’i de al getir
Ali’yi, Osman’ı, Ebubekir’i
Hasan’ı, Hüseyin’i
Âişe’yi, Fatma’yı, Zeyneb’i…
gel ey
Erkam’ın evindeki nûr
Ebu Leheb’in yüreğinde ûr
Ehl-i Beytin gönlündeki sürûr
zayıfların başındaki şefkât eli
ey kimsesizlerin sahibi
çâresizlerin ümidi
sevgili
talaa’l-bedru aleynâ
Yesrip’te olay var
Yesrip’liler ayakta
kadın çocuk genç ihtiyar
herkes sokakta
“Muhammed geliyor” diyen bir yahudi
Yesrip’liler Muhammed’i
hasret kalınan bir gelin gibi
uğruna çöllere düşülen bir Leylâ
dillere düşülen sevgili gibi
yok yok, bu coşkuyu deliliği
anlatamaz hiç biri
örneği olmayan bir özveri
sevgi tufanı, insan seli
âşıklar mahşeri, cennet atmosferi…
kucaklıyor Yesrip Muhammed’ini
ve bir şarkı,
bir destan yükseliyor
Ensar’ın dudaklarından göğün katlarına:
“talaal bedru aleynâ
min seniyyâti’l-veda’
vecebe’ş-şükru aleynâ
mâ daâ lillâhi da’”
Yesrib’e gün doğuyor
Yesrib’in gözleri ışılıyor
toprak, hava, su bile
değişti mi ne?
Yesrip artık Yesrip değil
peygamber’in şehri
Medine…
ey affetmenin zirvesi
Âdemoğullarının en merhametlisi
düşmanına bile hayat veren
âlemlere rahmet olarak gönderilen elçi
sevgili
Kâbe’yi tavaf edişin canlandı hayâlimde
göğsün neredeyse devenin boynuna değiyor
kimbilir belki de, ağlıyordun gizlice
muzaffer kumandan sen değildin
sâde bir kul gibiydin
buydu büyük zaferin
Kâbe’nin kapısına geldiğinde
vaktiyle “aman ya Ali, bil ki
benim için bir kişinin dirilmesi
binlerin ölmesinden iyi” dediğin gibi
can düşmanlarını affetmenin verdiği sevinçle
Ensarın evine
iman yurdu başkente dönüyordun işte
sevgililerinle, fedailerinle birlikte
Mekke’yi çok sevsen bile
zor zamanda kucak açan Medine’yi
öksüz bırakmazdın
ülkelerin canlı olduğuna mı inanıyordun ne?
Ey insanların en iyisi
sen kentlerin bile kalbini kırmazdın
sen ey Mekke’de ezilen Taif’ten sürülen
Medine’de baş tacı edilen
İstanbul’da özlenen
uğruna ölünen güzeller güzeli
sevgili

ONLAR
Onlar, tövbeyi Hz.Âdem’den öğrendiler
“Ben pişmanım” demeyi…
Tekrar günaha dönmemeyi,
Âdem’den öğrendiler.
Cahiliye devrinin,
Denizler gibi köpüren küfründen kaçıp
Nuh’un gemisine biner gibi girdiler İslâm’a
Çoluk-çocuk demeden,
Demeden Ana-baba…
Halîl-ür Rahman’dan öğrendiler sadâkati
Hayatlarının baharında
Tebessüm ederek girdiler ateşe
İster gülistâna dönsün,
İsterse nâra…
Nefislerini kurban edip Allah’a
Ve aldırmadan alevlerin yalımına
“Hasbiyaallah!” dediler.
Şimdi yüreklerimizde ayak izleri;
Mâkâm-ı İbrâhim gibi…
Beşiklerini sallamadı nehirler
Bir Asiye kucağında büyümediler
Mahrumdular Nil’e boyun eğdiren âsâdan
Ama boyun eğmemeyi öğrendiler Hz Musa’dan.
Secdeye kapanmayı Tûr-i Sinâ bildiler.
İffeti, Hz. Yûsuf’tan öğrendiler.
Önce koparıldılar baba ocağından,
Kuyu gibi karanlık dehlizlere girdiler,
Kardeş eliyle…
Yılmadılar…
Yolları saraylara çıkmadı.
Yılmadılar!
Kaç kez dünya tüm güzelliğiyle davet etti onları.
Yûsuf gibi;
“Ben Allah’tan korkuyorum!” dediler.
Bir gelin edâ ve hayasıyla yaşadılar hayatı.
Çünkü onlar iffeti, Hz.Yûsuf’tan öğrendiler.
Kör testereyle biçilmek mi gerek sevgilinin uğrunda
Ölmek mi gerek “of!” bile demeden.
Candan geçmek mi ağaç kovuklarında
Düşünmeden, tereddüt etmeden
Gülümsediler ölüm meleğine
Ve Hz. Zekeriyya’nın gidişi gibi gittiler.
Çünkü onlar ölürken bile yiğittiler!
Davut’un eli gibiydi elleri
Demirden yürekleri
Pamuğa çevirdiler.
Bir ayet inince gökten
Semina ve edeana dediler.
Gözyaşıyla karşıladılar vahyi.
Onlar ağlamayı Hz. Davut’tan öğrendiler.
Damarlarında Eyyub’un sabrı dolaştı, kan gibi.
Hz. Yakub’un şükrü,
Taht kurdu yüreklerine, Hakan gibi…
Ve can gibi,
Candan daha aziz bildiler,
Bir yaprak gibi döküldüler.
Hz.Meryem’in iffetli bakışlarından,
İsa Mesih’in masum gözyaşlarından
Süzülerek geldiler.
Onlar Kâinattan seçilmiş
Ve Kâinatın Efendisi’ne sunulmuş
Bir demet güldüler.
Onlar yücedir.
Çünkü rehberleri,
Âlemlerin rahmet sebebi
O’nun nazarlarıyla yüceldiler.
Sahabe oldular.
Tüm makamları, mevkileri yüreklerinden söküp
Sâde bir kul oldular.
Çünkü onlar Allah’a kul olmayı
Rasul-i Ekrem’den
Âlemlerin İncisinden
Kulluğun birincisinden öğrendiler.
Ne öğrendilerse O’ndan öğrendiler
Çünkü O, gerçekleşen rüyaydı.
O, Habîb-i Kibriyâ’ydı.
O, Muhammed Mustafa’ydı!
Salât ve selam olsun O’na
Ve peygamber kardeşlerine.
Selam olsun Meleklere
Ve O’nun keremli Ehl_i Beyt’ine
Selam olsun o güzîde ashâbına.
Ve ruhlarımız feda olsun O’na,
Ve O’nun nurlu yoluna…

KURBAN OLAYIM
O cihanın fahrinin sırrına kurbân olayım,
Hutbe-i levlâk inen şanına kurban olayım.
Kabı kavseyn-i ev ednasına kurban olayım,
Ben onun ilm ile irfanına kurban olayım,
Ben onun esrar-ı miracına kurban olayım.
****
Ebubekir, Ömer, Osman, Ali dört yârıdır,
Risalet bağının onlar gül-i gülzarıdır,
Cümle ashâbı hidayet rahının envarıdır,
Ben onun âline ashabına kurban olayım,
Ben onun ashabı ahbabına kurban olayım.
****
Hasan hazretlerine zehr içirdi eşkıya,
Hem Hüseyin oldu susuzluktan şehid-i kerbela,
İkisidir, asl-ı nesl-i cümle âl-i Mustafa,
Ben onun âline evladına kurban olayım,
Ben onun evladı ensabına kurban olayım.
****
Cümle ümmetten hayırlıdır o şahın ümmeti,
Ümmetine cümleden çok eder hak rahmeti,
Enbiya onunla buldu bunca lütfu izzeti,
Ben onun lütfuna ihsanına kurban olayım.
Ben onun enva-ı eltafına kurban olayım
****
Her ne denli enbiya ve mürselin kim geldiler,
Ümmeti olmayı haktan temenni kıldılar.
Evliya ana Niyazi kul u kurban oldular.
Ben onun ayağının tozuna kurban olayım.
Yoluna gidenlerin izine kurban olayım.

KERBELA
Hicretin dördüncü yılı.
Birer yıl arayla Medine'de iki doğum,
İki bayram, iki ay parçası…
Yeryüzünün en hayırlı dedesinin gözbebekleri doğuyor.
Rasûl-üs Sakaleyn'in kokladığı reyhanları
Fatıma't-üz Zehrâ'nın körpecik fidanları
Ali'yi Mürteza'nın eşsiz kahramanları doğuyor.
Cennet gençliğinin iki seyyidi.
Ehl-i Beyt'in ilk nazlı çiçekleri…
İki ay parçası, " merhaba diyor o incecik sesiyle
İsimlerini Rahman koyuyor, Cebrail nefesiyle
Siz onlara Allah'ın iki lütfu deyin;
Birinin adı Hasan; diğerinin Hüseyin.
Zaman, saadetli günleri yaprak yaprak okurken
Onlar peygamber dizinde büyüdüler
Ve zaten onlar semâda büyüktüler.
Bir gün peygamberlerin incisi oturuyorlar.
Hasan'la Hüseyin
Birbirlerini yakalama oyununda…
Buyurdular;
" Ha Gayret Hasan! Göreyim seni, yakala Hüseyin'i."
Hz. Ali; " Ya Rasulallah!diyor,
" Hüseyin'den taraf olmanız gerekmez mi?
Hüseyin daha küçük."
Rasulullah buyuruyorlar;
" Baksana! Cebrail de Hüseyin'i tutuyor;
Ha gayret Hüseyin! Göreyim seni diyor."
Yine birgün,
Efendimiz, ashabıyla yürüyorlar.
Hz. Hüseyin çocuklarla oynuyor.
Peygamberimiz, ellerini açıyor;
Tutmak için Hüseyin'i…
Hz. Hüseyin, bir oraya bir buraya kaçıyor.
Ve gülerek yakalıyor onu, Nebiler Serveri.
Bir elini kafasının arkasına,
Öbür elini, çenesinin altına koyup öpüyor, kokluyor, öpüyor.
Sonra zamana ve mekana sesleniyor;
" Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin'denim!
Allah'ı seven Hüseyin'i sever!
Hüseyin, torunlardan bir torundur."
Ve bir gün Cebrail bir haberle gelir;
Hüseyin Fırat kıyısında şehit edilecektir.
Orası, üzüntülü, tasalı, mihnetli ve belalı bir yerdir.
Kerb-ü beladır!
Orası Kerbeladır!
Hicretin altmış birinci yılı.
Aylardan Muharrem…
Kan renginde Fırat
Kan renginde yakamoz.
Ve dudaklar susuz,
Yürekler susuz…
Kerbela’da bir oğul var,
Yoluna oğullar feda.
Birtorun, Kerbela’da…
Dedesinden elli yıl uzakta.
Onun gibi bembeyaz giyimli
Bembeyaz yüzlü.
Atının üzerinden sesleniyor
Kalpleri mühürlü olanlara
Merhametten yoksun olanlara;
" Ben Peygamberiniz Aleyhisselamın kızının oğlu değil miyim?
Ben Hz.Muhammed Mustafa'nın torunu değil miyim?
Şehitler seyyidi Hamza, babamın amcası değil mi?
Çift kanatlı şehit Cafer, benim amcam değil mi?"
Kerbela’da bir oğul var,
Çevresinde yeminler ediliyor şehadete.
Ve bir bir toprağa düşüyor yiğitler
Ehl-i Beyt'in solan ilk çiçeği Aliyy-ül Ekber'di.
Sonra sıra sıra soldu civanlar;
Avn b. Abdullah b. Cafer,
Muhammed b. Abdullah b. Cafer,
Abdurrahman b. Akîl,
Cafer b. Akîl…
İşte bakın, biri daha yürüyor ölüme;
Hz. Hasan'ın oğlu Kâsım!
Onun da yüzü ay parçası.
Elinde kılıç, üzerinde gömlek ve pelerin.
Ayak sandallarından birisinin bağı kopmuş.
Başına bir kılıç iniyor,
Ve " Amca!diyerek yüz üstü düşüyor Kerbela'ya.
Kerbela'da bir oğul var
Bir şahin var.
Kucağında üç yaşında bir seyyid;
Adı Abdullah!
Ve bir ok, Abdullah'ı boğazından vuruyor
Hz. Hüseyin, kanla dolan avuçlarını yere boşaltıyor
" Yâ Rab!diyor.
" Bize göklerden yardım etmeyeceksen,
Hakkımızda ondan daha hayırlısını ihsan et."
Hicretin altmış birinci yılı
Muharrem ayının onu…
Bir şehit var Kerbela’da
Tam otuz üç mızrak yarası,
Otuz dört kılıç yarası
Ey Muhammed'im nerdesin nerde?
Hüseyin’in başı bir yerde; gövdesi bir yerde!
Bu Hz. Zeyneb'in feryadıdır dedesine;
" Ey Muhammed'im! Ey Muhammed'im!
Sana göklerdeki melekler salatü selam getiriyorlar.
Hüseyin ise şu otsuz bozkır çölde
Tozlara, topraklara, kanlara bulanmış,
Azaları kesilmiş yatıyor.
Ey Muhammedim! senin kızların esir edilmiş,
Zürriyetin hep öldürülmüş.
Sabah yelleri onların üzerine toz toprak savuruyor."
Abdullah bin Abbâs da, o gün Medine’de
Rasulullah Aleyhisselam'ı görür rüyada
Yanında içi kan dolu cam bir bardak vardır,
Ve şöyle buyurur:
" Benden sonra Ümmetimin yaptığı şeyi biliyor musun?
Hüseyin'i şehit ettiler.
Bu, Onun ve ashabının kanlarıdır.
Bunu Allah'a sunacağım."
Ya Rasulallah!
Biz asırlar sonra geldik.
Eğer o gün olsaydık Kerbela'da
Allah'a kasem olsun ki
Ashabının seni koruduğu gibi
Korurduk Ehl-i Beyt'ini
Ya da o uğurda verirdik canımızı.
Bu sözümüzün bir isbatı olarak
Bu gün biz senin kapındayız.
Taşıdığımız Ehl-i Beyt isimleri.
Kimimiz Ali, kimimiz Fatıma
Kimimiz Hasan ve Hüseyin.
Ve iftiharla senin ismini taşıyor çoğumuz.
Allah ruhumuzu senin kapında
Ehl-i Beytine layık olduğumuz bir anda alsın.
Aliyy-i Asğar'la,
Zeynelabidin'le her asırda Hüseyni çiçekler açarken
Yanaklarında peygamber busesi,
Ve her biri senden bir koku taşırken çağlara.
Allah, bizi onlardan ayırmasın.
Bizi senden ve rızasından ayırmasın.

ASIRLIK ŞİİR
Bir şiir daha başlıyor.
Ama bu, asırlık bir şiirdir.
On dört asırlık bir şiir.
Peygamber sohbetinin
Şiirleşmiş ifadesidir.
Şimdi o güne gidiyoruz.
Yine bir yolculuğa çıkıyoruz.
Yeni bir yolculuğa…
Zaman ötesi zamanda
Ulvi bir vakitteyiz
Ve sanki biz, şimdi Asr-ı Saadetteyiz.
İzhir ve celil otlarının o hoş kokusu yayılır.
Mecenne sularının sesi gelir uzaktan
Şame ve Tufeyl dağları ninni söyler sahraya.
Herşey uysaldır.
Herşeyde nazlı bir gül edası.
O’nun edası…
Ve O’nun sohbeti.
Dinleyenler sahabe topluluğu.
Sanki başlarında bir kuş var,
Ve sanki o uçmasın diye pür dikkât
O’nu dinliyorlar.
Aileden, maldan ve amelden bahsediyor.
Sohbet bitince Abdullah b. Kürz izin istiyor;
“Ya Rasulallah!
Anlattıklarınızı şiir halinde söyleyeyim mi?
İzin verir misiniz?”
Hz. Peygamber;
“Olur.” Buyuruyor.
Ve Abdullah b. Kürz şiirine başlıyor.
Ailem, yaptıklarım ve ben sanki üç kardeşiz.
Ölüm yaklaştığında onları çağırıp konuşan biri gibiyiz.
Adam kardeşlerine der ki;
“Ölüm kapımı çaldı! Bana yardım edin.
Geri dönülmez bir yolculuk başlıyor.
Uzun ve güvenilmez.
Bu hal karşısında bana nasıl yardım edebilirsiniz?”
Malı der ki;
“Benden ayrılmadığın sürece
Her isteğini yerine getiririm
Ama ayrılık olursa aramızdaki dostluk biter.
İstediğini benden şimdi al.
Çünkü yakında ben, savrulan kumlar arasına katılacağım.
Başka insanların olacağım.
Beni sonraya bırakma, harca.
Hızla yaklaşan ölüm gelmeden,
Elini çabuk tut, hayır yap.”
Ailesi de şöyle der;
“Ben seni cidden sever,
Seni herkesten üstün tutarım.
Gücümü kuvvetimi senin için harcar, iyiliğini isterim.
Ama iş ciddileştiğinde senin için ölemem!
Ardından gözyaşı dökerim,
Yüksek sesle ağlarım,
Seni hayırla yâdederim.
Cenazende bulunur,
Gireceğin kabre kadar,
O son durağına kadar,
Hasretle tabutunu taşır,
Sonra geri dönerim.
Sanki aramızda hiç bir şey yokmuş gibi,
Hiç birbirimizi sevmemiş gibi,
Hiç birbirimizden sevgi görmemiş gibi…”
İşte insanın ailesi!
İşte desteği.
Ve işte gerçek yüzü.
Sonra ameli konuşur insana;
“Ben, senin kardeşinim” der
“Sarsıntıların dehşetli anında
benim gibi bir kardeş bulamazsın.
Benimle mezarda karşılaşacaksın.
Orda seni savunacağım.
Hesap günü, ağır gelmesi için gayret gösterdiğin kefeye oturacağım.
Beni unutma, değerimi bil!
Ben üzerine titreyen merhametli bir öğütçüyüm.
Seni hiç bir zaman yalnız bırakmam.
İşte senin amelin!
Vuslat günü kavuşacağın güzel amellerin!”
Abdullah bu şiiri okuyunca,
Rasulullah ve arkadaşları ağladılar.
İşte o günden sonra,
Hz. Abdullah,
Ne zaman ki bir topluluğun yanından geçse
Kendisini çağırır, şiirini okumasını rica ederlerdi.
O da okurdu.
Ve yine gözyaşı.
Yine çağlayan sahabe yürekleri!
Bu şiir asırlık bir şiirdi.
On dört asırdır okunan bir şiirdi.
Peygamber sohbetinin,
Şiirleşmiş ifadesiydi

BİR GÜL
Mekke-i Mükerreme’de bir gül…
Yüzü dolunay gibi parlak.
Teni pembeye çalan beyaz renginde.
Saçları, hafif dalgalı…
Açık renkli ve hilâl kaşlı.
İki kaşının arasında bir damar.
Öfkelendiğinde şişen…
Mekke-i Mükerreme’de bir gül…
Saçları omuzuna düşer.
Sakalı gür, gözleri kara üzüm gibi siyah…
O siyah gözleri daima yerde…
Gökten daha çok yere bakar.
Bakışları, düşünceli…
Boynu gümüş beyazlığında,
Fildişinden yapılmış bir suret gibi…
Ashabının ardından yürür
Ve; “benim arkamı meleklere bırakın.” der.
Bir şeye hayret ettiğinde elini çevirir
Konuştuğunda ellerini biraraya getirir.
Öfkelendiğinde yüz çevirir.
Sevindiğinde hafifçe gözlerini kapar.
Gülmesi tebessüm.
O gülünce dişleri dolu taneleri.
Mekke-i Mükerreme’de bir gül…
Yüzünde azâmet ve hâkimiyet.
Sözünde tatlılık.
Tane tane konuşan.
Sesi gür, teri gül…
Geçtiği sokaklarda gül kokusu bırakan..
Giyimi sâde…
Çoğunlukla sırtında bir ihram.
En çok sevdiği renk sarı ve beyaz.
Yediği yemek;
Ateşin üzerinde
Unla karıştırılan öğütülmüş yulaf
biraz zeytinyağı, biber, baharat…
Sofrada oturuşu hamdle, şükürle…
Bir gül…
İkinci yurdu Medine!
Medine-i Münevvere’de bir gül…
İnsanlık âleminin en şereflisi!
İman hakikatlerinin merkezi!
İhsâni tecellilerin turu!
Rahmani sırların iniş yeri!
Memleket-i Rabbâniye’nin seması!
Peygamberler gerdanlığının ortasındaki en büyük mücevher!
Peygamberler kervanının öncüsü!
Bütün varlıkların en üstünü!
İzzet sancağının sancaktarı!
Ezel sırlarının şahidi!
İlmin, hilmin ve hikmetlerin kaynağı!
Yerle gök âlemlerinin göz bebeği!
İki cihanın ruhu!
Dünya ve ahiret hayatının gözü!
Medine-i Münevvere’de bir gül…
Aslın ve asaletin nurlu ağacı!
Yaratılışta insanların en üstünü!
Cismani suretlerin en mükemmeli!
Asıl mülk ve gerçek nimetin,
Göz kamaştırıcı güzelliğin
Ve yüce rütbenin sahibi!
Kalplerin tabibi ve ilacı,
Bedenlerin afiyet ve şifası,
Gözlerin nuru ve ışığı
Asırlarca sevilen,
Yeniden sevilen,
Taptaze duygularla sevilen,
En seçkin makamlara layık olan
En büyük dost!
En şerefli sevgili!
Abdülmuttalib’in torunu!
Abdullah oğlu efendimiz
Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem
Medine-i Münevvere’de bir gül…
O’na sevdalı,
Her şeye rağmen,
O’na sevdalı
Milyarlarca bülbül!
Sevinç bayrak açmış her sinede
Çünkü O Gül, hâlâ Medine’de

AY YÜZLÜM
Ay yüzlüm, apaçık sözlüm, ruhum sana kurban;
Gönlüm sana hayran!
Nergis bakışlarının tesiri ne de yaman!
Sultanım el-aman!
Bak sinemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sendedir ilacı…
Ey varlığı nûr, dünyası sürur, sözü kur’ân!
Her derdime derman…
Pür âteşim bırakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr…
Hem mahzun, hem de perişan dertlerle kıvrandım;
Kapına dayandım!
Bilmem başka kor, başka ateş, ben sana yandım;
Seninle uyandım.
Ey dünyaya arştan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyan…
Baktım şemailine hep dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.
Ey taptaze gül, kâkülü amber, saçı reyhan!
Câziben ne yaman!
Görmemiştir cihanda gözler, sen gibi dilber…
Güneşlerden enver…
Aç lütufla bağrını aç ki, kıtmir kölendir,
Dergâhın uludur…
Deryalara denk kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme sultan!
Lutfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesten çok.
Nurdan çehrendeki bu nikâb da ne?
Güneşlere taç giydiren ışıkken.
Hep hicranla bunca yıl bunca sene,
Geçmiş gidiyor…baharlar beklerken.
Doğ ruhlara arştan gelen burhanla!
İnlet dört bir yanı altın sadânla!
Hayat üfle sihirli rayihanla!
Hak adına üfül üfül eserken.
Konuş ki hatipler haddini bilsin,
İlahî nefhanla ruhlar dirilsin.
Erilecek zirvelere erilsin.
Başlamış gökler de bunu dilerken…
Ey mukaddes kitâb, ey ezeli nûr,
Ey iklimi ziyâ, etrafı huzûr;
Son demde bir kere daha ne olur,
Ağar, ışık karanlığı boğarken..!
Bahar olmasa da sonbahar olsun.
Cihanlar tekmil âvâzınla dolsun;
Yeniden namın hen yanda duyulsun!
Şu fâni ömürlerimiz biterken
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

yusuf35

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 319
  • Etkinlik:
    0.6%
  • Tesekkur Edildi: 1131 kez
  • Rep Puanı: 8
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #17 : 16 Ağustos 2022, 13:19:56 »
Albüme Wav kalite eklenmiştir...
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: hakansen967

43Kütahya

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3013
  • Etkinlik:
    2%
  • Tesekkur Edildi: 615 kez
  • Rep Puanı: 56
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #18 : 17 Ağustos 2022, 08:10:07 »
Allah razı olsun Emeğinize sağlık Teşekkür ederim
 

Cancazım

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2471
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 612 kez
  • Rep Puanı: 16
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #19 : 24 Ağustos 2022, 20:20:19 »
ALLAH (cc) Razı Olsun. Güzel albümler için, Emekleriniz için, Sizlere sonsuz teşekkürler.
GÜLLERE VURGUNUM, GÜLLERE SEVDALI.
 

andrewmemut

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2614
  • Etkinlik:
    0.4%
  • Tesekkur Edildi: 248 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Dursun Ali Erzincanlı - En Sevgiliye 5 (2004)
« Yanıtla #20 : 29 Eylül 2023, 01:44:28 »
ALLAH Razı Olsun Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık çok Teşekkür ederim