Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014

Gönderen Konu: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014  (Okunma sayısı 4193 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 312713 kez
  • Rep Puanı: 584
  • Cinsiyet: Bay
Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« : 09 Şubat 2014, 06:58:28 »
Ahmet Bozkuş - Gökmen - Onlar 2014 320 Kbps
8 / 00:00:42:24 / 97,07 MB


Ahmet Bozkuş - Gökmen - 1 Kalk Ya Hamza (03:48)
Ahmet Bozkuş - Gökmen - 2 Adı Mus`ab (04:38)
Ahmet Bozkuş - Gökmen - 3 Halid Bin Velid (05:51)
Ahmet Bozkuş - Gökmen - 4 Eyüp Sultan (06:32)
Ahmet Bozkuş - Gökmen - 5 Ebu Akil (04:12)
Ahmet Bozkuş - Gökmen - 6 Zeyd Bin Harise (05:46)
Ahmet Bozkuş - Gökmen - 7 Zü`lbicadeyn (05:27)
Ahmet Bozkuş - Gökmen - 8 Asırlık Hasret (06:06)
Bu icerigi gorebilmeniz icin yapmaniz gerekenler:
  • içeriği görmek için tesekkur butonuna tiklamaniz gerekir (Mesajin sag kosesinde)

Cancazım

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2485
  • Etkinlik:
    3.6%
  • Tesekkur Edildi: 626 kez
  • Rep Puanı: 16
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #1 : 09 Şubat 2014, 10:53:01 »
ALLAH(c.c) Razı Olsun Cancazım,
Paylaşım İçin Teşekkürler Ellerine Emeğine Sağlık.
GÜLLERE VURGUNUM, GÜLLERE SEVDALI.
 

Mâh-ı Tâbânım

  • Administrator
  • *
  • İleti: 312
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 4544 kez
  • Rep Puanı: 58
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #2 : 09 Şubat 2014, 11:04:46 »
Teşekkür ederim.
 

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9341
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2327 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #3 : 09 Şubat 2014, 17:02:55 »
ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık
 

hasanyöndem

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 3291
  • Etkinlik:
    1.6%
  • Tesekkur Edildi: 1552 kez
  • Rep Puanı: 151
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #4 : 10 Şubat 2014, 06:08:48 »
Allah emeklerini zayi etmesin kardeşim

Sessizlik; söyleyecek sözü olmayanın değil, boş lafta gözü olmayanın işidir
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

tapkan

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 228
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 340 kez
  • Rep Puanı: 12
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #5 : 10 Şubat 2014, 09:06:09 »
RAHMAN razı olsun
 

Asikovboy

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1387
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 120 kez
  • Rep Puanı: 10
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #6 : 11 Şubat 2014, 00:36:54 »
emegine saglik kardesim..
 

narli

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 207
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 8 kez
  • Rep Puanı: 2
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #7 : 13 Şubat 2014, 14:26:06 »
Paylaşım İçin Teşekkürler Ellerine Emeğine Sağlık.
 

Monaa

  • Ziyaretçi
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #8 : 15 Şubat 2014, 02:57:32 »
tesekkür ederim emeginize saglik ...
 

KurbanAmca

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2991
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 19372 kez
  • Rep Puanı: 275
  • Cinsiyet: Bay
  • Kütahya'nın Pınarları
    • www.ilahi-ezgi.com
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #9 : 15 Şubat 2014, 14:29:59 »
Paylaşım İçin Teşekkürler
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

Fedakar

  • Usta Üye
  • *****
  • İleti: 864
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 78 kez
  • Rep Puanı: 7
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #10 : 16 Şubat 2014, 16:17:57 »
tesekkürler susuz abi, Eline saglik.
 

xxxextra

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 1888
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 561 kez
  • Rep Puanı: 14
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #11 : 17 Şubat 2014, 14:00:05 »
teşekkürler
BİTMEYEN SEVDAMSIN YA HZ.MUHAMMED S.A.V.
 

narli

  • Aktif Üye
  • ***
  • İleti: 207
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 8 kez
  • Rep Puanı: 2
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #12 : 27 Şubat 2014, 16:47:36 »
can kardesim,emegine saglik...
 

Hak_yol

  • Çalışkan Üye
  • ****
  • İleti: 325
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 44 kez
  • Rep Puanı: 5
  • GüleSevdali
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #13 : 18 Mart 2014, 19:49:32 »
Rahman razi olsun....
Ehl-i Diller Babini Kitler Girer,Kitler Cikar..
Kitlemezse Babini Itler Girer,Itler Cikar...

Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

diamon63

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 3761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 198 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #14 : 15 Ekim 2014, 19:38:19 »
Allah razı olsun
 

mmmutlu93

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 2841
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 24053 kez
  • Rep Puanı: 49
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #15 : 13 Nisan 2016, 12:35:10 »
razı olsun.
Gizli linklerin nasıl açılacağını öğrenmek için Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap


 

hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6057
  • Etkinlik:
    2.2%
  • Tesekkur Edildi: 3712 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #16 : 02 Ocak 2017, 23:00:22 »
Teşekkür ederim ALLAH razı olsun
 

erten86

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 6991
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 248 kez
  • Rep Puanı: 1
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #17 : 04 Mart 2019, 10:08:54 »
Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...
 

menomenli

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3044
  • Etkinlik:
    1%
  • Tesekkur Edildi: 555 kez
  • Rep Puanı: 150
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #18 : 19 Ekim 2020, 21:02:11 »
Allah razı olsun
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3634
  • Etkinlik:
    2.8%
  • Tesekkur Edildi: 894 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Ahmet Bozkuş & Gökmen - Onlar 2014
« Yanıtla #19 : 08 Ocak 2023, 20:43:30 »
ADI MUS’AB
Mekke’de bir bir açılan pencerelerden mendiller sallanır. İç çeker Mekke’nin kızları o geçerken. Henüz on yedisinde on sekizinde şehrin en yakışıklısı. İpek kıyafetleriyle yürür gökçek yüzlü bir delikanlı. Adı Mus’ab. Annesinin sevgili evladı. Dayısının aslan yeğeni. Saçlarını annesi tarar. Şanını dayısı yürütür. Adı Mus’ab ve bir gün girince hakikat güneşi yüreğine, sabahların en aydınlığına uyanınca Mus’ab, bahar neymiş öğrenince genç yaşta annesi atar onu zindana n, dayısı işkence yapar. Ne zindanların karanlığı, ne tehditler karartabilir kalbinin ziyasını. Mus’ab gördükten sonra sevgilisinin simasını karanlık biter onun için ebediyyen. Ne de çok benziyor sevgiliye her haliyle. Medine yolunda bir muallim adı Mus’ab. Yürüyor sevgilinin işaretiyle. Gurbete giden ilk öğretmen. Bir kutlu kervanın sancaktarı. Asırlar sonrasına uzanacak bir seferin ilk yolcusu ve bir yıl sonra Akabe’de biat var Efendiler Efendisine. Nasıl da sevindirmiştir Mus’ab Efendimizi. Nasıl da tebessüm yayılmıştır yüzüne o anda. Yetmişten fazla Medine’li Mus’ab’ın vesilesiyle imanda. Ve Uhud İslamın önünde bir sarp kaya. Nice güzel kahraman için veda yeri. İslam safları zorda. Savaşın değişiyor seyri. Efendimizin bir sağında bir solunda ona bir ley olmasın kılıçlara mızraklara oklara göğüs geren biri var. Sevgilinin anam babam sana feda olsun dediği bir kahraman var. Adı Mus’ab ve Mus’ab’ın verdiği bir söz var. Korkutamaz onu ölümler kalımlar. Kapkara bir kılıç savrulur Mus’ab’ın koluna. Dünyanın bütün fidanlarını sarar bu sızı. Bir kılıç iner diğer koluna kırılır kanadı bütün güvercinlerin ve bir kılıç iner başına bütün meydanların sarsılır dizleri, sarsılır dünyanın bütün denizleri. Güzel yüzlü kahraman. Budanmış bir fidan gibi düşer toprağa. Adı Mus’ab. Uhud’un bağrına bir ateş düşer. Mus’ab’ın yüzü yerde. Efendimize verdiği sözü tutamadı diye. Ona bir şey olmasına müsaade etmeyecekti diye yüzünü saklar toprağa ve akşama kadar bir melek alır onun yerini. Adı Mus’ab. Mekke’nin yakışıklı delikanlısı. Medine’nin fukarası ipekten kumaşları saraydan evleri. Rehavetli günleri bırakan Mus’ab vücuduna sarılacak bir kefen bile olmadan kanat açıyor cennete bütün güvercinler ardından kanat açıyor ufka doğru. Rüzgâr düşüyor peşine nazlı bir veda şarkısı gibi. Cennet yolunda bir kefensiz delikanlı. Adı Mus’ab. Bir peygamber dostuyla daha şerefleniyor turab.

ASIRLIK HASRET
Bir yol düşün yolcuya hasret bir yolcu düşün küheylan gibi.
Ve bir de yolculuk. Takvim kadar kadim. Bekleyenler var, perdelerin arkasında kapıların arasında. Yangınların ortasında. Seccade yalnızlığında bekleyenler var. Ve bir de şehir, toprağı nadasta, seması yasta. Ağıt duyulmuş, feryat duyulmuş, asır geçmiş, ezan duyulmamış ve gelenler var. Ne atları var ne arabaları. Bir gülün peşinde gülen yüzleriyle gelenler var. Bekleyenler korkarak bakıyorlar kapıların perdelerin arından. Bu gelenler kim nerden geldiler, neden geldiler, kim bunlar ve bir ses. Bütün suallerin cevabı, işte kimlik. İşte nefes. Allahuekber Allahuekber. Allahuekber açılıyor perdeler. Allahuekber, bu gelenler, Allahuekber yolu gözlenenler, Allahuekber onlar geldiler, koşun kardaşlar, acılar, evlatlar. Hani masal diye anlattığımız hani ninni diye söylediğimiz. Hani uzak diyarlardan aynı güneşe baktığımız. Tuna’yı beraber geçtiğimiz, Çanakkale’de beraber düştüğümüz, Sarıkamış’ta beraber üşüdüğümüz düğünümüzde halay başı, yasımızda can yoldaşı, şiirimiz türkümüz destanımız haydi bir gün gelecekler bize baharı getirecekler dediğimiz Anadolu’dan kardaşlarımız geldiler. Şehrin meydanında bir bayram havası. Bir teyze titreyen eliyle tutulmuş bir kola. Bir teyze alnında çizgi çizgi hasret haritası. Oğlum evladım nolurdu on iki gün önce gelseydiniz. Teyze noldu on iki gün önce niye öyle söyledin. Teyze konuşacak müsaade etse gözyaşları. Düğümlenmese boğazına asırlık hasret anlatacak. On iki gün önce ilk göz ağrım son kalp sızım, gözümü onunla açtığım çocuklarımın babası, evimin erkeği on iki gün önce göçtü bu dünyadan nolurdu o da görseydi siz, duysaydı bu sesi ben onu bildim bileli, pencereden bakar uzaklara, işte der bu taraftan Anadolu’dan gelecekler, bize Muhammed Mustafa’yı getirecekler, sessiz sessiz ağlardı. Bir ömür bekledi böyle. Ah sizi bir görseydi. Bir duysaydı bu sesi. Şimdi bizim eve gitsek bize bizde okusanız bir ezan ruhu şad olsa bizim Efendinin. İşte bu ev işte bu pencere işte bu taraf. Bir harita ve pusula. Bakarlar, ihtiyarın döndüğü taraf doğrudur. Orası Anadolu’dur. Allah âşığını yanlış tarafa döndürmez ve bir ezan başlar asırlık hasretin penceresinde bir ezan siler yüreklerin pasını, bir ezan unutturur yılarlın tasasını. Teyzenin tükenir takati, yıkılır yere. Kaldırırlar her tekbir sesinde teyze yıkılır yere. Kaldırırlar ezan biter, aşk yücelir, iklim değişir, teyze son kez yıkılır yere, ufku dikili özlerinde bir tebessüm, boğazında ince bir nefes. Muhammed Bir nefes daha Muhammed ve son nefes. Muhammed. Kiminin bahtına hasret düşmüş. Kiminin bahtına hicret düşmüş. Sevenin yâdına bir ömür Hazret-i Muhammed düşer. Lâ İlâhe İllallah.
Kiminin bahtına hasret düşer, Kiminin bahtına hicret düşer, sevenin yâdına bir ömür Hazret-i Muhammed düşer.

EBU AKİL
Bir şehadet sevdalısı. Ebu Akil. Bedir’den dönerken bile mahzun. Zafer kazanılmış ama o kavuşamamış şehadete. Uhud’da da kısmet olmamış bu paye. Nice büyük kahraman kanat açmışken cennete yine hasret kalmış Ebu Akil. Ve bir gün Yemame’de gün bugündür demiş. Kur’an ayaklar altında, yetmiş hafız şehit. Gün bugündür bugün de içemezsen o şerbeti talihine ağla ey Ebu akil. İlk hücumda en önde atılıyor harp meydanına. Ağır yara alıyor, kolu kopmak üzere. İnce bir nefes boğazında sadece giden ve gelen. İşte o anda İslam saflarında çatlamalar var. Sahabe feryatları geliyor harp meydanında. Bir yerde Nesibe’nin sesi duyuluyor, evlatlarını feda etmiş sıra bende diyor. Bir yerde Ammar haykırıyor gürül gürül. Ben ki Rasulullahın önünde savaştım bugün kaçar mıyım. Meydan alev alev yanıyor. Ebu Akil bir köşede can çekişiyor ve bir ses geliyor sahabeden=Ya Alel Ensar kerraten kekerrate Huneyn, ey şimdi bozguna uğrayan, ey geriye doğru adım atan Ensar, haydi yeniden hücuma geçin, tıpkı Huneyn’de olduğu gibi. Dalga dalga yayılıyor bu seda bütün bir meydanda ve işte tam o anda yerinden fırlıyor Ebu Akil. Yarasını unutmuş bir aslan gibi. Kanatlarındaki bağdan kurtulan bir kartal gibi fırlıyor yerinden. Dur diyorlar dur öleceksin. Duymuyor musunuz beni çağırıyorlar. Ey Ensar yardım günüdür. Yangın var söndürme günüdür Rasulullahın sancağı dalgalanıyor koşma günüdür. Nam-ı Celil-i Muhammedi sarsıntıda destek günüdür, yangın var ey Ensar. Duymuyor musunuz beni çağırıyorlar. Ebu Akil dünyayı bırakmış geride. Basıp ayağıyla kurtuluyor kendisine engel olan kolundan. Allah deyip atılıyor Ebu Akil ve dostları. Düşman bozguna uğruyor ve bir yüce dağ gibi yıkılıyor yere Ebu Akil. Vücudundan akan kan toprağa değil Muhammed İkbal’in elindeki şişeye gidiyor. Titremeyen kalplere heyecan, yaşarmayan gözlere yaş gönderiyor Ebu Akil. Dudakları bir şeyler söylüyor hâlâ. Hâlâ yüzünde derin bir hüzün. Sanki bütün kara bulutlar yüzünde toplanmış. Ya dağıldıysa İslam ordusu. Ya yıkıldıysa cephemiz. Müjdeler olsun ey Ebu Akil, zafer bizimdir, sancak düşmedi yere. Dağılıyor yüzünden kara bulutlar. Ruhunda eşsiz bir tebessüm. Ve diniyor hasreti Ebu Akil’in. Ve bize bir seda bırakıyor=Ey Ensar.

EYÜP SULTAN
Âlemlerin sultanının âleme vedasından yıllar sonra. Seksen küsur yaşında bir ihtiyar. Koşuyor koltuk değnekleriyle bir çağrının peşinde. Yollar atları bekliyor. Atlar süvarileri. Uzak ufuklara dalıyor yiğitlerin gözleri. Medine sokaklarında bu tarifsiz heyecan niye. Ordu hazırlanıyor. İstikamet Konstantiniyye. Konuşuyor koltuk değnekli ihtiyar. Beni de bir ata bindirseniz. Sıkıca bağlasanız bir atın üzerine. Ben de katılsam bu sefere. Baba diyorlar, dede diyorlar evlatları, torunları. Sen gençliğinde Resulullahın yanındaydın. Onunla birlikte kılıç kuşandın. Bedir’de Uhud’da Hendek’te. Ebubekir Ömer Osman Ali. Cenk meydanındaydın hepsinin devrinde. Kılıcın kınına girmedi elli sene. Atık yetmez mi söylesene. Sen dursan da biz gitsek. Hem nasıl gideceksin bu halinle. Benden başka bir şey isteseniz âmenna. Ama şimdi sakın gitme demeyin bana. Ne güzel ordudur Konstantiniyye’ye giden ordu. Bunu Resulullah söylüyordu. Şimdi görünür mü gözüme çöller denizler yollar bu seferin sonunda cennet var. Koltuk değneklerini atıp bir kenara biniyor atına. Atın üzerinde duracak hali yok. Bağlanmış sıkı sıkıya. Cennete doğru gerilmiş bir ay gibi. Yüzü neşeden parlayan bir ay gibi. Bir müjdenin peşine düştü ya yola. Akıbet hayrola. Öyle yakından solumuş ki baharı. Halid bin Zeyd. Peygamber mihmandarı. Son defa sıvazlansın istiyor sırtı. Son defa öpülsün alnı.
Son defa sıvazlansın sırtımız son defa öpülsün alnımız
Son defa sarılsın ruhumuz son defa son defa
Yoların sonunda o varmış gibi çöllerden sulara koşarmış gibi.
Son defa güneşe bakarmış gibi onunla boyansın yarınlarımız
Yaşlı gözlerle seyrediyor surları ihtiyar bedeni eşlik edemiyor içindeki aşka. O İslam sancağını surlara dikiyor. Yalın kılıç atılıyor cenk meydanına hayalen. Ama yorgun bedeni kalkamıyor yerinden. Bir müjdenin bir sevdanın bir hayalin peşinde. Medine’den surlara kadar gelmiş ama artık tükenmiş takati. Kalbinin ritmine ayak uyduramıyor ayakları ve İslam ordusunun kumandanı yaklaşıyor yanına. Ey Peygamber Mihmandarı. Var mı benden bir isteğin. Belli ki sana göç var. Yiğide yakışan gurbette ölmektir. Ve işte sen de gurbettesin. Söyle ki yerine getireyim son arzunu. Hasretten çatlamış dudaklarından bir destanın girizgâhı gibi dökülüyor cümleler, yani fethi göremezsem, bedenimi alın, taşıyabildiniz kadar taşıyın, surlara en yakın yerde olsun kabrim. Yiğitlerin Allah deyişlerini, atların dörtnala geçişlerini kılıç şakırtılarını o ıslıklarını duyayım. Yiğidin olmaz başka arzusu. Dosta doğru gidişinin tebessümü yayılıyor yüzüne. Ve süzülüyor vuslat ufkuna. Peygamberin mihmandarı. Anadolu’nun Eyüp Sultanı. İstanbul’un gece gündüz parıldayan gerdanlığı. Peygamber âşığı bir millete Allah’ın en güzel hediyesi bir Peygamber âşığı. Onun aşkı, ölene kadar eksilmeyen heyecanı. Ve içindeki iman ışığı sarsın kalplerimizi. Kuşatsın evlerimizi, donatsın gönüllerimiz ve ancak ölünce duran yiğitlerin aydınlatsın yollarını. Yiğitlerin açık olsun yolları.
Yolların sonunda o varmış gibi çöllerden sulara koşarmış gibi.
Son defa güneşe bakarmış gibi onunla boyansın yarınlarımız

HALİD BİN VELİD
Hayırdır kumandan bu gözyaşları ölüm korkusundan mı?
Sen ki cenk meydanında yürümeyi öğrenen sen ki kaç küheylana koşmayı öğreten sen ki zaferden başka kelime bilmeyen muzaffer kumandansın.
Peygamber duasında geçer adı. Ey Allah’ım, o senin kılıçlarından bir kılıçtır, ona yardım et. Kaç yiğide nasip etti böyle bir duayı Allah. Dünyalara bedel bir unvanı var=Seyfullah. Ebubekir’in şahitliği duyulur hâlâ çöl semalarında=Analar Halid gibisini doğurmaktan âcizdir ve bütün cenk meydanları buna şahittir, Bizans titrer heybetinden. İran diz çöker mecbur. Anadolu’ya İslam seninle yol bulur. Kaç zafer tattı bu ordu senin vesilenle. Mekke’de Uzza putunu yıkan bileklerindir. Sen ki cenk meydanında yürümeyi öğrenen, sen ki kaç küheylana koşmayı öğreten sen ki zaferden başka kelime bilmeyen muzaffer kumandansın. Kaç kılıç kırıldı ellerinde bilinmez, kaç mızrak boyun büktü zırhında bir ömür. Kaç savaşçıyı yolundan döndürdü bakışların. İşte bak alnımda her harbin izi var. Hayalimde bir ömür cihad denizi var. Zekân ile nice orduyu dağıttın. Dosta zafer türküsü düşmana ağıttın. Rüzgâr mı koştu peşinden sen mi estin öyle keskin. Kendini korumadın sarığını koruduğun kadar. Çünkü o sarıkta Efendimizin mübarek saçı var. Ve bir gün bir emir geldi. İnsanlar zaferleri senden biliyor ey Halid. Büktün boynunu, seninle birlikte büktü boynunu küheylan. Büktü boynunu sadık dostun kılıcın. İtaat ettin, yürüdün, ama şimdi gözlerinde bu yaşlar söyle ey kumandan ölüm korkusundan mı?
Kaç kılıç kırıldı ellerinde bilinmez, kaç mızrak boyun büktü zırhında bir ömür. Kaç savaşçıyı yolundan döndürdü bakışların. Zekân ile nice büyük orduyu dağıttın.
Ben Halid kaç harp meydanında kovaladım şehadeti. Bak işte şu ihtiyar bedenimde kılıç değmedik, ok saplanmadık, mızrak dokunmadık hiçbir yer kalmadı. Kaç dostumu uğurladım en büyük payeyle. Kaç cengâver yürüdü şehadet iklimine. Yanı başımda düştü kaç kahraman Allah deyip. Ama bana bir kez gülümsemedi Azrail. Ey Halid haydi kalk gidiyoruz demedi şehadete. Ben son deminde ömrümün buna ağlıyorum işte. Âşık olduğum cihad ile toprağa düşmek varken bir döşeğe uzanmış ölümü bekliyorum. Ağlıyorum ey dostum ben buna ağlıyorum. Şimdi benden geriye bir kılıcım kalıyor ve bir de atım. Mezarımı işte bu kılıçla kazın. Kahramanlar hoşlanır çünkü kılıç sesinden ve atımı cihada âşık yiğide verin. Ey Halid geriye bıraktığın atını hâlâ yiğitler koşturuyor bilesin. Senden sonra çöller aşıldı, denizler geçildi, sancak düşmedi yere bilesin, hâlâ ufuk ufuk dolaşıyor sesin, sen sarığında sakladın sevgilinin saçını, mukaddes emanet bildin. Şimdi yüreklerde yer açıldı o mukaddes emanete ve hâlâ hiçbir yiğit yatakta beklemiyor ölümü ve hâlâ hiçbir yiğit dönmek için gitmiyor gurbete. Şimdi yüreklerde yer açıldı o mukaddes emanete ve bugün hiçbir yiğit dönmek için gitmiyor gurbete

KALK YA HAMZA
Medine kapılarında küçük bir kız çocuğu. Gelen her yüzden bir haber soruyordu. Uhud’dan dönüyor mukaddes ordu. Ebubekir amca babamı gördün mü, kaçırıyor gözlerini Ebubekir, ısırıyor dudaklarını. Bak geriden Allah resulü geliyor, ona sor istersen ve uzaklaşıyor kızın yanından acı yüklü bir kervan gibi. Ya Rasulallah babam nerede. Irmaklar kesiyor akmayı, rüzgârın hali perişan. Bütün savaşçılar bırakıyor kılıçlarını. Ya Rasulallah Babam nerede. Kalbinden vuruluyor Zümrüdü Anka. Kaf dağını karabulutlar sarıyor. Ya Rasulallah Babam. Ey Fatıma bundan sonra senin baban da ben olsam olmaz mı? Hani mü’minlerin cılız seslerini kükreyişe çeviren, hani sevgilinin sütkardeşi, arkadaşı, can yoldaşı, amcası, babayarısı, hani Bedir’de üç yiğit istenince adı ilk söylenen kalk Ya Hamza denince kalkan, Hakkı tutup kaldıran, kahraman ki ne kahraman, semada adı Allah’ın Arslanı diye yazılan Hamza. O sesleniş hâlâ yankı yankı geliyor kulaklarımıza. “Kalk Ya Hamza kalk Ya Hamza kalk Ya Hamza kalk Ya Hamza” Kalk Ya Hamza seni ekliyoruz dualarımıza karlar yağıyor güvendiğimiz dağlarımıza kapkara mızraklar giriyor aramıza, kalk ya Hamza bir yerde darbeler vuruyorlar umutlarımıza. Haşere atlar saldırıyor yavrularımıza Ebu Cehil’ler Ebu Leheb’ler yerleşiyor kıtalarımıza, kalk ya Hamza nice vahşet saplanıyor atlarımıza, kaç yiğit vardı gömdüler bayırlarımıza, kalk Ya Hamza yeniden kükre ve dağılsın karabulutlar, kara bir leke gibi yapışmasın ufkumuza, kalk ya Hamza eziliyor dünyanın kaç yerinde masum karanfiller, bunca zulüm yakışmıyor bahtımıza, bu korku hükümran olmasın bakışlarımıza, kalk ya Hamza senin ağlayanın yok diye sana ağlıyor Muhammed Mustafa. Kalk ya Hamza Medine kapılarında seni bekliyor kızın Fatıma.

ZEYD BİN HARİSE
Yaşın sekiz, vakit akşam, batalı çok olmadı çölün güneşi. Annenin dizine koydun başını, annen yanıbaşında, gözlerin kavuşacakken uykuya bir gürültü kopuyor çöl akşamında. Bu gelenler eşkıya, bu gelenler zorba. Annen ağlıyor, anne yalvarıyor ama nafile. Bahtına Ukaz panayırında köle diye satılmak düşüyor. Açlıktan titriyor bedenin güneşten yanıyor ve sana doğru bir adam yaklaşıyor gülümseyerek. Adını soruyor: Zeyd. Babanın adı: Harise. Memleketin: Yemen. Benimle birlikte gelmek, güzel yemekler yemek, güzel elbiseler giymek ister misin diyor adam, güzel yemekler güzel elbiseler olmasa da seninle gelirim diyorsun, bir kapı açılıyor önünde. Yavrucuğum koş bana. Bu kollar bu sana açılan kucak cennet kadar serin, cennet kadar sıcak. İşte senin Hatice annen. Anneden önce annen annenden sonra annen. Annelerin annesi. Bir kapı açılıyor önünde bir kapı açılıyor ömründe. Bir sima çıkıyor karşına. Kelimem az. Cümlelerim anlatamaz. Bir kez Hatice diyor bin Hatice dökülüyor dudaklarından. Ey Hatice bu çocuğu bana bağışlar mısın. Bu çocuk sana feda olsun. Ben de feda olayım. Annesinin kucağından koparılan eşkıyanın eline düşen, köle diye satılan Zeyd. Nasibine evlat olmak düştü. Sen onu seviyorsun o da seni seviyor. Ve bir iki adam biri baban biri amcan. Ey yavrucuğum diyor sevgililer sevgilisi. Sen benim kim olduğumu öğrendin. Sana olan sevgimi de biliyorsun. Şimdi seçim senin. Tercihinde hürsün. İstersen onlarla git, istersen benimle kal. Ama unutma ben beni seçeni asla bırakmam. Baban sana bakıyor, hadi oğlum, Zeyd’im koş bana babana koş diyor. Veriyorsun kararını gözlerini çevirip de Efendiler Efendisine. Ben seni bırakmam. Hiç kimseyi sana tercih etmem. Sen bana hem babasın hem annesin. Senden bir nefes ayrılmayı ölmekten beter sayarım. Ben hep seninleyim. Ey kölelikten sultanlığa uzanan Zeyd. Şimdi âhirzamanda senin yaptığın seçimi yapan çocuklar var. Bir tarafta beklerken dünyanın hazineleri Peygamber aşkıyla yanıyor sineleri. Gurbete yürüyorlar bir sevda uğruna. Geride bırakıp saraydan hanelerini yürüyorlar çölün sıcağına kutupların soğuğuna. Onları beklerken hasretle anneleri. Yürüyorlar uzaklara, unutup bütün bahaneleri. Onlar her zor zamanda onu hatırlayıp onun sevgisini hatırlayıp sabrı kuşanıyorlar. Mute’ye gider gibi gidiyorlar. Ellerinden mukaddes emanet sancak ve biliyorlar, kendileri düşse bile bir gün o sancağı başka yiğitler alacak ve senin sözlerinle sesleniyorlar sevgiliye. Biz seni bırakmayız, hiç kimseyi sana tercih etmeyiz. Sen bize hem babasın hem annesin. Senden bir nefes ayrılmayı ölümden beter sayarız. Biz hep seninleyiz bizi bırakma Ya Rasulallah ve ötelerden bir ses. Ben beni seçeni asla bırakmam.
Kanaya kanaya büyür sızı kuruyor güller kıpkırmızı
Bir sessizlik sarar şarkımızı bizi bırakma bizi bırakma

ZÜLBİCADEYN
Medine yolunda bir yetim delikanlı. Sırtında bir çuval eskisi. Bir başına düşmüş yola. Bir sevdanın peşinde çölü adımlayan bir karınca. Yürek yangınını dindirmeye bir damla yağmur yetecek. Kabilesinin itibarsız ferdi. Gönlüne düşünce iman ateşi kesilmiş yolu, tehditler, işkenceler ve hiçbir yere gidemesin diye alınmış elbiseleri, ayakkabıları. Ya dönecek imanından, ya da böyle sürünecek. Zaten hiçbir yere gidemez bu rezil haliyle. Sadece bir çuval var üstünde. Kabilesinin yüz karası. Çocukların maskarası. Ama iman en güzel ihtimaldir, aşkı bulmuşsa gönül bu ne güzel haldir. Bir gece vakti kaçıyor. İstikamet aşka doğru. Medine yolunda bir yetim delikanlı. Sırtında bir çuval eskisi. İçinde bir ümit ümitlerin en tazesi. Çöl yalnızlığı, kavuran sıcak, susuzluk ve ızdırap. İşte bunlar hep aşkın ganimeti. Nimet biliyor bu yolda eziyeti. Uzaktan seyrediyor sevdanın şehrini. İşte orda diyor benim yangınımın dermanı. Giderim diyor önüme yığsalar da cihanı. Üzerindeki çuvaldan iki parçalı elbise yapıyor ayıp olmasın diye sevgiliye. Paramparça olmuş ayakları, kavrulmuş teni, kesilmiş dermanıyla giriyor Peygamber mescidine. Bütün gözler ona çevriliyor. O gözünü ve özünü ona çeviriyor. Ben geldim Ya Rasulallah. Sana geldim. Rabbini Rabbim bildim. Geride ne varsa sildim sana geldim. Açıyor kollarını Efendimiz hoş geldin ey Zülbicadeyn hoş geldin ey iki çul sahibi. Seviniyor çölün en garibi. Kavrulan yüreği şimdi bir okyanus gibi. Zülbicadeyn. İki çul sahibi.
Kanadı kırılmış bir kuş sana doğru ister, yollar uzun yollar yokuş lutfunla bir bahar göster
Tebuk’te bir gece vakti bir meşalenin aydınlığında bir cenaze taşıyor üç kişi. Sevgililer sevgilisi sadık dostu Ebubekir ve Ömer adalet terazisi. Bu ne güzel cemaat. Omuzlarında bir yolcu. Zülbicadeyn. Bu ne güzel bir cenaze. Uzaktan seyrediyor Abdullah bin Mes’ud. Sevgili alıyor kucağına. Elleriyle yerleştiriyor kabre Zülbicadeyni ve açıyor ellerini=Ey Rabbim ben ondan razıydım hep razı olarak geldim sen de ondan razı ol. İç çekiyor Abdullah Bin Mes’ud. Ne olurdu o çukur benim çukurum olaydı. O çukura konan ben olaydım.
Ey sevgili sana geldim seni sevdim seni bildim. Senden başka kimim var ki yokluğunda yok kimliğim.
Yollar uzun yollar yokuş lutfunla bir bahar göster.
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap