Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997

Gönderen Konu: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997  (Okunma sayısı 7121 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

menomenli

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3037
  • Etkinlik:
    0.6%
  • Tesekkur Edildi: 536 kez
  • Rep Puanı: 150
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #30 : 03 Şubat 2019, 10:29:59 »
Allah razı olsun
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: kervan

hasanyöndem

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 3277
  • Etkinlik:
    1.2%
  • Tesekkur Edildi: 1517 kez
  • Rep Puanı: 151
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #31 : 14 Şubat 2019, 21:51:00 »

Sessizlik; söyleyecek sözü olmayanın değil, boş lafta gözü olmayanın işidir
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

erten86

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 6995
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 238 kez
  • Rep Puanı: 1
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #32 : 26 Şubat 2019, 20:51:54 »
Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...
 

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0.6%
  • Tesekkur Edildi: 310291 kez
  • Rep Puanı: 583
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #33 : 30 Ekim 2019, 22:51:25 »
Albüme Flac Kalite Olarak Ekledim
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: kardelen01

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9346
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2296 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #34 : 31 Ekim 2019, 21:13:48 »
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Albüme Flac Kalite Olarak Ekledim

ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık
 

yusuf35

  • Super Moderator
  • *
  • İleti: 319
  • Etkinlik:
    0.8%
  • Tesekkur Edildi: 1131 kez
  • Rep Puanı: 8
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #35 : 30 Kasım 2019, 23:55:24 »
Teşekkürler
بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم
 

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0.6%
  • Tesekkur Edildi: 310291 kez
  • Rep Puanı: 583
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #36 : 05 Şubat 2020, 11:09:16 »
320 kalitesi ful güncellendi
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: kardelen01

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9346
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2296 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #37 : 06 Şubat 2020, 22:27:42 »
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
320 kalitesi ful güncellendi
ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık
 

sanalcd

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 11
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 3 kez
  • Rep Puanı: 0
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #38 : 17 Nisan 2020, 17:33:16 »
teşekkürler
 

sanalcd

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 11
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 3 kez
  • Rep Puanı: 0
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #39 : 17 Nisan 2020, 17:34:21 »
teşekkürler eline sağlık
 

sanalcd

  • Yeni Üye
  • *
  • İleti: 11
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 3 kez
  • Rep Puanı: 0
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #40 : 17 Nisan 2020, 17:34:58 »
teşekkürler eline sağlık
 

menomenli

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3037
  • Etkinlik:
    0.6%
  • Tesekkur Edildi: 536 kez
  • Rep Puanı: 150
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #41 : 22 Kasım 2020, 18:08:53 »
Allah razı olsun
 

43Kütahya

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3003
  • Etkinlik:
    0.4%
  • Tesekkur Edildi: 597 kez
  • Rep Puanı: 56
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #42 : 13 Ocak 2021, 16:50:50 »
Allah razı olsun teşekkür ederim
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3617
  • Etkinlik:
    2.8%
  • Tesekkur Edildi: 855 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #43 : 03 Aralık 2021, 08:14:59 »
DUA
Adınla yatır geceye
Adınla kaldır her sabah
Hikmetinle yıka gönlümü
Nurunla aydınlat yüzümü
Yalnız sana yönelt ayaklarımı
Yalnız senden istet
Yalnız sana muhtaç et
Hep senin kapına geleyim
Yüz sürmeye , dilenmeye
Merhametinle yoğur damarlarımı
Rahmetinle ılıt kanımı,canımı,etimi,kemiği
Dilim başka söze dönmesin
İdrakimi doldur başka şey görmesin,duymasın,aklım bilmesin
Yakınlığını hissettir bana, kulluğumla eriyeyim
Korkunu eksiltme yüreğimden, her an seni düşüneyim
Sevdan ile doyur umudunla büyüt
Dinin üzere yaşat,dinin üzere öldür
Ayırma yolundan,taatimi kabul et
Muhabbetinle gözet,adınla kapat gözlerimi
Sevdiklerinle haşret Allah’ım…
Amin…

PEMBE GÜL
Pembe gülleri vardı bahçemizin, çocukken yaşadığımız, hayal meyal hatırlıyorum şimdi, sarı turuncu gülerdi her sabah patates çiçekleri yüzüme. Serçeler konar kalkardı dut dallarına. Menekşeler okşarken çiy tanelerini. Kelebekler benek benek o çiçek senin bu çiçek benim. Uçuşur durur iğde ağacının sepserin gölgesinde. Pembe gülleri vardı bahçemizin, pembe perdeleri evimizin ve pembe elleri vardı annemin. Saçlarımı okşayan beş vakit. Sular daha soğuk hava daha mavi miydi ne?
Pembe gülleri vardı bahçemizin. Pembe kirazları dam arkasında. Pembe açardı şeftali çiçekleri koşuştuğum yolların iki yanında. Pembe gülleri vardı bahçemizin. Pembe kokardı güller ve pespembe elleriyle toplardı annem pembe gülleri.

BUMERANG
Kent öldürür insanı, kılcal damarlarından yakalar zokası.Taş kesilir adamlık betonun simyasıyla.Çocuklar büyümeyi bekleyemez, beceremez.Her şeyi öğreniverirler ortalık yerde.Heveslenmenin de anlamı kaybolur zamanla, özlemenin de.Her şeye uzanabilir eller.Yara kaşıyıcıları da buradadır çünkü. Plastik imalatçılarının olabildiğince göğerttiği çiçekler ve düşler de. Hey leylekler. Ne olur ne olur geri götürün getirdiğiniz çocukları.

GECE VARDİYASI
Kavgalarla büyüdük, kentin varoşlarında
Bir dirimlik toprağımız olsun içindi, habire didinmemiz,
Nefesimizde ağır izmarit kokusu, tenimizde ter tuzu,
Sabır gerilimleriydi dişlerimizi çürüten, bir de nefret nöbetleri, babadan oğula tevarüs
Uçkurumuz 14 mumluk gaz lambası fitilinden,
Okşamaya gelmez çocukların başını, ellerimiz nasırlıdır,
Kanatır gül kokusu değdikçe derimize, dokundukça dilimize dişimiz,
Hoyrat ellerinden parmak uçlarında şimdi canımız, iliğimiz,
Acımak lüks birbirimize,
Fabrika sireni kadar kıymetli değiliz,
Blue jean markaları kadar bilinmez adımız,
Göz seğirtisine aldanmışız beyim hey,
Her gece yağmurlara tutunuruz, geç kalışımız ondandır eve…

HAYALLER DÜŞER GÜL YAPRAĞINA
Bulutların kokladığı dalgalar,
Yıkamışlar köpük köpük sevgiyle
Martıların kanadına bindirmiş, uçururlar seni bir gün
Kayıp gittin gözlerimin önünden, takılıp da bir yıldızın peşine
Yeller kaptı gazel gibi dalından, sardı seni gök mavisi renkler,
Ve hayalin düşer gül yaprağına,
Hasretini nakış nakış işler de,
Bir mezarcı gibi zaman içimde, kazar seni kalbimin derinliğine

MED CEZİR
Hasretin kanıma girdi, uzaklığın yordu beni sevgili. Bin kez duyduklarımla.Sesine kırgın kulaklarımda. Kutsaldı kanlarımız. Yollarında diken bitti. Gözlerim yosun tuttu. Matem doldu ülkemin havasına, toprağına, suyuna. İnsanlarına. Bozuldu cemrelerin tılsımı. Dağ ardına düşer ebemkuşağının rengi. Kırağı çalar mavilikleri. Beslediğim onca yıllık umut. Dağlarında yok artık ne serçe, ne üveyik, ne Yusufçuk, ne bir tutam yeşil, ne yaprak, ne çiçek, ne tomurcuk. Sokaklar sessiz, şarkılar yetim. Görüntüsü yok aynaların eskisi gibi. Kuşlar kafeslerinden memnun, çiçekler saksılarından. Lâkin lâkin usandım öfke ile umut arasına sıkıştırılmış hayatın gelgitinden. Tıknefes bir gün gelir çöreklenir soframa arsız mı arsız. Ruhsuz mu ruhsuz. Lokmamı sayar, aldığım nefesi. Şeytanımı azdırır, iştahımı gıdıklar ufaktan. Kurşun olur saplanır ummadığım taraflarıma. Sis doldurur gözümün alabildiğince evreni. Cin tutar seni düşleyecek olsam. Gençliğimi karanlığın kıskacında örs ve çekiç içinde geçirdim. Susuyorum içimde çığlık çığlığa bir sessizlik. Gözyaşlarımın en kanlısını en görkemlisini döküyorum. Sayfalar dolusu ağlıyorum gizlice. Sindirilmiş rüşeymler. Uzak diyarlara yağan yağmurlar. Başka iklimleri aydınlatan güneş. Nefret cimdikleriyle örselenmiş anılar. Leylakların mor yanaklarındaki izni alınmamış öpücük yarası. Boşluğa açık kanatlarım, varlığa dönük yüzüm. Penceremdeki kangren manzara. Telafisi güç gelecekler vaad ediyor sanki. Ne uğursuz şeymiş şu hasret dedikleri. Ne daralmaz ciğerleri varmış. Ne bitmez soluğu meğer. Eşiğine atlamaya görsün bir defa. Kana karışmaya görsün bulaşmaya görsün virüsü. Artakalan sevgileri ister yüreğimden. Alır götürür, alır götürür dağların ardına aşan yollardan. Sözümüz vardı halbuki. Birbirimize tüm insanlara verilmiş. Önce gidenlerimiz ve ardımızdan gelecek olanlar adına. Buluğ sivilcelerimizin eşilmiş izleri alnımızdayken henüz. Hani hani bizdik dünyanın beklediği. Hani bizdik rahmetin bereketin mayaladığı hamur. Biz bölecektik ekmekleri kan değmeden. Gözyaşı yürümeden damarlarına. Hani hani söz demiştik. Mavi gözlerin vardı senin deniz gibi, gök gibi. Hep terleyen ellerin. Unutmadım unutmadım.

İKİNCİ CEMRE
Gaiplerden gönlüme, cemre düştü bu gece,
Ve yeniden yaşadım ömrümü en başından
Hangi ışık getirdi bu keskin dönemece?
İlki tebessüm gibi, sonuncu gözyaşında,
Sendeki ince sanatmış, çözülüverdi tılsım
Ses donar, kar yakarmış sevdanın ikliminde,
Leyla sırlı bir admış, mahyalardan anladım,
Ruhum kanatlarda aktı, o sırların peşinde,
Mahreminde göğeren, namahrem tüm günahlar
Bir bir yazılıversin mezarımın taşında,
Gül yağdı ellerime beyaz kesti tüm aşklar
İçimde bir çocuk var, henüz henüz çocuk yaşında
Anladım ki dünyayı yaldızlı bir oyunmuş,
Bir mekik gibi zaman ömrümüzü dokurmuş
Şah damarla atarmış bütün gizem velhasıl
Gördüm, gördüm nazar yüreğe, nasıl kurşun olurmuş.

EXPRESS
Zaman kaskatı ve itibarsız. Müptezel yanımızla müsemma. Artık ne yonca yaprağında uğur, ne cam ardından gözlenen beyazlık, ne de yolun sonuna düşmüş göz nuru artıkları var. Mutluluk heyecanları hüzünle karışık. Eski şarkılarda, destanların sonlarını süsleyen yarım ağız şiirlerde ve bizim kuşağın hafızlarında kaldı. Belki mutluluğun tadını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Çünki çünki hayatımız bize yetecek kadar. Aşk sırtından vurdular. Bize sorular kaldı. Bir zamanlar ne diplomalarımız vardı, ne banknotların rengi ellerimizi ısıtabiliyordu. Şiir alınteriydi. Emek gibi kutsal, su kadar azizdi. Şimdi bir yığın süfli malumat, bir yığın laf, bir avuç adam kaldı. Bu son yaz olabilir. Son mevsim. Kırlangıçlar bir daha uğramayabilir semtimize. Ya donarlar yollarda. Ya dönmezler ebedi.

YUSUF
Yusuf
Sen bende bir damardın be Yusuf,
Sen bende yürektin hiç sekmeyen,
Bilektin bükülmeyen,
Çınardın eğilmeyen,
Kavgaların gediklisi, korku nedir bilmeyen.
Dağların şahin bakışlı yiğidi!
Böyle habersiz gitmek var mıydı?
Böyle sessiz sedasız,
Böyle yalnız başına Yusuf!
Can Yusuf!
Aslan Yusuf!
Şimdi hangi acıyı dindireyim?
Hangi ıstıraba gem vurayım desene?
Yusuf’um, Yusuf’cuğum!
Perçemi al boyalım,
Uyan haydi yiğidim ,
Dayan haydi aslanım!
Can yoldaşım, sırdaşım
Kan kardeşim!
Aç şu gözlerini,
Kırp şu kirpiklerini bir daha !
Ger şu yay kaşlarını ne olursun!
Bu bir şaka de birden ayaklanıp,
Gülüver gamzelensin yanakların,
Haydi aslanım
Haydi şahbazım!
Cepkeni sırma nakışlım…
Yarın çok uzun bir gün olacak inan!
Güneş sensiz doğacak üzerime bir defa
Ve sensiz batacak !
Gözlerim seni arayacak,
Alışmış bir çaresizlikle…
Bile bile,
Sağda solda!
Her karaltıyı sen sanacağım bir zaman.
İğrelti duracak içerimde,
Belleğimde kördüğüm yokluğun!
Gırtlağıma oturmuş bir kördüğüm olacak gidişin !
Hüzün yeşerecek ruhumda dal dal…
Hoşçakal Yusuf’um,
Hoşçakal!
Rüzgâr hep adını fısıldayacak kulaklarıma,
Bir yerlerden tanıyıp getirecek nasılsa!
Her köşede hatıraların canlanacak Yusuf’um!
Sen çıkıaaksın karşıma,
Hatıraların çıkacak bilir misin?
Yüzünde ay parlaklığı,
Gözlerin ışıl ışıl!
Yakanda mor bir erguvan dalı,
Sesin selvilerin dallarında dolaşacak gün boyu!
Kokun güllere sinmiş olucak!
Tadın ballara
Sussanda söylenecek şarkıların biryerde!
Yusuf’um;
unutmayacağım,
unutamayacağım Seni öyle kolay kolay!
Nereye baksam gözümün önünde olacaksın
Şimdiki gibi…
Perçemine kan bulanmış,al al!
Hoşçakal Yusufum ,
Hoşçakal
Ayak seslerin yankılanacak sokaklarda,
Dağlara gölgen düşecek,
Hasretin dayanacak pencereme beş vakit!
Yüreğimin kimselere açmadığım en derin köşesinde,
Sızın dolaşacak yakarcasına!
Avuçlarımda ellerinin şimdiki serinliği,
Gökyüzünde gözlerinin maviliği,
her zaman o utangaç halinle hatırlayacağım,
Hicabında yanakların al al…
Hoşçakal Yusufum,
Hoşçakal
Hepten ayrılış değil bizimki bilirim.
fakat gönül bu,laf dinlemez!
Anlamaz dur duraktan.
Elbet buluşacağımız gün yakın,
İki kaş arasında bile susmayacağız Yusufum,
Susmayacağız!
senin bıraktığın yerden başlayacağız mısralara !
kayalarda yankılanacak seslerimiz,
Kentlere taşınacak şarkılarımızın sözleri!
Notalar biter,
Ağızlar kapanır,
Sazlar kırılır…
Ama;
Şarkımız söylenir dillerde,
Şarkımız hayat bulur biryerde!
Unutulmaz yeniden bestelenir!
tek tek değil,hep bir ağız söylenir!!
Gitme,sende gör,
Yüreğimde kal
Hoşçakal Yiğidim,
Hoşça kal

YETİMİNİM
Sen gittin
Hayatın öbür ucunda bıraktın beni
Issızlaştı şehir
Yetim kaldı şarkılar
Sen gittin
Ummanımı besleyen dereler gitti
Enlemler boylamlar
Ülkeler gitti
Şaşırdı yönleri güney ve kuzey
Demirden kavilik, yelden hafifilik
Savaşlar, barışlar, gülüşler gitti
Sen gittin
Aşımın hamuru gitti
Sen gittin
Yapımın çamuru gitti
Sen gittin
Nisanın yağmuru gitti
Sen gittin
Dünyanın uğuru gitti
Söylesene ağzımın tadı mı kalır
Hangi beyaz keyif çatar çayımda
Sen gittin
Aralandı sahte dünyam yokluğa
Bir yağ emmez çıkrık kolu hatıran
Sen içimde büyüdükçe, ben küçülüyorum
Adını kazıyamadı zaman
Nar tadından
Kar suyundan
Sen gittin
Devletim gitti
Sen gittin
Servetim gitti
Sen gittin
İzzetim gitti
Sen gittin
Sen gittin
Saadetim gitti
Yıkılmış bir hisar kaldı tevarüs
Bulutlara kan karıştı ardından
Sen gittin
Örtüm gitti
Açıktayım cascavlak
Muhteşem rüzgarlar dağımı yoklar
Tüm yangınlar beni yakar ilk önce
Tipi bir yandan boran bir yandan biler dişini
Bende kalan en son yanını ister
Sen gittin
Elim gitti
Sen gittin
Kolum gitti
Sen gittin
Dilim gitti
Sen gittin
Gülüm giti
Baştan sona diken dolu gülistan
Yediveren suya saldı ıtrını
Kırağ düştü bülbüllerin sesine
Akreplere kaldı bütün türküler
Sen gittin
Kalakaldım tamtakır
Zenginliğim eteğinle sürüldü
Bir yığın suç, zillet bastı hanemi
Ataşten gömlek giydim, şerbet içtim kızılcık
Tacirlere bayram oldu gidişin
Sen gittin
Ben bittim

SIR
Sen ey gözümdeki sır eşyadaki bilmece
Yapraklardaki çiğin efsunlu göz kırpışı
Yıkanışı toprağın yağmur bereketine
Ve gizemli suların kıvrım kıvrım akışı
Kelebekteki fıtrat soylu zigzag dokuyuş
Çiçeklerdeki rengarek soluklaşan ahenk
Yıldızlardaki gergef söyle kimin nakışı
Neylerle bulutlara inilti sunan nefes
Belki de notaların sonsuzluk yakarışı
****
Sen ey gözümdeki sır , eşyadaki bilmece
Çözemedim ruhumda sessizce haykırışı
Nedir günün geceyle tükenmeyen yarışı
Gerçek ne? Hayal ne?
İyi kötü doğru ne
Ateşdeki yakan şey soğuk yapan ne kışı ?
Görünmez yollar mı var semada iklimlere
Göçmen kuşlar şaşırmaz bulurlar yollarını
Ya merhamet denilen damarların atışı
Ya da merhametin sıcak müjdelik sarışı
****
Sen ey gözümdeki sır eşyadaki bilmece
Gönlümde hep çoğalan katmerleşen sorular
Zihnime geçirilmiş dev bir değirmen taşı
Nedir nefes almaya beni zorlayan kuvvet
Kalbimin sorunsuzca ritmik nabız atışı
Dünyaya istemeden gelişimin sebebi
Düşünmek düşünmek bir de sahi ansızın ayrılışı
Yok yok tesadüf değil ; olmuş olan olacak
Rabbim anlamlandıran anlamsız yaşayışı

MİHRİCANLA KONUŞMAK-2
Kuşlar bana sığının cellâdın kırbacından
Çıkınımda sizinle uçacak bir heves var
Karede bir ben kaldım, ahde vefa pozundan
Keyfi kâfi mutmain çıkacak bir nefes var
****
Samanyolu dökülür, dokunduğum dağlardan
Yıldızlar hep peşimde, yalnız bende adres var
Tezgâhım dokuyamaz, istediğim kumaştan
Cirmim günaha yeter, gönlümde de firdevs var
****
Katran bulaştı insaf, kılıç çıktı kınından
Muharibim, karşımda bir Hazreç var bir Evs var
Göğün sıkleti yetmez ifşa etmem sırrımdan
Bekaya ısmarladım hançeremde bir ses var
****
İftaradır güzergâh iftirak orucundan
Lakin gurbet döşeli içimde bir kafes var
İçlemiyor Âdemi “Ben” demelik adamdan
Bu benliğin içinde benden başka herkes var…

MİHRİCANLA KONUŞMAK-1
Bu çağda yaşıyorum
İlacım yağmalanmış
Lalezarım târumar
Merhemsiz ince ağrılarım bir bir nüksediyor
Seğiren damağımda
Zakkum tadında her şey
Sığınağım yok ışıksızım
Ve her gecem karanlıkların istilasında
Merhametin beş para etmez
Sıtmaya yenik düşürdün
Her tebessümümde acı bir çığlık
Berraklığını yüreğimin çırpınışlarında yitirmiş
Gözyaşları gizlidir.
Çöl benim Mihrican
Çöl benim içimde
****
Hayat “Heyecan”mı “Ümit”mi
Ne yazar sözlüğünde
Aynı günde doğup-ölüyoruz farkında mısın
Gelsin beni bulsun hışımın
Gelsin beni vursun
Kaçmak nedir ki gözlerinin harından
Hem… Nereye kadar
Bir yel eser dağıtır kum yığınlarını
Seninle taşınan sanma böyle dediysem
Yel benim Mihrican
Yel benim içimde
****
Aradığım sen değil, şu kızıl kıyamette
Ya kumda ayak izin
Ya rüzgârda râyihan
Say ki geçme faslıdır fırtınadan limana
Sal benim Mihrican
Sal benim içimde
Kuşlar haberin verir eğleştiğin koyağı
Kıymeti yok benimle değil ise sırların
Varsın gazaba gelsin
Hangi yanımı yakar, kopardığın vaveyla
Kor benim Mihrican
Kor benim içimde

MİHRİCAN
Durmak yasaklandı bana
Ayışığına sırtımı dönmem
Egzamaların azar dedi doktor.
Çünkü aşktır otacı
Nazara gelmez mazeret.
Aşk, hani vurgun yemek en zayıf yerimizden
Bin karınca sürüsü dolar gibi vücuda
Hani hazdan kamaşır iliğimiz kınında.
Serezat kuştur yürek, kafesinde çarpar ya
Aşkı bildin mi?
Varolmanın kimyası…
Laf değil, oyun değil
İnsan kalabilmenin sihri.
Aşk, vermektir Mihrican!
Akıbet ‘al’ olmasada temayülün mihrini
Ki yorar insanı.
Tahammülsüz kılar eşyaya
Kayıp düşen zamana bizi.
Duldası da yoktur tutunulacak.
Ve harlıdır bir yanı
Cürmü kadar yer yakar.
Aşk, bedel ister mihrican!
Aşk, ümittir mihrican!
Gece serpilen külden sabah koru devşirmek.
Ki oldurur insanı.
Erir günden güne bir yanımız.
Bir yanımız havaya,
Bir yanımız toprağa karışır.
Âyandır, âşikardır.
Aşk, sabır ister mihrican!
Aşk, yitmektir mihrican!
Kainata üflenen usarenin içinde
Ki damıtır insanı
Kirden, pastan, günahtan.
Hüzün gülümser
Palazlanır ruhun demir kütlesi
Çile bezirgândır; cefa, sefa seçiminde
Bitpazarında arıtır benliğin safrasını.
Aşk, cefa ister Mihrican!
Aşk, seferdir Mihrican!
Yoktan vara, azdan çoğa
Ki donatır insanı.
Güzergâh nerde, nasıl
Bahta ne düşmüştür elestten
Çöl kuşanmak, ayaza bulanmak
Ölüm ile ikiz olmak vaciptir.
Gönülde şaklayan kırbaçtır visal.
Aşk, soluk ister Mihrican!
Aşk, evettir Mihrican!
Zihinde devinen her sual burgacına
Ki yaratır insanı.
Çileye de, belaya da eyvallah!
Kargı yârin ellerine yakışır.
Acı da, tatlı da aynı kaptandır.
Beyaz da, kara da aklın evhamı.
Aşk, cevap ister Mihrican!
Aşk, bilmektir Mihrican!
On sekiz bin âlemi bir kareye resmetmek
Ki yaşatır insanı.
Hayat sıfırdan başlar gün ışıyınca.
Hep tazedir dünya.
Yeni baştan kurulur.
Ve sevinç seğirir nabzın dudaklarında
Aşk, irfan ister Mihrican!
Aşkı bildin mi?
Var olmanın kimyası…

DARAĞACINA TEBESSÜM
Alın çizgilerime konan acı tebessüm
Bir sigara zamanı belki son sefam olur
Hayat denen defteri yaprak yaprak tükettim
Sallanırken vücudum ipte son sayfam olur..
****
Güneş titrek tenime vurmayacak bir daha
Selam söyleyin benden sonra doğan sabaha
Hoşçakal çiğ tanesi, hoşçakal gül ağacı
Varlığım an misali, zaman son sehpam olur..
****
Buharlaşan terimi kurutma seher yeli
Kırılsın kalbimdeki korkuların bam teli
Karanlık okşar durur, üşüyen ellerimi
Kimbilir kaç mahkuma, bu bir son selam olur..
****
Kızarmakta dağları, gökten ayıran çizgi
Hızlanmakta nabzımın vakte direnen ritmi
Minareden süzülür, göğü saran bir ezgi
Ruhu teslim töreni anladım sâlâm olur..
****
Yarım kaldı duvara çizdiğim bir kelebek
Yetim çocuklar gibi penceremdeki çiçek
Yokluğumda kimbilir ona kim su verecek
Gözyaşımı saklayın onu son sormam olur..
****
Boynum urgan içinde, zonklamakta şakağım
Zemin kaydı altımdan sallanmakta ayağım
Ah annem neredesin? nerde sıcak kucağın?
Sanırdım ki gelirsin… belki son sarmam olur..
****
İndirdi kirpiklerim çelikten kepengini
Siliverdi gözlerim göğün yedi rengini
Ve nihayet kaybettim sözlerin ahengini
Bu “sus” darağacında artık son susmam olur..
****
Ve kütükten adımı bir el sessiz silecek
Mezarlık cesedimi sabırsız bekleyecek
Bilirim dünya benden sonra yine dönecek
Sıradan bir merasim, toprak son sılam olur..
****
Uçun kuşlar uzağa geri dönmemesine
Kanadınıza sarın en son nefesimide
Varın mavi göklerden o bahar ülkesine
Sizi vuslatta bilmek belki son sevdam olur..

BENİ DE SAR
Gurupta gökyüzünün en koyu turuncusu
O renklere bürünür kalbimin avuntusu
Ey sevda yollarının düşüp kalkan yolcusu!
Beni de sar beni de sar
Yılmazlıklar içine…
****
Dünya değişti mi ne, yoksa değişen ben mi?
Çiçekler naylondan, uçmuyor kelebeğim
Ey sen çocukluğumun beyaz yüzlü meleği!
Beni de sar beni de sar
Beyazlıklar içine…
****
Teknoloji çağının medeniyet çehresi
insan en ucuz meta betonlaşmak cilvesi
Ey her şeyden habersiz şarmaşığın fidesi!
Beni de sar beni de sar
Yanlızlıklar içine…
****
Hayatı insanca yaşayamamak var ya
Ve yetinmek sevginin arta kalanlarıyla
Ey yorgun bedenlerin kucağı toprak ana!
Beni de sar beni de sar
Karanlıklar içine…

BENDE KONAKLAR
Yalnızlığın sesine ses vermeyen taş duvar
Akşam her nefesime esmer hüzünler katar
****
Kahrolurken bir yanım, bir yanım Leyla çarpar
Çıkmaz sokak bir yanım, bir yanım sona çıkar
****
Hırpalar karanlığı yanıp sönen lambalar
Martı çığlıklarını öper hırçın dalgalar
****
Sanki matem soğuğu esip duran rüzgârlar
Hangi ağaç kovuğu bir öksüzü kucaklar
****
Gülüp geçemem öyle, her gam beni yakalar
Bir masumun yüreği gelir bende konaklar
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

andrewmemut

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 2614
  • Etkinlik:
    0.4%
  • Tesekkur Edildi: 247 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Abdulbaki Kömür - Yusuf Şiir 1997
« Yanıtla #44 : 19 Temmuz 2023, 01:40:11 »
ALLAH Razı Olsun Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık çok Teşekkür ederim