Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000

Gönderen Konu: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000  (Okunma sayısı 4164 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 312653 kez
  • Rep Puanı: 584
  • Cinsiyet: Bay
Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« : 02 Temmuz 2010, 00:57:59 »
Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000 320 Kbps
9 / 00:00:38:28 / 88,07 MB





 Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000 320 Kbps (9 / 38:28)
-------------------------------------------------------------
 Zekeriya Yıldız - 01 Cebeci İstasyonu (03:14)
 Zekeriya Yıldız - 02 Bu Şehir (03:16)
 Zekeriya Yıldız - 03 Adres (04:40)
 Zekeriya Yıldız - 04 Gurbet (04:00)
 Zekeriya Yıldız - 05 Anne (03:32)
 Zekeriya Yıldız - 06 Dünyanın Bütün Çiçekleri (05:03)
 Zekeriya Yıldız - 07 Kara Sevda (04:08)
 Zekeriya Yıldız - 08 Eylül (02:37)
 Zekeriya Yıldız - 09 Sürgün Şarkılar (07:54)

Bu icerigi gorebilmeniz icin yapmaniz gerekenler:
  • içeriği görmek için tesekkur butonuna tiklamaniz gerekir (Mesajin sag kosesinde)



ilahiezgi

  • Kahraman Üye
  • *******
  • İleti: 2956
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 1488 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #1 : 15 Şubat 2013, 14:19:51 »
Allah razı olsun.
 

diamon63

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 3761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 198 kez
  • Rep Puanı: 6
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #2 : 03 Kasım 2014, 22:44:59 »
ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık
 

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 312653 kez
  • Rep Puanı: 584
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #3 : 04 Kasım 2014, 21:23:51 »
Albüm 192 Kbps Cd Kalitesinde yeniden yüklenmiştir
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9341
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2327 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #4 : 04 Kasım 2014, 22:43:11 »
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Albüm 192 Kbps Cd Kalitesinde yeniden yüklenmiştir

ALLAH (C.C) Razı Olsun Kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler.
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık.
 

selim6310

  • Acemi Üye
  • **
  • İleti: 71
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 14 kez
  • Rep Puanı: 0
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #5 : 05 Kasım 2014, 16:17:09 »
rabbim razı olsun emeginize saglık
 

menomenli

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3044
  • Etkinlik:
    1%
  • Tesekkur Edildi: 554 kez
  • Rep Puanı: 150
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #6 : 15 Eylül 2016, 17:19:20 »
Allah razı olsun
 

hak aşığı

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 6057
  • Etkinlik:
    2.6%
  • Tesekkur Edildi: 3711 kez
  • Rep Puanı: 85
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #7 : 19 Aralık 2016, 12:04:42 »
Teşekkür ederim ALLAH razı olsun
 

Sözlerin Dili

  • Acemi Üye
  • **
  • İleti: 95
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 192 kez
  • Rep Puanı: 2
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #8 : 31 Mayıs 2017, 15:48:15 »
Allah razı olsun
 

erten86

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 6991
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 248 kez
  • Rep Puanı: 1
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #9 : 19 Mart 2019, 12:16:15 »
Allah (C.c.) Tüm Müslümanlardan Razı Olsun İnşaallah...
 

Mehmedim

  • Administrator
  • *
  • İleti: 11761
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 312653 kez
  • Rep Puanı: 584
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #10 : 01 Kasım 2019, 09:23:34 »
Albüme Flac Ekledim
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
 
Bu mesaj icin tesekkur eden uyeler: kardelen01

serdar7

  • Kıdemli Üye
  • ******
  • İleti: 1048
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 228 kez
  • Rep Puanı: 3
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #11 : 01 Kasım 2019, 14:01:53 »
ALLAH RAZI OLSUN
 

kardelen01

  • Emektar Üye
  • ********
  • İleti: 9341
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 2327 kez
  • Rep Puanı: 54
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #12 : 03 Kasım 2019, 09:43:40 »
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Albüme Flac Ekledim
ALLAH (C.C) Razı Olsun kardeşim.
Paylaşım İçin Teşekkürler
Ellerinize ve  Emeklerinize Sağlık
 

M. ALİ

  • Çalışkan Üye
  • ****
  • İleti: 481
  • Etkinlik:
    0%
  • Tesekkur Edildi: 79 kez
  • Rep Puanı: 2
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #13 : 13 Temmuz 2020, 18:04:22 »
ALLAH C.C  TÜM MÜSLÜMANLARDAN RAZI OLSUN İNŞALLAH
 

43Kütahya

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3028
  • Etkinlik:
    1.6%
  • Tesekkur Edildi: 657 kez
  • Rep Puanı: 57
  • Cinsiyet: Bay
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #14 : 21 Nisan 2021, 14:39:56 »
Allah razı olsun teşekkür ederim
 

Hasan_54

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 4135
  • Etkinlik:
    3.2%
  • Tesekkur Edildi: 525 kez
  • Rep Puanı: 150
  • Cinsiyet: Bay
  • ☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽
    • MEKKE FM
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #15 : 11 Eylül 2021, 18:08:23 »
Emeği Geçenlerden ALLAH Razı ve Memnun Olsun...
☾☆ Mekke'ye Hasret Gönüller İçin, MEKKE FM ☆☽

owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
owner  :  Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap
Merkez :  Sakarya
 

hakansen967

  • Vip Üye
  • *****
  • İleti: 3634
  • Etkinlik:
    3%
  • Tesekkur Edildi: 893 kez
  • Rep Puanı: 574
  • Cinsiyet: Bay
    • ilahisözleri.net
Ynt: Zekeriya Yıldız - Sürgün Mısralar 2000
« Yanıtla #16 : 26 Şubat 2022, 13:43:19 »
CEBECİ İSTASYONU
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Kimse bilmiyordu bizi.
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Sıcak bir kara sevda yüreğimizin başında
Bağdaş kurup oturmuştu,acımsı,buruk
Mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Sessizliği üstümüzden atamıyorduk.
Bir saçak altında kararsız yorgun
Saatlerce duruyorduk kimse görmüyordu bizi.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
Cebeci istasyonunda bir akşam üstü
Bir başka türlüydü bütün insanlar,
Sen bir başka türlüydün.
Gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi.
Gözlerin gözlerimde erimekteydi
Bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun
Beni bırakma diyordun.
Meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam
Bir yalnızlık duyuyorduk
Ağlıyordun...ağlıyordun...
Cebeci istasyonunda bir tren,
Nefes nefese soluyordu.
Gerilmiş bir kemen teli gibiydik.
Ankara Kalesinde bir eski çalar saat
Bilmem kaçı vuruyordu.
Bir yağmur yağıyordu inceden ince
İçimizdeki bin bir düşünce
Harmanlar misali savruluyordu.
Islanmış bir ceylan yavrusu gibi,
Tiril tiril titriyordun gitsek diyordun,
Yüreğimin ortasından deli gönlümce,
Sırılsıklam,paramparça,perperişan,
Türküler söylüyordun
Ağlıyordun...ağlıyordun...
Şimdi seni düşünüyorum Cebeci yollarında
Rüzgarlar esiyor serin.
Paramparça düşmüş gönül ufkuma
İki yıldız gibi gözlerin.
Gel ey ciğerime saplanmış hançer!
Gel ey yüreğime oturmuş kurşun.
Göçmen kuşlar gibi çook uzaklardan,
Gel artık ne olursun...

BU ŞEHİR
Bu şehir benim şehrim değil bilirim ne bu şehir ne saralı akşamlar, insan vurgunu sokaklarında ve duygular sağanağında, gözlerin bulut yüklü, gözlerin mor ötesi, gözlerin zühre, sırılsıklam yürürüm.
Bu şehir benim şehrim değil bilirim, burda her şey çal yatağı, burda karabasanların taksiminde düşlerim tekin değil.
Az buz gidemem sokaklarda, vurulur masal perilerim, vurulur tiranlarca devlerim.
Bu şehir benim şehrim değil bilirim, yarısı kin bu şehrin, yarısı nefret, yarısı sevgi yarısı şefkat ve yoksulluk ve servet.
İki yanaklı bir yasak meyve bu şehir, yenir yutulur gibi değil.
Bu şehirde bir şeyler eksik, ne şehir bilir bunu ne ben bilirim.
Her gece bir kuş uçar gönül kafesimden, makinelerimin ak denizine bölünürüm.
İmbat kanatlar kaybolur ufukta, sokulur göğsüme usulca, öksüz kalan ellerin.
Ben bu şehrin mağduruyum, bu şehrin mahkûmu, zabta geçirilmemiş oturumlarda söylenmemiş sözlere yakılmamış türkülere sevdalım belalım üstüne yemin billah. Kalemler kırılır mektuplar adedince.
Ne bu şehir benim şehrim, ne saralı akşamlar. Bilirim ve görürüm. Kan rengi gölgelere gözlerimde bulutlarla yürürüm.
Bu şehir benim şehrim değil bilirim ne bu şehir ne saralı akşamlar, insan vurgunu sokaklarında ve duygular sağanağında, gözlerin bulut yüklü, gözlerin mor ötesi, gözlerin zühre, sırılsıklam yürürüm.

ADRES
Çoktandır kendimden bir haber alamadım. Gecenin bir vakti zincirden boşanır gibi uyandım. Uyurla uyanık bir mektup döşendim. Elim ayağıma karışık, renkli, karalı aklı, baş yanı hal hatır sonu ayrılık. Umduğum yerlere baktım bulamadım. Neyleyim nideyim hiç bilemedim. Mektup öylece kalakaldı elimde. Adresim benim adresim kayıp.
Ağzıma aldığım her lokmada, önüme kalece dikilen eşikte, mavi boncukların sonsuz dünyasında, tatlı ninnilerle sallanan beşikte yok. Anam rahmetli helal ak sütüne katmış olmalı. Benim adresim yok.
Belki de ipi kopmuş büyük bir uçurtmada gözden kaybolup Kaf dağını aşmıştır. Samanyolunda bir yıldıza düşmüştür. Neresine, hangisine, kim bilsin. Küçük aklım durup durup şaşmıştır. Göklerde bir yerlerde yitmiş olmalı. Benim adresim yok.
Olana ağlamayıp olmayana gülüp turna katarlarında beraber olup bir göçmen kuşunu kervan geçmez kuş uçmaz yollarda bulup bir yalnız bir kuru ağaç dalında bir telgraf telinde boşluklara karşı atmış olmalı. Benim adresim yok.
Dilekler hayaller düşler mahşerinde kavak yellerinin estiği o eski günlerde rüzgârlar savurup atmış olmalı. Benim adresim yok.
Bir vefalı dost, bir yeminli sevgili, dört gözle beklenen yazılmamış mektupta adressiz pulsuz boş bir zarf üzerinde adımla birlikte unutulmuş olmalı. Benim adresim yok.
Dil bilmez ellerde hasret. Ne yana çevrilse o yana gurbet. Yabancı kuşlardan umarak medet. Başını alıp ormanlarla dağlarla çöllerle deli poyrazlarla karayellerle nereye çıkacağı bilinmeyen yollarla, kaybolup gitmiş olmalı göllerle. Sakarya’larla Tuna’larla Nil’lerle. Nice adsız sularla arkadaş olup konuşa konuşa kendi kendiyle vara vara bir renksiz denize dalıp bir akşam vakti dolup boşalıp batan güneşle birlikte batmış olmalı. Benim adresim yok.
Bir yolculuk biter, bir başka yolculuk başlar. Bir sessiz göç olur. Gelmiş geçmiş durur, bir ıssız hiç olur. Karanlığı artıran kandiller yanar. Dualar ortasında ışıklar söner. Büsbütün konuşmak güç olur. Susmak güç olur. Ağlamak suç olur. Bir iç yangınından haber vermeye bir yerden gelir, bir buhurdan iner. Demek buralarda tütmüş olmalı. Benim adresim yok.
Gülen resimdeki üzgün bakışta mı, gözden ılgıt ılgıt inen damla yaşta mı, yazda mı güzde mi kışta mı, yazısı silinmiş bir devrik taşta mı, altüst ettim hep dört bir yanı altüst ettim. Dünyayı altüst etti gören yok bilen yok duyan hiç yok, yok işte yok, besbelli dünyadan adresi bırakmadan gitmiş olmalı. Benim adresim yok.

GURBET
Bir kuş tanıyordum ki, baharda, Salkımlar açan bahçemin üstünde uçar da
Akşamların ürperdiği bir sesle öterdi.
Besbelli, bu iklime yabancı, Nereden koparak geldiği meçhul,
Endamı uzun, tüyleri parlak, sesi vahşi Bir kuş.
Akşamla yatan köyde sadalar durulunca, Mehtaba yakın, gölgeli bir nokta bulunca,
Hicranla kasılmış, heyecanlarla boğulmuş Bir sesle öterdi.
Öttükçe uğuldardı sesinde Avare kuşun duyduğu hasret
Bir bilmediğim kıt'ada, bir dağ tepesinde, Bin bir çölün ardında kalan yurduna dair.
Öttükçe o, hasretle genişlerdi, duyardım, Korkunç uçurumlar gibi ruhumda derinlik.
Her gün daha bir parça yakından sevişirdik: Ben şair, o şair.
Bir gün camı açtım ki, ufuk bir kara perde; Sahrayı beyazlar bürümüş, yollar uyumuş;
Gördüm ki, o gurbet kuşunun gezdiği yerde Cansız bir avuç tüy yatıyor... Baktım: O kuşmuş!
Ey gözlerinin çevresi mor, benzi tutuşmuş, Akşamladığım yolları yalnız gezen âfet!
Kaç yıl geçecek, böyle hazin, böyle habersiz, Sen Marmara'nın göl gibi durgun bir ucunda,
Sen benden uzak, ben sana hasret?
Sarmış beni gurbet, Sarmış beni Mecnun diye zincir gibi dağlar;
Bir türbe ki ruhum, gelen ağlar, giden ağlar!
Her şey bana bîgâne bu yerde, Herkes gibi her şey:
Sessiz dereler, solgun ağaçlar, sarı güller; Dillenmiş ağızlarla tutuk dilli gönüller...
Hatta bana insanlara nisbetle yakındır Bahçemde ölen kuş,
Bahçemde kefensiz gömülen kuş.
Herkes bana bîgâne bu yerde... Bir yer ki, sevenler, sevilenlerden eser yok;
Bezminde kadeh kırdığımız sevgililer yok; Yok... Yok!
Karşımda hayâlin, diyorum ki, Bir fırtınanın kahrına kurban
Kuşlar gibi, derdinle bugün, darmadağındır Kalbimde güneş, sevgi, emel, neşe, ne varsa...
Karşımda hayâlin, diyorum ki, Bir gün bu dudaklar beni hasretle anarsa,
-Rabbim, ne dudaklar: kül benzinin üstünde bir damla kıvılcım!
Bir gün bana ağlarsa bu gözler, Beyhude değildir, bunu bilsin;
Bilsin ki bugün, bir sen eziyette değilsin: Gurbet yayının okları geçmiş de içinden,
Günlerce uzakta, Yorgun biri uzlet gibi yaşamakta.
Yorgun biri uzlet denilen kabre gömüldü: Ölmeden öldü.

ANNE
Sensizliğin kaçıncı senesindeyiz
Bir çocuğun gurbetine gönlünü salıp ben ölüp ölüp dirildim. Ama çocuklar ölmezdi anne. Hele sevdalı bir güneşin doğuşu beklenirse çocuklar ölmezdi. Şimdi kalan ne varsa benden evde hasrete bürünmüş bilirim. Sen ölesiye atarsın acılarında. Sessiz ağıtlara ve elemlerine durursun ya gecelerinde. Ben de uzaklarda işte böyleyim anne. Ben ayrıldım o ayrıldı. Sana mektup yazmadım. Elbet postacı bizim eve gelmez anne gelmez. Kalbime hasreti o saf hasreti bağlayıp elinde karanfillerle bir yaz günü sana ama acılara vurulmuş kavgalarım var. Bırakmıyor bırakmıyor anne. Bu yaz da ektiğin çiçeklerin hüzünle açacak kapımızın önünde anne. İçlerinden kan kırmızı bir gülü benim yerime sakla, benim yerime kokla anne. Biliyor musun ben şimdi sokak lambalarına yediriyorum hıçkırıklarımı. Akşamları yalnızlığını soruyorum odalardan sesin gelmiyor anne. Ne zaman sana benzeyen birini görsem boğazım düğümleniyor, haykıramıyorum anne. Dışarda kar yağarken dışarıda yağmur damlarken yüreğimde bir şeyler eriyor. Gün batımında dağınık odamın kirli camlarına bir büyük hasretin çağıltısı vuruyor anne.
Ben şimdi bu ölü kentte inan yorgunum anne. Zifiri gecelerinde bu şehrin hep gözyaşlarımı topluyorum. Kaç kez vuruldum gurbetlerde. Gündüz ve gecelerde kanayıp durdum. Acılara bulandım bilmem kaç kez kaç kez anne. Kaç kez yandım, kaç kez kavruldum. Hep bir sevdanın içinde olduğumu düşündüm. Suç aletim sadece inancımı kuşanmaktı, inanmaktı anne. İşte o gün içimde intihar etti yaşamak. Hayata değil anne ölümlere vuruldum. Artık dünya dar geliyor anne dar geliyor. Biliyor musun anne, benim zulümle kavgam var, benim yalanla kavgam var. Oğlum sevdalar yürek işidir sözünü aklıma ilk sen koymuştun. Unutmadım sözünü anne, unutmadım unutmadım.

DÜNYANIN BÜTÜN ÇİÇEKLERİ
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçeklerini getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin...ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Kir ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları
Geniş ovalarda kaybolur kokuları...
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Koy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum.
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben köy öğretmeniyim, bir bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyordum, gönlümden,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden,
Ne güller fışkırır çilelerimden,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim,
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yörükler yaylasında Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencileri istiyorum.
Yalnız ve çileli hayatimin çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız, ama kokusu essiz çiçek.
Kimse bilmeyecek, seni beni kimse bilmeyecek,
Seni beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yasamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir, dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta,
Yaz kış bir şey söyleyen toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yasadım,
Yurdumun çiçeklenmesi için daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Simdi sustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.

KARA SEVDA
Ben aslında bir rüzgârım, türbünüm, fırtınalardan hürüm,
Varlığım sende başlar, yokluğum sende bitmeli
Beni eritmeli esaretin
Yoksa ölürüm, yoksa ölürüm.
Ben aslında bir yaylayım
Yaylalardan yeşil, yaylalardan serin.
En güzeli sende değilse gözlerin kahrolayım.
Ben aslında bir Yanardağım
Dağlardan ulu, dağlardan yüceyim
Yıldızlar eteklerimde parlar,
Bulutlar aşamaz zirvemi;
Aşkınla devim, aşkınla yüceyim.
Ben aslında bir pınarım.
Kaynağı bendedir pınarların,
Yücelerden en yüceye akarım;
Dalgalar dalgalar ;beni de katın köpüklerinize
Ben çok uzaklardan geliyorum
İletin beni denize.
Ben büyük günahkârım
Seni sevmekten suçluyum.
İftarda seni, sahurda seni beklerim;
Sana niyetliyim, sana oruçluyum.
Ey dua timsali mübârek eller
Tohum diye yere saçın, ekin diye beni biçin.
İçimde başladı en çetin koşu;
Ey yağız atlılar; ey şimşek kanatlılar!
Hadi mümkünse sevdamı geçin.
Ben aslında bir yolcuyum
Ölümden hayata uzanıyorum.
Ey biricik vuslat yolu !
Ey bana benden gidecek yol !
Al gayri cümle öfkeni;
Yeter ki bana sırdaş, bana yoldaş ol.
İster yitir, istersen başladığım yere getir
Geçtiğim yollardan utanıyorum,
Al götür beni götür.
Aslında bir çölüm
Gobiyim, Sinâyım, Büyük Sahrâyım
Rahmetine hasret Kerbelâyım.
Ey ilk harcımı karan su!
Ey alevden fışkıran su!
Vâhaya döndür beni,
Yokluğunda yanmaktayım
Gel söndür beni.
Ben aslında bir pervâneyim
Pervânelerden divaneyim
Beni, ateşe hasretliğim kavurur
Yıllardır boşlukta dönmekteyim;
Nerdesin ey cihanı dolduran nur?
Terk et beni terk et beni ey kendini bilmeyen mantık!
Ey aynalarda gizlenen gurur, bırak beni!
Ey en güzel güneş, ey ebedi ateş yak beni!
Nesimi gibi soy, Mansur gibi yak,
Yak beni…

EYLÜL
Mehtap çok soğuk olmuş bugün, kesmiş ağarırken suda kendir, ömrümde her Eylül o günden beri, acı bir kar büken sanki
Cüzzamlı yazın mor sarı yelpazesi Eylül. Bağ bağ kızaran meyvelerin kâsesi Eylül, bir karmakarışık düşte tekerlek sesi gibi Eylül. Ömrümde her Eylül acı bir karbüken oldu o günden beri.
Eylül sonu dağlar eriyip sağlamlaşırmış. Yorgun bir ay altında sular mağmalaşınca, bir resme kapanır görürüm nereye baksam nereyi görsem.
Yağmur kuru yaprakları ıslattığı akşam gel buraya bekletme dizelerimi. Yas tut da teselli olurum belki dizlerimin yasında. Dallarda büyük kuşların akşamlamasında bir bekleyişin hüznünü duy yolları dinle. Kan ağlamasın dizelerim şiirlerimde.
Kurşun sesleri kurşun sesleri soldurdu bu yaz gülleri erken. Askerler uzaklarda trenlerle geçerken güz darmadağın nerdesin ey beklediğim.
Eylül bu yaz da bir kaçak gibi geldi yüreğime. Tutsaklar uzaklarda geçerken nerdesin beklediğim.
Yine yavaş geçiyor Eylül kapılan. Ana sincap sesinin çizdiği zikzaklı yolunda ben hep seni ağladım, seni düşündüm. Görmedim bir gün onun kışlana kışlandığını.
Ama ben hâlâ Ağustos’ta yakan bir doluyum, gel artık bekletme.

SÜRGÜN ŞARKILAR
Dinle yüreğimden bu şarkıyı ve ağlama, gözlerini görmesem de karanlıklarda, yine de araya girmesin kimse. Ne bir umut ne de bir sevda. Yağmurun yalnız bahçeme yağdığı bir bahardı. İnsanlar kentin duvarlarına bakıp ağlardı, sen yakındın öylesine yakındın ki, soluğunu duyuyordum. Tutmak belki de mümkündü ellerinden. Yağmurun yalnız bahçeme yağdığı bir bahardı.
Ben şimdi uzağım uzak ve sürgün. Çiseleyen o yağmur hiç dinmedi. Eritti bizi eteklerinde yeryüzünün. Biliyor musun gülüm yaram kanıyor. Saçlarımda ılık rüzgârın eli yağmur yağıyor durmadan. Toprak yıkanıyor. Ayağımda hayatım hep çamur oluyor. Belli ki gözlerin dağların ardında. Karların eriyişinden biliyorum. Karışan gözyaşlarım değil kar sularına. Yeryüzüne ben yüreğimi koyveriyorum.
Biliyor musun gülüm sonra doludizgin geldi ölüm. Acımız büyüdü, sırtımızda dağlar büyüdü. Yok edemedi ölüm bizi yok edemedi. Bütün şarkılarını sana adadı gönlüm. Acımız büyüdü, sırtımızda dağlar büyüdü.
Dinle dinle yüreğimden bu şarkıyı ve ağlama, kalmayacak hesabımız yazılı kâğıtlarda. Kaybolan adımızı bulacağız arayıp. Ülkemizin vadilerinde ve kayalıklarda yankılanan şarkımızı.
Ve şimdi ben gülüm kalemimin soluk mürekkebiyle başlıyorum. Yüreğimin ılık esintisiyle. Geceleri eğilip ağlasam kim duyar titreyen nefesimi. Acıyı içimde eritsem mumlar kıskanır mı beni. Ellerini arıyorum böyle her yerde, bizi yokluğumuzdan arıtan o saf ellerini. Acı bir kanlı hançer gibi yüreğimizde büyüyor gürbüz bir çocuk gibi. Kaldığım yerden başlıyorum anlatmaya kalbimin en ücra yerindekini. Ben bütün duvarları yok sayarak yürüdüm, aldırmadan gecenin karanlığına, kalbim titriyor sevgilim sana geliyorum ben yalnız sana geliyorum, sana adıyorum acılarımı, ağlıyorum gözyaşım senin oluyor, ben senin oluyorum, gecenin sessizliğinde kalkıp adını kalbime yazıyorum. Bütün duvarları yok sayarak yürüdüm ben, sana geliyorum putları kırarak ellerimle. Saklamıyorum gülüm varsın aksım gözyaşlarım, görüyorsun ya sana geldim, ağlasam da gülüyorum.
Gülüm, bir yağmur sıcacık bahar yağmuru, durmuş çiçeğe dallar, dağlar kıyama, bizim için kabartıyor denizler sularını, bütün aşklar kayboluyor ve ben sana dönüyorum. Sevda değil bu uzamış yemindir sana, değildir biliyorum senden başka ne varsa, saklamıyorum gözyaşlarımı gülüm varsın aksım kucağıma, bütün putları kalbimden kırıp ellerimden atıyorum ve sana geliyorum Allah’ım.
Biliyor musun gülüm, çiçeklerin elleri beyaz, geceler bile değmemiş ellerine. Şafak sökümünde ve uyku bitiminde kuşların sabahı beklediği yerde ben bekleyemem böyle eli kolu bağlı, ölüme duran hasta gözleri gibi çizgiler yoktur benim gözlerimde, ağlamalar dökülen yapraklar içinde kor gibi çiçekler düşüyor ellerime gülüm, kar gibi çiçekler.
Kimse yok artık aramızda, senden başka kimse bağlamıyor beni, bir çocuk gibi koşabilirim sana, tortu bırakmaz gözyaşım yeryüzünde, çekilir köşelerine bütün zalimler, arz ederim önünde her şeyimi. Artık kollarını aç bana, yoksa oturup ağlayacağım bir yetim çocuk gibi.
Ağlamalar dökülen yapraklar içinde kor gibi çiçekler düşüyor ellerime gülüm, kar gibi çiçekler. Yürümeliyim biliyorum varmalıyım, tutmalıyım çiçeklerini beyaz ellerinden, bu çiçekler bize öğretmeli acıyı bizden. Ağlamalar dökülen yapraklar içinde kor gibi çiçekler düşüyor ellerime gülüm, kar gibi çiçekler.
Dışarda yağmur içerde sevda, yağmur toprağa düşer, ağlama bana, ay ışığından uzak bahçelerde sen misin esen, yoksa rüzgâr mı, ölüm mü gezinen köşelerde, sen misin okşayan saçlarımı. Ha kalbim enginlerde bir gemi, yürüyorum şimdi dost kollar bekler beni. Bekler güzel acılar yollarda şimdi, açmaya hazır yabani bir gül gibi.
Eğiliyorum toprak kokusuna yağmur kokusuna, bir güneşin doğuşunu duyuyorum içimde, yürüyorum bir umut türküsüyle. Şimdi dost kollar bekler beni.
Ay ışığından uzak bahçelerde, duyurmadan gel ayak seslerini. Gel ne olur kalbim kalmasın yerde sarsın sıcaklığını yüklerimin gel gülüm.
Linklerin Gorulmesine Izin Verilmiyor. Kayit ol ya da Giris Yap